Cezaevlerinde direniş devam ediyor: Kimsenin evde oturmaya hakkı yok!

Cezaevlerinde devam eden açlık grevi eylemlerine ses olmak için Adalet Nöbeti tutan kadınlar, “Kimsenin evde oturmaya hakkı yok” diyerek, herkese mücadeleye destek verme çağrısında bulundu.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- İmralı’da ağır tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorunun demokratik çözümü talebiyle cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevi eylemi devam ediyor. 27 Kasım günü başlatılan grev 15 Şubat 2024’e kadar sürecek. Greve ses olmak ve taleplerin karşılanması için Amed’de tutuklu yakınlarının başlattığı Adalet Nöbeti de devam ediyor. Alkış, zılgıt, slogan ve mücadele ile geçen nöbetlere katılan aileler, birlik çağrısında bulunuyor.

Tecridin kırılması için daha güçlü çalışmaların yürütülmesi gerektiğini belirten Adalet Nöbeti’ndeki kadınlar, grevin 15 Şubat’ın ardından da devam etmesi kaygısı taşıdıklarını dile getirdi. Bunun yaşanmaması için halkın birlik olması gerektiğini aktaran kadınlar, “Kimsenin evinde oturmaya hakkı yok” dedi. 

Destek olmak için nöbete katılan Semra Akyüz, hem cezaevlerinde hem de toplum üzerinde var olan yoğun tecride dikkat çekti. Bunun söylemle olmadığını ve yaşamın her alanında bu tecridi hissettiklerini belirten Semra Akyüz, genç bir kadın olarak bölgede yürütülen özel savaş politikalarına vurguda bulundu. Kürdistan’da ne genç ne çocuk ne de kadınlara alan bırakılmadığını aktaran Semra Akyüz, cezaevlerinin sadece kendileri için değil dışarıdaki milyonlar içinde talepte bulunup direndiklerini belirti.

‘Hepimiz için direniyorlar’

Semra Akyüz konuşmasının devamında şunları söyledi: “Bugün İmralı’daki tecrit sona ererse cezaevleri ve toplum üzerindeki tecrit de biter. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve tecridi görüyoruz. İçeride yaşanan sorunlar bugün herkes tarafından biliniyor. Yüzlerce tutuklunun tahliyesi engelleniyor yine tutuklular hasta döşeğinde dahi tahliye edilmiyor. Bunlar insanlık değil, tutuklularda bunu kabul etmedikleri için greve girdiler. Kürt halkı üzerinde ciddi baskı var. Bu baskılar da bugün her sokakta kendini gösteriyor. Cezaevlerinin talebi doğal ve hukuki bir taleptir. Bu talep bir an önce kabul edilmelidir. Halk hem İmralı’ya hem de cezaevlerinde yürütülen mücadeleye sahip çıksın. Başta kadınlar olmak üzere bütün toplum bu gerçekliğe karşı gözünü kapatmasın.”

‘Herkes elini vicdanına koysun’

Türkan Yıldız ise destek vermek için Farqin’den (Silvan) geldiğini söyledi. Anneleri anlamak için tutuklu yakını değil vicdan sahibi olmak gerektiğini belirten Türkan Yıldız, adaletten başka taleplerinin olmadığını aktardı. Türkan Yıldız, “Bu tecridin her alanda sona ermesini istiyoruz. Tecrit bugün sadece tutuklular üzerinde değil, aileler üzerinde de var. Bizler kimsenin ağlamasını ve ölmesini istemiyoruz. Bizlerin tek talebi barış ve adalettir. Bizler barış dedikçe onlar savaş diyor ama biz savaş değil birlik ve beraberlik istiyoruz. Bütün Kürt anneleri ellerini vicdanlarına koyup cezaevlerinin sesine ses olsunlar. Cezaevlerindeki herkes bizim evladımız, bu adalet çağrısına ses olmak ve onları duymak için tutuklu evladımızın olmasına gerek yok. Onların hepsi bizim çocuklarımız. Herkes elini taşın altına koyarsa bu tecrit de sona erer. Onla beraber çok geç olmadan bu grevde sona erer.” şeklinde konuştu. 

‘Kimsenin evde oturmaya hakkı yok’

Son olarak konuşan tutuklu yakını Behiye Kırık ise “Bugün cezaevlerindeki bütün tutuklular bizim için aynı, bizler onlar için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bir aya yakın süredir devam eden bir grev var. Tutuklular hak ihlallerinin son bulması için greve girdi ama grevle birlikte ihlaller daha da arttı. Açlık grevine giren çocuklarımıza su ve limon dahi vermiyorlar. Su içmelerine dahi müdahale ediyorlar. Onların orada ölmesini istiyorlar. Bunlara karşı hepimizin bir olması gerekiyor. Onları hukuksuz yere dört duvar arasında tutuluyorlar. Bu kadar gencin direnişi karşısında bizlerin evde oturup, eğlenme hakkımız yok. Bu zulüm ve zorbalık gittikçe artıyor. Bu grevin daha fazla uzamaması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Bunu sona erdirmenin tek yolu da tecridi kırmaktır” diye konuştu.