Afganistanlı kadınlar kısıtlı imkanlar ile ekonominin temelini oluşturuyor

Afganistan’da yoksulluk, savaş ve kültürel kısıtlamaların yaşamı zorlaştırdığı bir ortamda, kırsal bölgelerdeki kadınlar sessiz ama güçlü bir şekilde yerel ekonominin temelleri olarak öne çıkıyor; toprağa hayat vererek aydınlık bir gelecek için çalışıyor.

BAHARİN LEHİB

Afganistan- Taliban’ın ülkenin yönetimini ele geçirmesiyle geçen sürede başta kadınlar olmak üzere toplum üzerinde baskılar daha da arttı. Ekonomik olarak zengin kaynaklara sahip olan ülkede yönetimin politikaları nedeniyle halk çok zor koşullarda yaşamaya çalışıyor.

Afganistan ekonomisi uzun yıllardır tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Ülkenin farklı bölgelerinde verimli topraklar bulunuyor ve halk kendi çabalarıyla meyve, tahıl ve sebze üretiminde bulunarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Kadınlar da bu süreçte aktif bir role sahip; her ne kadar gelirlerin büyük bir kısmı ailedeki erkeklerin cebine girse de birçok kadın çiftçi, kendilerini özgür hissettiklerini ve üretime katkı sağlamaktan gurur duyduklarını ifade ediyor.

Farklı vilayetlere yaptığımız ziyaretlerde, tarımla uğraşan kadınlarla yüz yüze görüşmeler gerçekleştirdik. Taliban’ın tehditlerine rağmen işlerini sürdüren bu kadınlar, bu direnişi bir onur kaynağı olarak görüyor.

Zorla Müslümanlaştırılmaya karşı direnen kadınlar

Nuristan, Afganistan’ın doğusunda, ulaşımı zor yüksek dağların arasında yer alan bir vilayet. Emîr Abdurrahman Han’ın bu bölgeyi işgalinden önce bu bölgenin halkı Müslüman değildi ve bölge “Kafiristan” olarak anılıyordu. Abdurrahman Han’ın 1895–1896 yıllarında bu bölgeyi Müslümanlaştırmak için işgal etmesi, Hazara halkına yapılan katliamlarla birlikte Nuristan halkı da zorla İslam’a geçirildi. Bu nedenle Nuristanlılar tarih boyunca ağır bedeller ödedi.

Bu vilayetteki kadınlar, Afganistan’ın en özgür kadınları arasında yer alıyordu. Tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomi onların ellerindeydi ve kabile kararlarında da söz sahibiydiler. Sovyet işgali sırasında, bölgede birçok halk direnişi merkezi kuruldu ve kadınlar cephe gerisinde silah ve gıda taşıyarak aktif rol oynadı.

Ancak zamanla, özellikle Vahhabi mezhebinin etkisiyle, kadınlar üzerindeki baskılar arttı. Bugün bile tarımsal faaliyetlerin büyük kısmını onlar yürütüyor, ancak sosyal konularda fikir alma süreçlerinden dışlanıyorlar. Bu bölge, tıpkı diğer vilayetler gibi, düzgün yollar, sağlık merkezleri, okullar ya da pazar yerlerinden yoksun. İnsanlar saatlerce dağ yollarında yürümek zorunda kalıyor. Tüm bu zorluklara rağmen, kadınlar özgürlüklerini kolay kolay teslim etmiyor.

Kadınlar eğitimde ısrarcı

Bamyan ise Afganistan’ın merkezinde yer alıyor ve kadın okuryazarlık oranının en yüksek olduğu vilayetlerden biri. Taliban’ın ilk yönetimi sırasında (1996–2001) bu bölgede yalnızca bir günde yaklaşık 350 kişi kurşuna dizildi. Bu trajediden sonra kadınlar, ailelerini desteklemek amacıyla dayanışma içinde dönüşümlü olarak eğitimlerine devam etme kararı aldılar ve bunda da başarılı oldular. Taliban’ın yeniden yönetime gelmesinden sonra evlerine çekilmek zorunda kaldılar; ancak tarım ve hayvancılığa yöneldiler. Soğuk iklimli bu bölgede hasat toplamak zorludur. Buna rağmen, Bamyan elma ve patates üretiminde ülkenin önde gelen vilayetlerindendir. Kadınlar ayrıca hayvanları otlatmak için yaylalara çıkıyor ve süt ürünlerini bu yaylalardan temin ediyor.

Küçük bahçelerde üretim devam ediyor

Parvan, Kapisa, Pençşir ve Bağlan gibi kuzeydeki vilayetlerde, köy kadınları hem ev işlerini yürütmekte hem de erkeklerle birlikte tarlalarda çalışıyor. Logar, Paktiya ve Paktika ise ülkenin güneydoğusunda yer alıyor. Bu bölgelerdeki kadınlar, tüm yoksunluklara ve kadın düşmanı düşüncelere rağmen üretim yükünün büyük bir kısmını omuzlarında taşıyor; hatta kimi zaman erkeklerden daha çok çalışıyor. 

Herat, ülkenin batısında ve İran sınırında yer alıyor. Burada kadınlar evlerinin küçük bahçelerinde sebze meyve yetiştirerek hatırı sayılır bir üretim gerçekleştiriyorlar. Kabil’de ise kadınlar meyve ve sebze üretimine ayrılmış seralarda düşük ücretlerle çalışmakta, ama yine de ailelerinin geçimini sağlamaya çalışıyor.

Kırk yıla varan savaş, erkek egemen sistemlerin baskısı ve köktendinci yönetimlere rağmen Afganistanlı kadınlar sessiz ama güçlü bir şekilde toplumu ayakta tutmaya devam ediyor. Değersizleştirilmelerine karşın, gösterdikleri direnç, sabır ve durmaksızın çalışmaları sayesinde sadece ailelerini değil, kırsal bölgelerin ve yoksul kesimlerin ekonomisini de canlı tutmayı başarıyorlar.

Afganistanlı kadınlar, resmi tarihçilerin anlattığından çok daha güçlü ve daha adil, daha aydınlık bir geleceği fazlasıyla hak ediyorlar.