Üveyş Ana’nın ardından 32 yıl: Cesur ve toplumsal yanı onu rol model yaptı
Kürt siyasetçi Dilek Öcalan, büyükannesi Üveyş Öcalan’ın ailesi ve yaşadıkları toplumda bıraktığı etkiyi anlatarak, büyükannesinin toplumsal ve cesur yanlarının onu rol model yaptığını söyledi.

ARJİN DİLEK ÖNCEL
Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ilham kaynağı olan annesi Üveyş Öcalan’ın ölümünün üzerinden 32 yıl geçti. Önce kendi hakkını arayan, ardından bir halkın savunuculuğunu üstlenen Abdullah Öcalan, bu yönünü annesinden alıyordu. Öyle ki kitap ve savunmalarında “kavgayı” annesinden öğrendiğini söylüyordu.
Üveyş Öcalan, Xelfetî'nin (Halfeti) Ereh Mahallesi'nde 26 Kasım 1918'de dünyaya geldi. Çocuk yaştayken evlendirildi, ancak evlendirildiği erkeğin bir kadını katletmesi sonucu girdiği cezaevinde hayatını kaybetmesi üzerine Üveyş Öcalan, Ömer Öcalan ile evlendirildi. Üveyş Öcalan’ın bu evliliğinden Nevde, Binnaz, Havva, Eynê, Fatma, Abdullah, Mehmet, Osman, Ali adında 9 çocuğu oldu. Nevde ve Binnaz henüz birkaç aylıkken, Ali ise başında çıkan ur nedeniyle 12 yaşında yaşamını yitirdi.
“Anamın etkisi olmasaydı, ben kadınlara böyle yaklaşır mıydım? Bu ilişkilerin benim üzerimdeki dolaylı etkileri, kadınlara dikkat etmeme yol açmıştır.” Abdullah Öcalan’ın bu sözleri bize Üveyş Öcalan’ın kişiliği hakkında bilgi veriyor.
‘Tam bir isyan tufanıydı’
Mücadeleci yanıyla tanınan ve yaşadığı köyde “isyancı” olarak bilinen Üveyş Öcalan, başta çocukları olmak üzere, çevresinde büyük bir etki yarattı. Abdullah Öcalan, annesinin bu yanını şu sözlerle dile getiriyordu: “Annem tam bir isyan tufanıydı. Köyde isyancı olarak namıyla bilinirdi. Kimseye boyun eğmezdi. Kadın-erkek fark etmezdi, üstüne yürür, hesabını sorardı.”
Anam için ‘tanrıça kültüründen kalma’ sözünü kullanmıştım
Kürt Halk Önderi, kitaplarında annesine dair şu ifadeleri kullanıyordu:
“Anam için neolitiğin ‘ana tanrıça kültüründen kalma’ sözünü kullanmıştım. Onlar gibi şişmandı. Modernitenin yapay ana inşası ondaki kutsallığı görmemi engellemişti. Hayatımda büyük acılar yaşamama rağmen, hiçbir olaya ciddi olarak ağlamadım. Fakat modernite kalıplarını yıktıktan sonra, başta anam ve onun şahsında tüm bölge (Ortadoğu) analarını hep içim burkularak ve gözlerim yaşararak hatırlarım, bakarım. Anamın zor belâ taşıdığı kuyu satılından (bakracından) daha yarı yoldayken yere indirip yudumladığım suyun anlamına, en seçkin ve yürek burkucu hatırlarım, öyle bakarım.”
Üveyş Öcalan Abdullah Öcalan’ı son kez eşi Ömer Öcalan’ın ölümden 2 ay sonra 1975 yılında gördü. Üveyş Öcalan’ın şeker hastalığı nedeniyle önce bir ayağı kesildi, ardından 11 Nisan 1993'te yaşamını yitirdi. Cenazesi doğduğu köy olan Amara'da defnedildi.
‘Yaşamı Kürdistan’daki birçok anne gibi zorlu geçti’
Kürt siyasetçi Dilek Öcalan, büyükannesi Üveyş Öcalan’ın ölüm yıldönümünde hem ailesi hem de çevresi üzerinde bıraktığı etkiyi anlattı.
Üveyş Öcalan’ın yaşamının Kürdistan’daki birçok annenin yaşamı gibi zorlu ve mücadele içinde geçtiğini belirten Dilek Öcalan, Üveyş Öcalan’ın 1993 yılında yaşamını yitirmesi üzerine ona dair hikayeler ile büyüdüklerini ifade etti. “Kendisinin Önderliğe öğretmiş olduğu yaşam perspektifini ondan bizzat almamış olsak da gerek annemden gerekse de komşularımızdan edindiğim bilgilerle nasıl mücadeleci bir kadın olduğunu biliyoruz” diyen Dilek Öcalan, Üveyş Öcalan’ın Öcalan ailesinde ve yaşadığı toplumda bir rol, model olduğunu söyledi.
Erkeklere karşı öfkesi
Üveyş Öcalan’ın bilinen en etkili kişilik özelliğinin mücadeleci ve isyancı yönünün olduğunu söyleyen Dilek Öcalan, yapılan haksızlıklara karşı duruşuyla çevresi tarafından güvenilen bir kişilik olduğunu da belirtti. Dilek Öcalan, Üveyş Öcalan’ın evlendiği yılların toplum yapısına dikkat çekerek şöyle konuştu: “O dönemin toplumsal koşullarıyla ele alacak olursak, Riha gibi feodal bir şehirde, topluma bu şekilde isyan etmek büyük bir duruştu. Kadınların sadece çocuklara bakmak ve ev işi yapmakla yükümlü olduğu bir toplumsal gerçeklikten bahsediyoruz. O dönemde kadının söz hakkı yok ama buna rağmen biz Üveyş Ana’nın kişiliğinde bunun tersini görüyoruz. Anaerkil bir toplum gerçekliğinden, erkeğin fiziksel gücüyle alaşağı edilmiş bozuk bir yaşam sitemi önümüze sürülmüş. Üveyş Ana’nın bu sistem içinde erkeklere olan kızgınlığını, öfkesini görüyoruz.”
‘Mücadelesi evli olduğu erkek aleyhine şahitlik yapmasıyla başladı’
Üveyş Öcalan’ın Ömer Öcalan’dan önce başka bir erkekle evli olduğunu hatırlatan Dilek Öcalan, bu evlilik ve sonrasında yaşanan olayların Üveyş Öcalan’ın yaşamında bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.
Dilek Öcalan, Üveyş Ana’nın hayatında bir dönüm noktasına neden olan olayı şöyle anlattı: “Üveyş Ana, tanımadığı bir erkekle evlendiriliyor. Ancak bu erkek başka bir kadını seviyor. Kadın erkeğin duygularına yanıt vermiyor. Bir gün köydeki kadınlar toplanıyor ve hep birlikte odun toplamaya gidiyorlar. Grubun içinde Üveyş Ana ve eşinin sevdiği kadın da var. Üveyş Ana’nın eşi kadınların yolunu kesiyor ve kadına kendisi ile evlenmesini söylüyor. Kadın ise ‘sen zaten evlisin eşin de yanımda’ diyor ve onu reddediyor. Erkek kadını öldürüyor. Bu olay tüm kadınların gözü önünde yaşanıyor. Daha sonra Jandarma erkeği gözaltına alıyor. Bu erkeğin bu katliamı yapıp yapmadığına dair şahitlik gerekiyor. Olaya tanık olan diğer kadınlar korkuyor. İşte Üveyş Ana’nın mücadelesi orada başlıyor. Üveyş Ana daha çocuk yaşta Jandarmaya ‘kadını eşim öldürdü’ diyor ve mahkemede şahitlik yapıyor.”
‘Hep isyan ederdi’
Kadını katleden erkeğin tutuklandığını ve daha sonra cezaevinde yaşamını yitirdiğini belirten Dilek Öcalan, “Daha sonra tutuklanan erkek cezaevinde yaşamını yitiriyor, kahrından öldüğü söyleniyor. ‘Nasıl olurda bir kadın, eşim benim üzerime ifade verir’ diyor ve bu durum ona ağır geliyor. Üveyş Ana daha sonra köyüne dönüyor. Üzerindeki toplumsal baskı nedeniyle istemese de Ömer Öcalan ile evleniyor. Ömer dede baskıcı ve şiddet gösteren biri olmamasına rağmen Üveyş Ana toplumda görmüş olduğu bazı gerçekliklere karşı bir tavır sergiliyor ve hiçbir zaman Ömer dede ile aralarında duygusal bir şeyler gelişmiyor. Hep isyan eden ruh hali vardı” sözlerini kullandı.
Üveyş Ana’nın değişim ve dönüşümün öncüsü olan kadının somut örneği olduğunu ifade eden Dilek Öcalan, “İsyancıydı ama bu isyanı öyle basit ele almamak gerekiyor. O kadının yaşamış olduğu gerçekliği de görmemiz gerekiyor. Üveyş Ana bir önceki erkekten gördüğünü bir sonraki erkeğin yapmayacağının garantisinin olmadığını biliyordu. Erkeğe karşı mesafesi ve öfkesi hep vardı. Ölene kadar dedemle hep bir kavgası vardı ama bu kavgaları çocukları açısından olumlu sonuçlara vesile oldu. Başkan, annesinden bahsederken ‘isyancı bir kadındı’ derdi. Kadın özgürlük mücadelesindeki yoğunlaşmasını da annesi sayesinde olduğunu dile getiriyor” şeklinde konuştu.
‘Paylaşımcı, cesur bir kadın’
Büyükannesinin komşuları tarafından paylaşımcı ve cesur bir kadın olarak tanındığını söyleyen Dilek Öcalan, bu durumu annesi Fatma Öcalan’dan dinlediği bir anı ile anlattı: “Köydeki kadınlar onun kadar cesur olamadığı için birçok konuda ona danışırlarmış. Elindekileri komşularıyla paylaşarak yaşamış. Burada onda ahlaki toplumun nasıl şekillenmesi gerektiği noktasında izler görüyoruz. Kadınların kofileri o dönemler çok kıymetliydi. ‘Namus’ olarak görülürdü. Öyle ki kadınlar kofiye kimsenin dokunmayacağını düşünerek, kıymetli eşyalarını kofinin içinde saklarmış. Üveyş Ana komşusunun evine hırsız girmek üzereyken hırsızı görüyor. Hırsız komşunun evine girip kadının kofisini çalmak ister. Üveyş Ana o an bağırır, komşusunu uyarır, hırsız panikle kaçar. Daha sonra Jandarma hırsızı yakalar ve köy meydanında döver, yaptığı eylemi itiraf etmesini ister, ama hırsız inkar eder. Üveyş Ana orada, hırsızın o erkek olduğunu söyler. Böyle de cesur biriydi.”
Hem arkadaş hem de öğretmen
Üveyş Ana’nın Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaşamında etkilerine dikkat çeken Dilek Öcalan, “Oğlunun ne kadar zeki olduğunu gördükçe ‘sana kimsenin gücü yetmeyecek, sen başaracaksın’ diyor. ‘Sen bu kadar çalışıyorsun ama belki arkadaşların senin kadar çalışmayacak ve seni yalnız bırakacaklar’ diyor ve onu uyarıyor. Hem arkadaş hem de öğretmen öğrenci ilişkileri varmış. O dönemin koşullarına baktığımızda Üveyş Ana o zorlu yaşam mücadelesinde çocuklarına verebileceği en üst düzeyde katkıyı vermiş” diyerek, Üveyş Öcalan’ın hem Kürt Halk Önderi hem ailesi hem de çevresi üzerinde büyük ve olumlu bir etki yarattığını ifade etti.
‘Cezaevi koşullarında süreç yürütülemez’
Dilek Öcalan, güncel gelişmelere dair de konuştu. Dilek Öcalan, Kürt Halk Önderi’nin 27 Şubat’ta yaptığı çağrının ardından yeni bir sürece girildiğini ancak devletin hala üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini söyledi. Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarında böyle bir sürece öncülük etmesinin insani, hukuki ve ahlaki açıdan doğru olmadığını vurgulayan Dilek Öcalan, bir an önce fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini belirtti.
‘Umut Hakkı sağlanmalı’
Abdullah Öcalan’ın “Umut Hakkı” kapsamında ev hapsine geçebilmesi ve bu ev hapsinde sürece dair heyetlerle tartışma yürütmesinin sağlanması gerektiğini belirten Dilek Öcalan, “Bu taleplerin hala yerine getirilmediğini görüyoruz. Devletin hala PKK’nin silah bırakmasına karşı savaşta ısrarcı olduğunu görüyoruz. Hem çözümden, silahların bırakılmasından bahsediyorlar hem de savaşı tekrar alevlendirme girişimindeler. Devletin net olması gerekiyor. Bir an önce Önderliğin belirtmiş olduğu gibi özgür çalışır koşullar yaratılmalı. Önümüzdeki günlerde bu sorunu farklı tartışmayı diliyoruz” dedi.
‘Kadınlar ve gençler sürece öncülük yapmalı’
Abdullah Öcalan’ın son görüşmede bazı öneri ve eleştirilerinin olduğunu vurgulayan Dilek Öcalan, “Eleştirileri aldık ve somut olarak yerine getirme yükümlülüğüne sahibiz. Biz örgütsel ve toplumsal gücümüzle bu sürece cevap olacağız. Başta kadınlar ve gençlere büyük görevler düşüyor, bu süreci örgütlemek ve anlatmanın öncülüğünü yapmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.