‘Abdullah Öcalan ile Görüşmek İstiyorum kampanyasını kadınlar güçlendirmeli’
“Abdullah Öcalan’ın Özgürlüğü İçin Kadın İnisiyatifi” sözcüsü Sawsan Şuman, ‘Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum’ kampanyasında kadınların rolüne dikkat çekerek, “Birlik ve dayanışma göstererek kampanyayı uluslararası alanda güçlendirmeliyiz” dedi.
MALVA MUHAMMED
Haber Merkezi- Avrupa Barış ve Özgürlük Forumu (EFFP) tarafından "Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum" kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, uluslararası alanda artan bir ilgi gördü. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Demokratik ulus” fikri, farklı halklar ve topluluklar arasında barış içinde bir yaşam modelini ortaya koyuyor. Bunun hayat geçmiş en iyi örneği olarak Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kadın Devrimi ve Özerk Yönetim modeli veriliyor.
Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin ve barış çabalarının Ortadoğu’nun barışı içinde önemli olduğunu vurgulayan hak savunucuları, aydın ve bilim insanları bu durumun kampanyayı daha önemli bir adım haline getirdiğini ifade ediyor.
Kampanyanın içeriği ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüne yönelik yaşanan gelişmelere dair “Abdullah Öcalan’ın Özgürlüğü İçin Kadın İnisiyatifi” Sözcüsü Sawsan Şuman ile söyleşi gerçekleştirdik.
Sawsan Şuman, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısının yalnızca siyasi bir konu olmadığını, aynı zamanda adaletin sağlanmasını hedefleyen insani bir proje olduğunu vurguladı. Sawsan Şuman, kadınların her toplumun temel taşı olduğunu belirterek, özgürlük ve direniş mesajını taşıdıklarını ve halk hareketlerini daha adil bir geleceğe taşıma rolü üstlendiklerini ifade etti.
*Abdullah Öcalan’ın barış ve demokrasi çağrısının mevcut siyasi bağlamdaki önemi nedir?
Bölgenin yaşadığı gerginlikler, baskılar ve çıkar çatışmaları içinde, Abdullah Öcalan’ın durumu yeniden gündeme geldi. İmralı Cezaevi'nde kendisiyle yapılan görüşmeler ve özgürlüğü için başlatılan kampanyalar, halkların yıkım ve kan dökümünden korunması adına gerçekçi çözümlere duyulan ihtiyacın arttığı son derece hassas bir zamanda yaşanıyor.
Öcalan, sevgi ve insanlık inancıyla hareket eden bir düşünür ve filozoftur. Barış ve demokrasiyi bölgenin kurtuluş yolu olarak gören bir vizyona sahiptir. Uzun yıllar süren izolasyon ve baskıya rağmen barış girişimiyle ortaya çıkması doğaldır. Bu girişim, farklı topluluklar arasında diyalog eli uzatılarak birey haklarının güvence altına alındığı, kimliklerin tanındığı ve adil bir toplumun kurulduğu bir ortam hedefliyor.
Görüşmenin zamanlaması da oldukça anlamlıydı. Zira bölge, ardı ardına gelen krizlerden geçiyor ve insanlık onuruna saygı çağrısı yapan aklıselim seslere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Bu girişim, bir çözüm önerisi olarak görülebilir çünkü milliyetçi ideolojilerin toplumları çöküşe götürdüğü anlayışını aşmak isteyen bir liderin çağrısıdır.
Demokrasiyi ve farklılıkların kabulünü temel alan devletler, uzun vadede başarıya ve istikrara ulaşacaktır. Bu anlayış, halkların kalkınmasının ve daha iyi bir geleceğin anahtarıdır.
*Abdullah Öcalan’ın sunduğu çözüm yolları sahada nasıl uygulanabilir? Bu düşünceye nasıl sahip çıkılmalı?
Abdullah Öcalan, Türkiye’de cezaevinde ağır bir tecrit altında olmasına rağmen, derin ve zengin bir düşünsel miras bıraktı. “Demokratik Uygarlık Manifestosu” yalnızca Kürtler için değil, Araplar, Afrikalılar, Avrupalılar dahil tüm özgürlük ve demokrasiye inananlar için bir sorumluluk çağrısıdır.
Bu düşünce sadece belli bir gruba ait değildir; tüm insanlık için evrensel bir yaklaşımdır. Bu nedenle inananların, özellikle kadınların, kampanyalar düzenleyerek, uluslararası örgütlerle iş birliği içinde baskı oluşturmaları gerekir. Medya ve dijital medya araçları da bu kamuoyu baskısını oluşturmak için etkin şekilde kullanılmalıdır.
Fikirler yalnızca teoride kalmamalı, somut adımlarla hayata geçirilmelidir. Konferanslar, kampanyalar, gösteriler düzenlenmeli ve bu meseleye ses verilmelidir. Geçtiğimiz ay Süleymaniye’de düzenlenen “NADA Kongresi” bunun güzel bir örneğiydi. Bu etkinlik, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa’daki kadın örgütlerinden temsilcileri bir araya getirdi ve bu düşüncenin tanıtımı ve bağlantıların güçlendirilmesi açısından önemliydi.
Bu tür adımlar yalnızca sembolik değildir; demokratik düşüncenin, özellikle de kadının bu mücadeledeki rolünün altını çizen cesur ve ilerici adımlardır. Öcalan’a göre kadın özgürlüğü, marjinal değil; bireyin onuru ve adaletli toplumların kurulması için asli bir meseledir.
*Kadınlar bu tür kampanyalarda nasıl daha fazla rol alabilir? Ortadoğu ve Afrika’da barış sürecine katkıları nasıl artırılabilir?
Kadınlar özgürlük düşüncesinin yayılmasında ve pratikte uygulanmasında hayati rol oynamaktadır. “Kadın tarihteki ilk sömürgedir” sözü, kadınlara yönelik baskının köklü nedenlerini açıkça ortaya koyar.
Bu anlayıştan yola çıkarak, kadını her özgürlük hareketinin temeli olarak görmüş, onun toplumsal statüsünün toplumun ilerlemesindeki ölçü olduğunu savunmuştur. Öcalan kadın sorununa geniş yer ayırmış, onu felsefi bir bakış açısıyla ele alarak toplumsal ve siyasi düzeyde güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Abdullah Öcalan’ın düşüncesine inanan kadınların özellikle onun fikirlerinin hayata geçirildiği bölgelerde verdiği mücadeleler, sadece engelleri aşmakla kalmayıp, toplumu dönüştürme gücüne sahip olduklarını da göstermektedir.
Kadının bu süreçteki rolü yalnızca Öcalan’ın serbest bırakılmasıyla sınırlı değildir. Aynı zamanda adil ve özgür bir toplumun inşasında da temel bir adımdır. Uluslararası kampanyalarda kadınların sesini yükseltmesi, medya aracılığıyla farkındalık yaratması, uluslararası insan hakları ve kadın örgütleriyle iş birliği yapması, bu sürecin etkisini katlayacaktır.
*“Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum" kampanyasının bölgesel ve uluslararası etkisi ne olur? Kadınlar bu kampanyayı nasıl ileri taşıyabilir?
Kadınlar özgürlük mücadelesinde düşünsel ve pratik katkılarıyla önemli bir yer edinmiştir. Öcalan için başlatılan bu kampanya yalnızca bir ifade değil, aynı zamanda bir düşüncenin yeniden canlandırılmasıdır. Zindanlar, bu fikirlerin yayılmasını engelleyemez.
“Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum” ifadesi medya aracılığıyla tekrarlandıkça, demokratik düşüncenin kolektif olarak sahiplenildiği bir irade ortaya çıkıyor. Bu kampanya, yalnızca bir baskı unsuru değil; aynı zamanda Öcalan’ın düşüncelerinin evrenselliğini gösteren bir dayanışma hareketidir. Kadınların rolü burada çok önemlidir. Dünya genelindeki kadınların birlik ve dayanışmasını göstererek, bu kampanya uluslararası alanda güçlendirmelidir.
Kampanya yalnızca Öcalan’ın özgürlüğünü değil, aynı zamanda dünya genelinde demokrasi ve adaletin kökleşmesini hedefliyor. Kürdistan’da mücadele eden kadınlar, bu düşüncenin savunuculuğunu üstlenmiş, siyasi, toplumsal ve askeri alanlarda büyük başarılar elde etmişlerdir. Kadın yalnızca bu hareketin bir parçası değil; temelidir.
Son olarak, tüm kadınlara bir mesaj iletmek istiyorum: Kürt kadınlarda olağanüstü bir direniş ve kararlılık görüyorum. Kadın yalnızca erkeği memnun etmek için yaratılmadı; o, düşünce, azim ve mücadeledir. Öcalan’ın dediği gibi...
Maruz kaldığı ayrımcılığı hisseden her Arap kadını, Kürt kadınlarını örnek almalıdır. Sosyal, siyasi ve savaş cephelerinde, yirmi dört yılı aşkın süredir devam eden bu mücadelede, büyük bir lider esir alınmasına rağmen geri adım atmadılar. Hâlâ kampanyalar düzenliyor, onun özgürlüğü için var güçleriyle çabalıyorlar.
Kadınlar gerçek birer direnişçi örneğidir. Daima mücadelenin ön saflarında yer almak için var olmuşlardır. Bu nedenle tüm kadınlara çağrım: Haklarınızdan asla vazgeçmeyin. Zorla alınan haklar, ancak direnerek geri alınır. Hak verilmez; mücadeleyle kazanılır.