CİSST’ten cezaevleri ve mahpusların sorunlarına ilişkin çağrı
CİSST, partilerin seçim gündeminde hapishaneler ve mahpusların sorunlarının yeterince gündeme getirilmediğine dikkati çekerek, 10 maddelik öneride bulundu.
İstanbul- Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci Dönem Milletvekilleri seçimlerinin yapılacağı 14 Mayıs’ta, 195 bin 705 sandıkta toplam 64 milyon 191 bin 285 seçmen oy kullanacak. Cezaevlerindeki binlerce tutuklu da oy kullanacak seçmenler arasında.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), yaptığı yazılı açıklamada Türkiye’nin içinde bulunduğu seçim gündeminde hapishaneler ve mahpusların sorunlarının yeterince gündeme getirilmediğini ve seçime hazırlanan siyasi partilerin seçim bildirilerinde bu konuya yeterince yer vermediklerini gözlemlediklerini bildirdi. CİSST, son dönem hapishanelerde yaşanan sorunları da dikkate alarak 10 maddelik öneride bulundu.
‘Genel af yasası tartışılmadı’
Cezaevlerindeki kalabalıklaşma sorununun kritik bir noktada olduğu belirtilen açıklamada, tutuklulara yönelik genel af yasasının tartışılmadığı kaydedilerek şu öneride bulunuldu: “Bu noktada belirtmeliyiz ki genel af yasası, insan hakları standartlarında hazırlanmalı ve tutuklular arasında suç ayrımı yapılmaksızın hazırlanmalıdır. Siyasi tutuklular kapsam dışı bırakan ve suç ayrımı gözetilerek oluşturulan dışlayıcı bir af yasası, genel af mantığına uymayacak ve infazda eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır.” Açıklamada diğer öneriler ise şu şekilde sıralandı:
“*Öncelikli olarak; tutuklular arasında suç türüne göre ayrım yapmadan, siyasi mahpusları yasa kapsamı dışında bırakmadan, ayrımsız bir genel af talep etmekteyiz.
*Ceza adalet sisteminde asgari cezalandırma yaşının çocuğun üstün yararını gözetecek şekilde, iyi uygulama örneklerini de dikkate alarak yükseltilmeli.
*Bu noktada; hiçbir ayrım gözetmeksizin 30 dakikalık görüntülü görüşme hakkının tüm mahpusların kullanabileceği biçimde yeniden bir hak olarak tanımlanmalı.
*Mevcut S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumu inşaatlarının durdurulması başta olmak üzere; kullanıma açılan S ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları’nın, modern infaz hukuku ve ceza infaz mevzuatının açıkça yasakladığı, cezanın izolasyon temelli infazına neden olmalarından dolayı kapatılmaları ya da mimari olarak yeniden düzenlenmeli.
*Bu hususta; -ATK tarafından hazırlanan tartışmalı ve bilimsellikten uzak raporlara bağlı kalınmadan üniversitelere bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinden alınan raporların infazın ertelenmesi için yeterli olmalı.
*Klinik kararlarla ilgili süreçlerin Mandela Kuralları’nda da öngörüldüğü gibi yeterli nitelikte, tam bir klinik bağımsızlıkla hareket eden uzmanlar heyetinin katılımına ve denetimine açık olmalı.
*Sübjektif değerlendirmelere sebep veren “toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” ifadesi kaldırılmalı.
*COVID-19 sonrasında hapishanelerde uygulanan ve hiçbir yasal dayanağı olmayan tecrit ve izolasyon uygulamaları kaldırılmalı.
*5275 sayılı İnfaz Kanun madde 62/3 fıkrasında yer alan ve kişilerin haber alma hakları konusunda muğlaklığa yol açan “Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran” kriterinin ulusal ve uluslararası haklar göz önüne alınarak hak temelli bir yaklaşımla düzenlenmeli.
*Bu açıdan; bütün hapishanelerde, R Tipi olan hapishanelerdekine benzer bir ek bölüm kurulmalı.
*Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar için çalışma hakkının eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmeli ve yaşanan hak ihlali giderilmeli.
*Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslara, aileleriyle birlikte görüş yapabilme hakkının verilmesi ve telefon görüş haklarının artırılıp her hafta olmalı.”