Antakyalı kadınlar dayanışma ile depremin yaralarını sarıyor

Hatay Deprem Dayanışması gönüllülerinden Cansel Aslan, deprem sonrası yeniden inşa sürecinde kadınların toplumsal hayata katılabilmeleri amacıyla çalışma sürdürdüklerini belirterek, dayanışmanın iyileştirici gücüne dikkat çekti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Hatay- Mereş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremde en büyük yıkımın yaşandığı illerden biri de Hatay’dı. Arama kurtarma çalışmalarının gecikmeli yapıldığı için binlerce insan enkaz altında yaşamını yitirdi. Depremin yıldönümü yaklaşırken, hala onlarca kayıp insanın akıbeti bilinmiyor, depremzedeler de çadır ve konteynırlarda zor koşullarda yaşama tutunmaya çalışıyor.

Kadınlar da çadır ve konteynırlarda kadın dayanışmasıyla zorluklara göğüs germeye çalışıyor. Hatay Deprem Dayanışması gönüllüleri tarafından deprem sonrası Antakya’da kurulan Rimmen Kadın Kooperatifi de kadınların ekonomik ve psikolojik olarak güçlenmelerine yönelik çalışmalarına devam ediyor. Binlerce kadına uluşan kooperatif, gençlere ve çocuklara dönük çalışmalar da yürütüyor.

‘Üretimi gördükten sonra kooperatif çalışmalarına başladık’

Hatay Deprem Dayanışması gönüllülerinden Cansel Aslan, bereketi simgeleyen “narın” Arapça karşılığı olan Rimmen adıyla kurdukları kooperatifle kadınlarla dayanışmayı sürdürdüklerini anlattı.

6 Şubat depreminin ardından kentin yeniden inşası ile kadınların ekonomik ve psikolojik olarak güçlenmelerini sağlayacak bir yöntem arayışına girdiklerini dile getiren Cansu Aslan, kentteki kadınların hem tekstil hem de gıda alanındaki üretimlerini gördükten sonra kooperatif çalışmalarına başladıklarını anlattı.

‘Üretimin ekonomik güç olarak dönebilmesi için kooperatifi seçtik’

Üretimin kadınlara ekonomik güç olarak dönebilmesi için eşit, adil ve kolektif bir üretim tarzı nedeniyle kooperatifi seçtiklerini vurgulayan Cansel Aslan, şunları aktardı: “Şu anda Antakya, Defne ve Samandağ olmak üzere üç ilçede farklı alanlarda çalışma yürütüyoruz. Bir taraftan gıda mutfağı kurmaya çalışıyoruz. Ayrıca tekstil alanında çalışma yürütün kadınlarla da kendi el becerilerini artırabilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız aslında bir taraftan yeniden inşa sürecinde kadınların toplumsal hayata katılabilmeleri, maddi ve psikolojik olarak güçlenmelerinin yollarını yaratmak. Yaşadığımız bölgede deprem sürecinde çok büyük yıkımlar yaşandı. İnsanların hem psikolojik hem de maddi olarak bir kalkınmaya ihtiyaçları var.”

‘Umutsuzluk kaygısını yok etmek istiyoruz’

Dayanışmayla yaptıkları işlerin iyileştirici bir gücünün olduğunu belirten Cansel Aslan, bu süre zarfında ne yerel yönetimlerden ne de merkezi hükümetten yeniden inşa adına ciddi bir adımın atılmadığının altını çizdi. Bu durumun insanlarda yoğun bir umutsuzluk ve geleceksizlik kaygısı yarattığına dikkat çeken Cansel Aslan şunları söyledi:

“Bunu giderebilmek için elimizden geldiğince kadınlarla, çocuklarla ve gençlerle çalışmalar yürütüyoruz. Kooperatif de kadınlarla yaptığımız çalışmanın bir parçası. Diğer taraftan da Serinyol’da bir ‘Çocuk dostu alan’ kurduk. Aynısını da Samandağ’da kurmak istiyoruz. Defne’de de bir çocuk merkezi kurduk. Gelecekle ilgili umudun azalmaması için bugünden yarına inşa sürecinde herkesin söz sahibi olacağı bir mekanizma oluşturmaya çalışıyoruz. Buradaki çalışmaların hepsinin gönüllüler eliyle yürütüldüğünü söyleyebilirim.”

‘Kadınların kendilerine ait özel alanları yok’

Kadınların yükünü azaltmak adına böylesi bir çalışma yürüttüklerini ve bunu devam ettireceklerini vurgulayan Cansel Aslan, kadınların kendilerini iyi hissedebilecekleri alanlar yaratma çabasında olduklarını söyledi. Depremden önce de kadınların hayatının çok zor olduğuna dikkat çeken Cansel Aslan, şunları kaydetti:

“Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Biz aslında depremden sonra iş yükü çok artan çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev içi emek üreten kadınların güçlenebilmesini istiyoruz. Burada depremden sonra çalışmayan bütün kurumların yükünü kadınlar çekti. Eğitimin, sağlık sisteminin aksaması ile bu işlerin hepsi kadınların üzerine kaldı. Kadınlar hijyenik olmayan konteynırlarda çadırlarda yaşamaya devam ediyor, kendilerine ait özel bir alanları yok. Bunların hepsinin yükünü kadınlar çekiyor. Biz de kadınların güçlü olduğu, kendini iyi hissettiği bir toplumun daha güçlü olacağını bildiğimiz için kadınlarla hem üretim faaliyetleri hakkında hem de sağlık hakkında bilgilendirme toplantıları da yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.”