Asrın Hukuk Bürosu: İmralı’da işkence suçuna son verin

Asrın Hukuk Bürosu, 4 yıldır görüşemedikleri ve 29 aydır haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a dönük mutlak tecride dikkat çekerek, "Yetkilileri bu mutlak iletişimsizlik ve işkence suçuna son vermeye çağırıyoruz" dedi.

İstanbul- İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile aynı cezaevindeki Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 29 aydır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ve diğer 3 isim, en son 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatlarıyla görüşebildi. Söz konusu tarihten bu yana avukat görüşme başvuruları engelleniyor.

‘12 yılda sadece 5 defa görüşme gerçekleştirildi’

Abdullah Öcalan ve diğer 3 ismin müdafiliğini yapan Asrın Hukuk Bürosu, mutlak tecrit ve haber alamama durumuna dair yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, avukatların Abdullah Öcalan ile son 12 yılda yalnızca 5 defa görüşme gerçekleştirildiğine işaret edilerek, "Bugün itibariyle bu görüşmelerin sonuncusunun yapıldığı 7 Ağustos 2019 tarihi üzerinden 4 yıl geçmiş bulunmaktadır. 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi ile yaptığı telefon görüşmesinin bilinmeyen bir nedenle aniden kesilmesinden bu yana da kendisinden herhangi bir haber alınamamıştır. O günden bu yana yaptığımız yargısal, idari ve diğer tüm girişimler devlet eliyle sonuçsuz bırakılmıştır" denildi.

‘İlgili kurumlar kararlara uymuyor’

Devletin ilgili kurumlarının, Abdullah Öcalan’a yönelik avukat görüş yasağının kaldırılmasına ilişkin uluslararası kurumların kararlarına uymadığının belirtildiği açıklamada, “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin başvurumuz üzerine aldığı ve 6 Eylül 2022 ile 19 Ocak 2023 tarihlerinde hükümete ilettiği ve tarafımızca defalarca başvuru konusu yapılan ‘Hiçbir sınırlamaya maruz kalmadan derhal avukatları ile görüştürülmelidir’ şeklindeki tedbir kararlarına da uymamıştır. Sayın Öcalan, Avrupa ve Türkiye 'hukuk' tarihinin bugüne kadar şahit olmadığı bir işkence sisteminde tutulmaktadır” diye kaydedildi.

‘Devletin Kürt meselesindeki çözümsüzlüğü bütün krizlerin asıl nedenidir’

Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların içerisinde tutulduğu mutlak iletişimsizlik halinin hukuksal ya da toplumsal herhangi bir meşru dayanağı olmadığının altı çizilen açıklamada, "Mevcut yaklaşımın devletin Kürt meselesindeki inkar anlayışından kaynaklandığı açıktır. Devlet tarafından seçim sonrasında, Kosova’dan Ukrayna’ya, Ermenistan-Azerbaycan meselesinden Sudan’a kadar dünyanın dört bir tarafında yaşanan gerilim, çatışma ve savaşlara yönelik diyalog ve uzlaşı yöntemleri ile kalıcı ateşkes ve barış çağrıları/girişimleri yapılıyorken Kürt meselesinde tam tersi bir politika izlenmektedir. İşte devletin bu açık ayrımcılığı ve çelişkisi, çözümsüzlüğün ve yaşanan bütün krizlerin asıl nedenidir” diye kaydedildi.

‘Mutlak iletişimsizlik ve işkence suçuna son verilsin’

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: "Tam 4 yıl önce bugün Sayın Öcalan ile yapılan son görüşmede, kendisinin 1993 yılından bu yana demokratik çözüm çabalarını hep boşa çıkaran anlayış ve odaklara karşı barış çizgisinde direndiğini, çözümsüzlük politikalarına gelmediğini, Özal’ın 'savaşla çözüm olmaz' sözünün halen geçerliliğini koruduğunu, Kürt meselesinde demokratik çözümün mümkün olduğunu, bir haftada çatışma durumunu ortadan kaldırabileceğini, kendisine güvendiğini ancak devlet aklının da buna uygun davranması gerektiğini ifade etmişti. O gün eğer Sayın Öcalan’ın uzattığı demokratik çözüm eli havada kalmasaydı, bugüne kadar yaşanan siyasal gerilimler, toplumsal yarılmalar ve ekonomik bunalım yaşanmazdı. Sayın Öcalan’ın önerdiği, devletin dışarıda istediği ama içeride uygulamadığı çözüm yöntemlerinin, mevcut politikalarla daha fazla tarihsel onarılmaz yaralara yol açmadan devreye girmesi gerekmektedir.

Her şeyden önce bilinmelidir ki Sayın Öcalan ve diğer müvekkillerimizden doğrudan sağlıklı bir haber alınması temel önceliğimiz ve beklentimizdir. Haber alamama halinin her türlü riski taşıdığının karine olarak kabul edildiği gerçeği karşısında yetkilileri bu mutlak iletişimsizlik ve işkence suçuna son vermeye çağırıyor, demokratik kamuoyunu da duyarlı olmaya davet ediyoruz."