DEM Parti Kadın Meclisi: Kimsenin eşi, kızı değiliz yaşamın özneleriyiz
DEM Parti Kadın Meclisi, 9’uncu Yargı paketi taslağına kadınlar adına itiraz ettiklerini belirterek, “Kimsenin eşi, kızı değiliz bu toplumun, yaşamın özneleriyiz diyerek itirazımızı büyütüyoruz. Bakanlık derhal açıklama yapmalıdır” dedi.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, iktidarın 9’uncu Yargı paketine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Her fırsatta kadınların kazanılmış haklarına saldıran erkek egemen iktidarın 9’uncu Yargı paketiyle yeni bir hak gaspının peşinde olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Söz konusu yargı paketinin içerisinde kadın haklarına dair yapılmak istenen düzenlemeler de bunun en açık göstergesidir” denildi.
‘Taslağa kadınlar adına itiraz ediyoruz’
İstanbul Sözleşmesinden geri çekilen, kadınların nafaka hakkına göz diken iktidarın bu kez de kadınların mücadelesi sonucu elde edilen “evlendikten sonra sadece kendi soyadını kullanma hakkını” gasp etmek istediğinin vurgulandığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin bir öneme sahip olan 6284, torba yasa içerisine konulan maddeler ile parça parça hedef alınmaktadır. Yargı paketi taslağı ilgili komisyon üyeleriyle, kadın örgütleriyle ortaklaşmadan hazırlanmıştır. Komisyonda görüşülmeden kamuoyuna yansıyan taslakta yer alan düzenlemeler bunun en açık göstergesidir. Kadın katliamlarının faillerine karşı cezasızlık politikalarıyla anılan Adalet Bakanlığı eliyle hazırlanan ve kamuoyuna yansıyan bu taslağa kadınlar adına itiraz ediyoruz.”
‘Taslak kadınların yaşadığı eşitsizliği pekiştirmektedir’
Kadınların evlendikten sonra kendi soyadını kullanma hakkını gasp etmeye yönelik hazırlanan bu taslağın yaşamın her alanında kadını ötekileştiren, işsizlikle, yoksullukla erkeğe bağımlı hale getirmek isteyen politikaların bir devamı olduğunun kaydedildiği açıklamada, “Toplumun öznesi olan kadınları erkekler üzerinden tanımlayarak kadını yok sayma siyasetin de ısrardır. Kadınların evlendikten sonra sadece kendi soyadını kullanma hakkı büyük bir mücadele ile elde edilmiştir. Bizzat Anayasa Mahkemesi tarafından erkeğin soyadını kullanma zorunluluğunun eşitliğe aykırı olduğu belirtilerek eski düzenleme iptal edilmiştir. Eşitliğe aykırı olduğu yasalarla belirtilmiş olan bir kararın yeniden uygulanmaya konmak istenmesi, kadın düşmanı politikaların bir devamıdır. Kadını aile içerisinde tanımlayarak evlere hapsetmektir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayattığı rolleri pekiştirmek için hazırlanan bu taslak, kadınları yaşamın her alanında yaşadığı eşitsizliği pekiştirmektir” denildi.
Taslakta sunulan gerekçenin, iktidarın kadın ve çocuklar konusunda yürüttüğü iki yüzlü, samimiyetsiz politikaların göstergesi olduğunun vurgulandığı açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
“Ebeveynlerin farklı soyadlarının olması ‘çocuğun psikolojisini bozacağı, travmaya yol açacağı’ gerekçesi bu samimiyetsizliği açıkça ortaya koymaktadır. Bu ülkede anne babanın farklı soyadlarını taşıması çocuğa travma yaratmıyor. Çocukların yaşam hakkını gasp eden erkek egemen politikalardır çocuklara travma yaratan. Çocuk istismarlarındaki, çocuk işsizliğindeki artıştır çocuklara travma yaratan.
‘Cezasızlık politikalarının önü açılacak’
Yine yargı paketi taslağında yer alan ve kadınların en büyük kazanımlarından biri olan 6284 sayılı yasada yapılmak istenen düzenlemenin de, kazanılmış hakların gasp edilmesi üzerinden hazırlandığı ortadadır. Yapılmak istenen düzenleme kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için verilecek tedbir kararlarına itiraz yolu açılmaktadır. 6284 sayılı yasanın 34. Maddesinde yer alan ‘tedbir kararlarına’ olan ibareyi ‘kararlarına’ şeklinde geniş bir yorum yapması, Danıştay kararına aykırıdır. Danıştay 6284 sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nde yer alan zorlama hapsine itiraz düzenlemesini, 6284 sayılı Kanununa aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Ancak 9. Yargı Paketi bu iptal kararına aykırı bir şekilde düzenleme yaparak Kanun’u Yönetmelik’e uydurma çabasına girerek zorlama hapsine itiraz usulünü getirmektedir.
Kadına yönelik şiddete dönük tedbir almak yerine, bu ibareyi kaldırmak şiddete yönelik tedbir almamak demektir. Bugün binlerce kadın hakkında tedbir kararı olmasına rağmen katledilirken bu ibareyi kaldırmak cezasızlık politikalarının önünü açmaktır. Taslakta denetimli serbestlik üzerinden yapılmak istenen düzenlemede bunun en açık göstergesidir. Kadına karşı işlenen suçlarda denetimli serbestliğin zorlaştırılması gerekirken, adeta faili ödüllendiren bir düzenleme yapılmak isteniyor. Fail kadına karşı işlediği suçtan bir kez denetimli serbestlik hakkına sahipken, bu düzenleme ile her defasında bu haktan faydalanabileceğinin önünü açan bir düzenleme kadın düşmanlığının göstergesidir. 6284’ü uygulamak yerine her fırsatta hedef alan iktidara kadın örgütlülüğümüzle cevap vereceğiz.
Savaş ve şiddet politikaları ile toplumda yarattığı travmayı iyileştirmek yerine torba yasalarla erkek egemen politikalarını hayata geçirmeye çalışan iktidarı uyarıyoruz; kapalı kapılar arkasında kadınların kazanılmış haklarına saldırı üzerinden hazırlanan bu taslak düzenlemenin karşısında en büyük mücadeleyi yürüteceğiz. Kadınlarla, kadın örgütleriyle ortaklaşarak yapılmayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Medeni Kanun gibi önemli bir konunun torba yasa içerisinde sunulmasına, kadınların kazanılmış haklarını paket yasalarla gasp etmenize izin vermeyeceğiz.
Kadınları baba, eş, koca, aile üzerinden tanımlayarak hazırlanan bu paketi taslağına kadınlar adına itiraz ediyoruz. Kimsenin eşi, kızı değiliz bu toplumun, yaşamın özneleriyiz diyerek itirazımızı büyütüyoruz. Yargı Paketi taslağına dair ilgili bakanlık derhal açıklama yapmalıdır. İlgili komisyonda henüz görüşülmeden kamuoyuna yansıyan bu taslakta yer alan düzenlemelerin gerçekliğine dair kadınlara, kamuoyuna bilgi vermelidir.”