Adalet Kaya: Üçüncü Yol, halkların ortak mücadelesiyle kurulacak
İsrail-İran çatışmasını değerlendiren DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya, otoriter rejimlerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, çözümün ‘Üçüncü Yol’ perspektifi olduğunu söyledi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed - İsrail, İran’ın nükleer tesislerine yönelik 13 Haziran’da “önleyici, kesin ve birleşik bir saldırı” düzenledi. “Yükselen Aslan” operasyonu adı verilen saldırılara İran’ın da karşılık vermesi üzerine İran-İsrail savaşı başladı. Savaş karşılıklı saldırılar ile sürerken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, savaşın artık sadece nükleer silah yapımını engellemekle kalmayacağını, hedefin “İran rejimini değiştirmek” olduğunu söyledi.
İsrail-İran çatışması 6’ncı gününde sürerken, savaşın uzaması ve genişlemesiyle ölüm, göç, ekonomik krizler, insanlığa karşı işlenen suçlarda artış, ekolojik tahribatlar gibi birçok sorun da kapıda bekliyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Adalet Kaya, İsrail-İran savaşı ve bölgeye etkilerini değerlendirdi.
‘Savaş yıkıma sürükler’
Ortadoğu’da süren şiddet, gerilim ve çatışma döneminin İsrail’in İran’a saldırmasıyla yeni bir aşamaya geçtiğini ifade eden Adalet Kaya, “Savaşın şiddetlendiği bir döneme tanık oluyoruz. Bu ateşin başında söndürülememesi sadece iki devleti değil, sivil halkı, mülteci kamplarını, tarihten miras kalan mekânları ve çevreyi yıkıma sürükleyecektir” dedi.
Gazze örneğini verdi
“Savaşın uzaması demek sivil kayıpların artması, temel ihtiyaç maddelerine erişimin zorlaşması ve açlık riskinin büyümesi anlamına gelir” diyen Adalet Kaya, Gazze'de yaşanan trajediye değindi.
İsrail-İran çatışmasının derinleşmesi ve daha geniş bölgelere yayılmasıyla yaşanacak krizlere işaret eden Adalet Kaya, “Çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte milyonlarca insan yerinden yurdundan olabilir, yeni bir mülteci krizi dalgası yaşanabilir. Bölge ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu ortak coğrafyanın insanları olarak bizzat deneyimliyoruz. Ekonomik çöküşle birlikte işsizlik oranları tavan yapacak, bu da toplumsal huzursuzluğu ve güvensizliği artıracaktır. Derinleşen savaş bölge için de istikrarsızlığın artması ve sürmesine yol açabilir. Lübnan, Suriye ve Irak gibi komşu ülkelerde yeni bir kaos dalgası tetiklenebilir, bu da Körfez'e ve Akdeniz'e kadar sirayet edebilir. Olası bir savaşın uzaması halinde halkları bekleyen tablo son derece karanlık ve yıkıcıdır. Savaşın getirdiği zorluklar ve travmalar, toplum içinde kutuplaşmaları ve ayrışmaları derinleştirebilir. Güven kaybı, nefret ve intikam duyguları yaygınlaşabilir” ifadelerini kullandı.
‘Savaşın yükünü taşıyamayacak toplumsal meşruiyetsizlik’
Adalet Kaya şunları söyledi: “İran rejiminin içerde kendi halkına uyguladığı baskılar ve infazlar, dış saldırılara karşı halk desteğini zayıflatmıştır. Bu durum, savaşın yükünü taşıyamayacak bir toplumsal meşruiyetsizliği beraberinde getirecektir. Ekonomik, sosyal ve insani açıdan eşi benzeri görülmemiş krizler yaşanması kaçınılmazdır. Bu durum, insanlık tarihi boyunca yaşanan en büyük felaketlerden biri olma potansiyeli taşımaktadır.”
‘Otoriter rejimler kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor’
Otoriter rejimlerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini ifade eden Adalet Kaya, “Biz İran’ın da İsrail’in de kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden otoriter rejimler olduğunu ve ezilen halklara gerçek bir gelecek vaat etmediklerini biliyoruz. İran, dışarıda ‘direniş cephesi’ imajı çizerken, içeride Kürt gençlerine, kadınlara ve devrimcilere karşı amansız bir baskı ve infaz politikası yürütmektedir. Bu nedenle, İran'ın bölgedeki yayılmacı politikaları ve mezhepçi yaklaşımı, Kürtlerin desteğini alamamaktadır. İsrail'in işgalci ve ırkçı politikaları da Ortadoğu halklarının kurtuluş yolu değildir. Bu bağlamda, ‘Üçüncü Yol’ Ortadoğu halkları için tek çözüm yoludur” şeklinde konuştu.
‘Çözüm Üçüncü Yol’
Adalet Kaya, üçüncü Yol önermesini şu sözlerle anlattı: “Bu yolla kast ettiğimiz şudur; Merkeziyetçi yapıların yerine tabandan yükselen örgütlenmeyi savunan, yerel toplulukların kendi karar mekanizmalarını oluşturduğu yeni bir yönetim modeline ihtiyaç var. Bu, mutlaka merkezi devletin tasfiyesi değil, yetki paylaşımının anayasal zeminde yeniden tanımlanmasıdır. Bununla birlikte farklı inanç ve etnik toplulukların eşit katılımıyla inşa edilen, toplumsal çeşitliliği zenginlik olarak gören bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. İsrail'de Arap vatandaşların ve Filistin'de Yahudi azınlıkların, İran'da ise Kürt ve Azeri kimliklerinin demokratik özerklik bölgelerinde kendi eğitim, kültür ve hukuk düzenlerini özerk yönetebilmesi önemlidir. Üçüncü yol, füzelerle değil, halkların ortak mücadelesiyle kurulacak bir ‘birleşik barış’ inşasıdır. Kürtler, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, devletlerin gölgesinde değil, halkların ortak iradesinde yeşeren bir yaşamın mümkün olduğunu göstermişlerdir. Dolayısıyla, İsrail-İran savaşında Kürtlerin duruşu, bu ‘Üçüncü Yol’ perspektifinden hareketle, bölgesel gerilimi tırmandıran hiçbir gücün yanında yer almamak ve demokratik, barışçıl ve halkların kendi kaderini tayin ettiği bir geleceği inşa etmek olmalıdır.”
‘Demokratik iyileşme ve barış mümkün’
Adalet Kaya, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Sonuç olarak, Ortadoğu'da süregelen bu gerilim, geçmişin acılarını yeniden yaşatmak yerine, ‘demokratik dönüşüm’ ihtiyacını kaçınılmaz kılmaktadır. Bölge ancak kendi içinde ‘eşit yurttaşlık’, ‘özerk karar alma’ ve ‘çoğulcu aidiyet’ ilkelerini derinleştirirse, kolektif iyileşme ve barış mümkün olacaktır."