Amed’den seslendiler: Kayıp yakınlarının sesini duyun
826’ncı eylemini gerçekleştiren kayıp yakınları, “Buradan hükümete, yetkililere sesleniyoruz; Eğer gerçekten samimi bir çözüm ortaya koyacaklarsa bunun yolu geçmişle yüzleşmekten, kayıp yakınlarının taleplerini yerine getirmekten geçer” dedi.
Amed - İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri eylemin 826’ncısını Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi.
Eylemde gözaltında kaybettirilenlerin, faile meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Bu haftaki eylemde Riha’nin Sêwereg (Siverek) ilçesinde 6 Aralık 1993’te gözaltında kaybettirilen Hüseyin Taşkaya'nın hikayesi okundu.
Kürt sorunu vurgusu yapıldı
Yaşam hakkı ihlallerinin en büyük sebeplerinden birinin Kürt sorunun çözümsüz bırakılmasında kaynaklandığını vurgulayan Amed Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, "Bugün Kürdistan'da Amed'te, Êlih'te ve İstanbul'da kayıp yakınları eylemde ise kendi yakınlarının faillerinin bulunması ve adaletin önüne çıkmasını istediklerindendir. Kayıp yakınlarının talepleri görmezden geliniyorsa Kürt sorunu çözülmediği içindir. Biliyorsunuz yeni bir sürece dair tartışmalar sürüyor. Buradan hükümete, yetkililere sesleniyoruz; Eğer gerçekten samimi bir çözüm ortaya koyacaklarsa bunun yolu geçmişle yüzleşmekten, kayıp yakınlarının eylemine kulak vermekten ve kayıp yakınlarını taleplerini yerine getirmekten geçer” dedi.
‘Kayıp yakınlarının mücadelesi hepimizin mücadelesi’
Ardından söz alan Amed Tabipler Odası Başkanı Veysi Ülgen ise yıldır kayıpların bulunması mücadele ediğini belirterek, “Temel hak olan yaşam hakkı hepimiz için geçerlidir Bu anlamda bu mücadeleyi selamlıyorum. Kayıp yakınlarının verdiği mücadele hepimizin mücadelesidir asıl derdi yaşamak ve yaşatmak olanların mücadelesidir” dedi.
Hüseyin Taşkaya’nın hikayesi
Hüseyin Taşkaya'nın hikâyesini İHD Yönetim Kurulu üyesi Ali İhsan Demirtaş okudu. Riha’nın Sêwereg ilçesinde yaşayan Hüseyin Taşkaya’nın müteahhit olduğunu ve orada 1990’larda Bucak Aşireti tarafından yapılan hak ihlallerini eleştirdiğini kaydeden Ali İhsan Demirtaş, Taşkaya'nın hem güvenlik güçlerinin hem de Bucak Aşireti’nin hedefi haline geldiğini belirtti. Demirtaş, "Baskı ve tehditlerin yoğunlaşması üzerine ailesini İstanbul’a taşıdı. Kendisi de işlerini toparlamak amacıyla amcasının evinde kalmaya başladı. 6 Aralık 1993 tarihinde, amcasının Sêwereg’in Bağlar Mahallesi’ndeki evine 30 araçlık bir konvoyla gelen askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular Hüseyin Taşkaya’yı gözaltına aldı. Onu askeri araca bindirerek götürdü. Ailesi, Hüseyin Taşkaya’yı sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa ve valiliğe başvurdu.
Takipsizlik kararı verildi
Askeri yetkililer gözaltından kısa bir süre sonra Taşkaya’nın polise teslim edildiğini iddia etti. Emniyet ise 'Bizde yok, Sedat Bucak’a sorun' diyerek sorumluluktan kaçındı. Dönemin DYP milletvekili, aşiret reisi ve korucu başı Sedat Bucak, 'Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor' dedi. Ailenin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, Hüseyin Taşkaya’dan bir daha haber alınamadı. Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın soruşturulması ve suçluların cezalandırılması yönündeki görevini yerine getirmedi. Hüseyin Taşkaya’nın akrabalarının ve bütün mahallelinin tanıklığında gözaltına alınmasını 'ailenin soyut iddiası' olarak değerlendirdi ve dosya takipsizlik kararı verilerek, kapatıldı" diye belirtildi.
Açıklama oturma eylemiyle son buldu