Bisiklet ve motosiklet: Kadın direnişinin sembolü haline geldi

Kadınlar için en basit hakların bile yasaklandığı İran’da kadınlar bisiklet ve motosikletleri ataerkil zincirlerden kurtulmanın ve direnişin sembolü olarak kullanmaya devam ediyor.

NESÎM AHMEDÎ

Kirmanşah- Sözcükler yan yana geldiğinde çeşitli anlamlar kazanır, ancak tek bir kelime vardır ki hangi sözcükle birleşirse birleşsin, tek bir anlam ortaya çıkar: yasak. Erkeklerin kadınların yaşamını ve yasaları belirlediği toplumlarda, kadınların en sıradan günlük faaliyetleri bile yasaklanmıştır. Çünkü erkekler öyle uygun görür ve inanırlar ki kadınlar yalnızca onların belirlediği sınırlı işler için yaratılmıştır.

Kadınlara yıllardır yasaklanan tüm faaliyetler içinde en çok tartışma yaratan konulardan biri de bisiklet ve motosiklet sürmeleridir. İran devletine bağlı medya, kadınların bisiklet ya da motosiklet sürmesini engelleyen hiçbir yasa olmadığını, yalnızca toplumun örfi kurallarıyla bunun yasaklandığını öne sürüyor. Ancak kadınlara motosiklet ehliyeti verilmemesi, iktidarın bu konuda tartışmasız şekilde karşı olduğunu açıkça gösteriyor.

Bütün bu açık ve gizli kısıtlamalara ek olarak, din adamlarının sürekli bu konuyu gündemde tutması ve çeşitli fetvalar vermesi, kadınların bisiklet ve motosiklet sürmelerini engellemenin iktidar açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Ayetullah Sübhanî Tebrizî açıkça şunu dile getiriyor: "Kadınların bisiklet kullanması toplumda günahın yayılmasına zemin hazırlayabilir."

‘Kadınların bağımsız olmasını istemiyorlar’

Yıllardır erkek kılığına girerek bisiklet süren Elahe şöyle diyor:
“Biz kadınlar kadın olarak doğduğumuz andan itibaren mücadelemiz başlıyor. Ne yapmak istersek isteyelim, erkekler tarafından konmuş bir engelle karşılaşıyoruz. Dünyanın her yerinde insanları sağlık ve doğa için bisiklet sürmeye teşvik ediyorlar, ama İran’da erkek egemen düşünce kadınların bağımsız olmasını istemediği için buna izin vermiyor.”

Kadınlar korkutulmuştu

“Dikkat çekici olan, bir kadının bir erkeğin arkasında motosiklete binmesinde ne dinen ne de örfen bir sorun görülmemesi, asıl ‘sakıncanın’ yalnızca kadının kendi başına direksiyonun başına geçtiği zaman ortaya çıkması” diyen Elahe, devamında şunları söylüyor: “Toplumda yıllardır kadınların hiçbir şeyi kontrol edemeyeceği inancı dayatıldığı için, her trafik kazasında sürücünün kadın olduğu varsayılıyor. Kadınların araba ehliyeti almasına engel olmamış olsalar da, ‘kadınların araba kullanmaya ehil olmadığı’ anlayışı öylesine kökleşmişti ki yakın zamana kadar direksiyona oturan kadınların sayısı çok azdı. Kadınlar, bağımsız şekilde araba sürmekten adeta korkutulmuştu.”

Din, ataerkillik ve kadınların kontrolü

İran, her zaman olduğu gibi dini inançları kendi amaçları için kullanarak ataerkillikle harmanlıyor ve kadınların bisiklet, motosiklet ya da araba kullanmalarını engellemek için baskıyı iki katına çıkarıyor. 2004 yılında, ilk kez dünyayı dolaşacak bir kadın bisikletçi olarak tanıtılan Pooppeh Mehdevî Nader için devlet geniş bir propaganda kampanyası yürüttü. Burada öne çıkarılan nokta, kadının başörtülü olmasıydı. Bu durum, rejimin kadınların bisiklete binmesine aslında karşı olmadığını; eğer kendi çıkarına uygunsa, bunu destekleyebileceğini gösteriyor.

Ataerkil zihniyetin kadınların bisikletinden duyduğu korku

Ancak diğer taraftan, aynı faaliyet kadınların bağımsızlığına işaret ettiği için büyük bir tehdit olarak görülüyor. Yıllarca kadınlar motosiklet ve bisiklet sürme hayali bile kuramıyordu. Fakat son yıllarda kadınların verdikleri mücadeleyle, din adamlarının yasak fetvalarına karşı çıkarak sokakları direniş alanına çevirmeleri, önemli bir dönüm noktası oldu.

Son yıllarda kadın motosiklet sürücülerinin sayısı dikkate değer şekilde arttı. Yetkililer bu artışı kabul etmek zorunda kaldı. Geçtiğimiz yılın Ekim ayında, Sigorta Hasarları Fonu Genel Müdürü Mehdi Gomsoryan, 2016–2024 yılları arasında kadın yolcuların karıştığı motosiklet kazaları nedeniyle 135 milyar tümen tazminat ödendiğini açıkladı.

Kadın direnişinin sembolü

Bu tablo, hükümetin ehliyet ve sigorta vermeyerek kadın motosikletçilerin varlığını inkâr etmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak gerçek şu ki, bugün kadınlar bisiklet ve motosiklet sürmekten korkmuyor; tam tersine bunu, özgürlük mücadelesinin bir sembolüne dönüştürdüler. Artık kadınlar için bu yasaklar, onların daha da kararlı olmasına yol açıyor. Bütün engellere rağmen, kadınlar mücadele bayrağını yüksek tutmayı ve ataerkil zincirlerden kurtuluşa giden yolda ilerlemeyi sürdürüyorlar.