Aktivist Zeynep Duygu: Şiddete karşı kadın örgütleri olarak sahada olmak zorundayız
Kadın hakları aktivisti Zeynep Duygu, “Evlerde şiddet öykülerine kadın öldürülmeden erişebilmek gerekiyor. Bunun için kadın örgütleri olarak sahada olmak zorundayız” dedi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed- AKP iktidarının son yıllarda gündemine aldığı konular, kadınların tepkilerine neden oluyor. Kadını sadece aile içinde tanımlayan iktidar, ekonomik özgürlüklerini de elde etmelerine çeşitli politikalarla engel oluyor.
Adalet Bakanlığı ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca 10 Ekim 2018’de düzenlenen “Nafaka Çalıştayı”nın ardından başlayan “nafakaya sınır getirilmesi” tartışması hala güncelliğini koruyor.
2025 yılına geldiğimizde ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ocak ayında yaptığı açıklamada “doğurganlık seviyesinin düştüğüne” işaret edip 2025’i “Aile Yılı” ilan etti.
Hemen ardından bu kez miras hakkı tartışmaları gündeme getirildi. Tapu ve miras işlemlerine ilişkin kapsamlı yasal düzenlemeler yürürlüğe girerken, yeni düzenlemelerle tapu işlemleri kolaylaştırılsa da, miras paylaşımında köklü değişiklikler yapıldı. Değişikliklerden biri, mirasın eşit şekilde paylaştırılması zorunluluğunun kaldırılması oldu. Daha önce yasal olarak zorunlu olan “eşit miras paylaşımı” ilkesi artık uygulanmayacak.
Bu değişimler bir yandan kadınların yaşamlarını her yönüyle etkilerken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de derinleştiriyor. Kadıların haklarını yok sayan bu politikaların şiddeti artırdığını ifade eden kadın örgütlerinin kadın katliamları verileri de dikkat çekiyor. JINNEWS’in verilerine göre; 2025’in ilk 5 ayında 126 kadın erkekler tarafından katledildi.
Kadın hakları savunucusu, Müslüman Feminist Zeynep Duygu, kadın katliamlarının artışında iktidarın rolüne dikkat çekerek, kadın örgütlerine şiddeti önlemede büyük görevler düştüğünü söyledi.
Birçok kadının şiddet öyküsünün bilinmediğini ifade eden Zeynep Duygu, şiddet gerçekleştikten sonra kadının yaşadıklarına tanıklık edildiğini söyledi.
‘Eril düzende hukuk da kadınları korumuyor’
Türkiye’de kadın haklarını kapsayan yasalara işaret eden Zeynep Duygu, “Yasalara baktığımızda yasaların kadınları korumayı tercih etmediğini görüyoruz. Çünkü hukuk düzeni de daha çok ‘erkek hukuk düzeni’ olarak tanımlanıyor. Tüm bunlara rağmen İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Yasa, nafaka hakkı gibi hakların etkin uygulanması için çabaladığımız dönemlerden geçtik. Biz sözleşme feshedilmeden önce de etkin biçimde uygulanması için mücadele ediyorduk. Tüm bunlar bu meselenin yapısal olduğunu, bu eril tahakküm düzende hukukun da bizi korumayacak yerde olduğunun göstergesi” dedi.
“Kadınların haklarını tanımayan bu sistemi tartışmanın elzem olduğunu düşünüyorum. Sistemi tamamen hedef haline getirip tartışmak zorundayız” diyen Zeynep Duygu, faillerin “iyi hal indirimi” ile ödüllendirildiklerini belirtti. Zeynep Duygu, “Bu sistemin bozuk taraflarını daha fazla teşhir etmek gerekiyor” dedi.
‘Aile demek, kadınlar için sır demek’
Tayyip Erdoğan’ın 2025 yılını “Aile yılı” ilan etmesine işaret eden Zeynep Duygu, “Biz aile yılında ‘sır’ kavramını tartışıyoruz. Benim dünyamda aile denildi mi bir kadın olarak sırrı hatırlıyorum. Şiddet olur sırla saklarsın, aman dışarısı bilmesin. Acı çekersin sırdır dışarıya yansıtma derler, dayak yersin sırdır, dışarıya yansıtma derler. Biz utandırılan, utançlarımızı da sırla saklayan bir topluluktan geliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
‘İntihar süsü verilen kadın cinayetleri var’
Yasalardaki eksikliklere dikkat çeken Zeynep Duygu, bu eksikliklerin kadıların yaşamlarına mal olduğunu söyledi. Zeynep Duygu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İntihar süsü verilen kadın cinayetleri var. İntihara kadarki o sürecin politik olduğunu görebiliyoruz. Bir bakıyoruz yargıya 9-10 defa şikayet etmiş. Boşanmak için dilekçeler vermiş, birçok dilekçenin işletilmediği bir düzen. Sırf bu düzenin işletilmeyeceğini bildiği için meşrulaştırılan erkek şiddeti var. Tam da burada yasalar bizi koruyacak mı? Yasaların bizi koruyabilmesi için devletin ya da bu düzenin buna gönlünün olması gerekiyor. Oysa biz diyoruz ki bu cins kırımını, bu şiddeti ortadan kaldırmada hep beraber o eşitlik ilkesi ile yürüyelim. Günün sonunda bir iktidar alanı, erk bir alan var. Bu ataerki düzen aile, bir yerden sonra devlet başkanı olabiliyor. Bütün bunlara karşı sırlı kadınlara dönüştürüldük, yaşadıklarını gizlemek zorunda kalan kadınlara dönüştürüldük. Şiddet bu noktaya gelmeden müdahale etmek lazım.”
Şüpheli kadın ölümlerine de değinen Zeynep Duygu, burada sorumluların sadece kadının yakınlarının olmadığını, bir bütünen bundan toplumun da sorumlu olduğunu ifade etti. Zeynep Duygu, “Tüm bunlar karşısında daha fazla kadını sahiplenmek, dayanışma hatlarını güçlendirmek gerekiyor” diye belirtti.
‘Yasaların değişmesi yeterli değil’
Kadınları korumak için sadece yasaların yeterli olmadığını vurgulayan Zeynep Duygu, “Yerel yönetimlerde destek evleri var. Biz sığınaksız dünyayı hayal eden kadınlarız. Neden sığınma evlerindeyiz ki. Kadınların yaşadıklarını görünür kılıp, doğru politikalar geliştirebilmek için yerel yönetimlerin, yerel mekanizmaların hepsi iç içe olmak zorunda. Biz dönüşmeden, bu düzeni dönüştürmeden yasanın sadece yeterli olacağını düşünmüyorum. Sadece yazılı yasalar değil, sözlü yasalar da var. Kapalı topluluklarda sözlü yasalar daha öncül. Bu sözlü yasaları zayıflatacak politikalar, çözümler üretmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Şiddet öykülerine kadın ölmeden erişebilmek gerekiyor’
Zeynep Duygu, özellikle kadın örgütlerine düşen görevlere işaret ederek, “Kadınları yalnızlaştırmayan, dayanışma hatlarını ören, hızlı kriz anlarını çözebilecek alanlara ihtiyaç var. Cezasızlık ilkesini de toplumsal olarak dışlamamız gereken, sırt sıvazlamayan bir eylemsellik gerekiyor. Bunun için yerel yönetimlerin de sivil toplum örgütlerinin de bilinçlenmesi lazım. Çoğu evin içine girmek çok zor. Bu evlerin içindeki şiddet öykülerine kadın ölmeden önce erişebilmek gerekiyor. Bu erişimi sağlayabilmek için kadın örgütleri olarak sahada olmak zorundayız. Şiddetin sonucu ortaya çıktığında çözüm üretmenin çok sürdürülebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum açıkçası” diye belirtti.
‘Yan yana olmak güvenli alan yaratıyor’
Kürt hareketi ve Feminist hareketin ortak mücadelesinin kadınlar için “güvenli alanları” artırdığını ifade eden Zeynep Duygu, “Kürt ve Feminist kadınların bir araya gelmesi mücadeleyi besleyen de bir şey. Çünkü Kürdistan’da Kürt kadınlar sadece devlet değil, erkek şiddetini de yaşıyorlar. Bu ikili şiddet biçiminin içerisinde kalıyorlar. Bu şiddete maruz kaldığımızda buna karşı söz üretirken tek değil, binlerce kadın ile ses çıkarmak hem etkili oluyor hem de sözünüzün gücü de artıyor. Türkiye kadın hareketinin içerisinde yaklaşık 20 yıldır mücadele ediyorum. Daha kolektif kesişimselliğin tartışıldığı dönemleri hatırlıyorum, çoğu kez birbirimizi anlamakta zorlanıyorduk. Ama kadınlık halleri bize ortak ittifak alanları yarattı. Sonra siyasi meselelerde belli ittifaklar yarattı. Yanyana olmak bize o güvenli alanları yaratıyor” şeklinde konuştu.
Zeynep Duygu, ortak kadın mücadelesine dair şunları söyledi: “Türkiye’de politik manevralar, OHAL süreci, ‘güvenlik’ tedbirlerinin en yüksel olduğu dönemlerde bile kadınlar bu yanyanalıkla sokaklarda oldular. Bizim ittifak kuracağımız alanlar çok belli, fikirsel olarak ayrı düştüğümüz yerler olabilir ama temelde kadınlar bir arada hareket edebildiği için bu kadar saldırmalarına rağmen haklarını koruyor. Eğer zayıf bir kadın hareketi olsaydık sadece İstanbul Sözleşmesi’ni kaybetmekle kalmayacaktık.”
Zeynep Duygu, nafaka ve miras hakkı tartışmalarının da kadın mücadelesiyle son bulacağına inandığını söyledi.
‘Güçlü olmak zorundayız’
Kadınlar öldürülmeden önce yaşadıklarına çözüm olabilmek için kadın örgütlerinin daha kapsayıcı çalışmalar ve eylemsellikler yapması gerektiğini belirten Zeynep Duygu, “Hiç kadın örgütleriyle tanışmamış ve şiddete uğrayan kadınların şiddet hikayesinin önüne geçmek gerekiyor. Ancak biz kadın öldürüldükten son o hikâyeye erişebiliyoruz. Burada birçok faktör var. Kadının aileden dışarı çıkarılmaması, evin içine hapsedilmesi ve yalnızlaştırılması gibi. Kadının bu yalnızlaştırılma halini hissetmemesi için kadın örgütleri güçlü olmak zorunda. Önlenebilir tedbirler almak zorunda. Bu ittifakı bu örgütlenme alanlarını bu yan yanalıkları daha da büyüterek, çoğaltmak zorundayız” dedi.
Zeynep Duygu konuşmasını şöyle tamamladı: “Aile yılı ilan edildiğinden beri çok fazla aile propagandasına maruz kalıyoruz. Yalnız yaşayan, evlenmeyi düşünmeyen, çocuk doğurmayan bir kadın olarak kendimizi takdir etmeyi unutmayalım. Bu toplulukta hiçbir zaman takdir edilmeyeceğiz, bizim buna ihtiyacımız yok. Kadınların kendi olma halinden vazgeçmemelerini istiyorum.”