Üniversite öğrencilerinin ‘barınma krizi’ derinleşiyor

Artan kiralar ve yetersiz yurtlar nedeniyle barınma sorunlarının ciddi boyutlara ulaştığını belirten üniversite öğrencisi Başak Doğan, “En ufak bir tepkimizde karşımızda polisi buluyoruz. Nefes alırken bile üzerimizde baskı var” dedi.

PELİN ÖZKAPTAN

Haber Merkezi- Türkiye’de giderek artan ekonomik kriz birçok kesimi derinden etkiliyor. Krizden nasibini alan kesimlerden biri de üniversite öğrencileri. Öğrencilerin birçoğu gelecekleri için belirledikleri hedeflere ulaşmak üzere başladıkları üniversitede geçim derdiyle boğuşuyor. Geçtiğimiz yıldan bu yana da fahiş düzeyde artan kiralar ve Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarının yetersiz oluşu da barınma problemini her geçen gün derinleştiriyor. Bazı öğrenciler üniversite kaydını dondururken bazı öğrenciler ise üniversiteden ayrılmak zorunda kalıyor. Kadın öğrenciler de bir yandan insanca yaşam koşulları için mücadele ederken diğer yandan da ataerkil düzende var olmak için savaşıyor.

‘Şu an ev arıyorum ama tek başıma eve çıkmam mümkün değil’

İstanbul Üniversitesi öğrencisi Başak Doğan, barınma probleminden üniversitelerdeki polis baskısına dek karşılaştıkları sorunları anlattı. Bu sene İç Mimarlık Bölümü’nü kazandığını belirten Başak Doğan, İstanbul’da ailesiyle birlikte yaşadığını ancak okul ile ev mesafesi nedeniyle zorluk yaşadığını söyledi. Başak Doğan, şunları ifade etti:

“Ailemle yaşadığımız ev ile okul arası uzak ve derslerimiz çok erken başlıyor, bu yüzden dersleri kaçırıyorum bazen, zorlanıyorum. Şu an ev arıyorum ama tek başıma çıkmam mümkün değil, yanıma bir arkadaş arıyorum. Ablamla çıkmayı düşünüyoruz ama ikimizin toplam maaşı bir kiraya yetmiyor.3-4 kişi çıksak bu sefer ev sahipleri kabul etmiyor ‘kalabalık kiracı istemeyiz’ diyorlar. Bütçemize uygun ev bulsak bile bunlar genellikle güvenli bir mahalle olmuyor. Zaten sokakta yürürken başıma bir şey gelebilir korkusu yaşıyorum. Evimde de mi bunu hissedeyim ancak bu şekilde mi barınabileceğim ben? Kendi açımdan barınma sorununu bu yönüyle yaşıyorum.”

‘Şartlarımız git gide daha da kötüleşiyor’

Ev kiralarının yüksek olmasının bir sorun yurt imkanlarının kısıtlı olmasının ise başka bir sorun olduğunu belirten Başak Doğan, öğrencilerin en temel ihtiyacı olan beslenme konusunda dahi zorlandığını söyledi. Başak Doğan, üniversitelilerin yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Şehir dışındaki üniversitelere giden arkadaşlarımızın bir kısmı KYK yurduna yerleşti, yurt çıkmayanlar mecburen özel yurtlara gitti ve fiyatlar çok yüksek. Ki aileleri de zaten kirada yaşıyor bir de çocuklarına bu paraları göndermeleri çok zor. Maddi açıdan çok sıkıntı yaşıyorlar, yemek yemeleri bile kısıtlanıyor. Sosyal tesislerde ucuz veya ücretsiz yemek arayan arkadaşlarımız var. Devlet yurtlarının yaşam şartları da sıkıntılı. 6 kişilik sadece yatakların ve ortada bir masanın olduğu, çalışma masasının olmadığı koğuş gibi odalardan bahsediyoruz. Bundan önceki senelerde de yataklarda yılanlar, yemeklerde böcekler çıktığına şahit olmuştuk. Spor salonlarını yurtlara çevirmek gibi projeleri olduğunu da biliyoruz. Şu anda aynı şeyler yaşanıyor, değişen iyileşen bir şey yok, aksine git gide şartlarımız daha da kötüleşiyor. Gençlere bir çözüm sunulmuyor.”

‘Yemekhane zamları ticarete dönüştü’

Son zamanlarda üniversite yemekhanelerindeki ücretlerin de hızla arttığına dikkat çeken Başak Doğan, “Krizin sorumlusu biz değiliz” dedi ve şunları ekledi:

“Bir ay önce yemek fiyatı 6,5 TL idi, sonra 10 lira hemen ardından da 15 lira oldu. Yavaş yavaş fark ettirmeden yüzde 150 zam yapıldı. Geçtiğimiz gün yemekler bittiği için yemekhanede konserve verdiler. Konserve de ton balığı yani bir insanın onunla doymasının imkanı yok. Korkunç bir tablo. Yemekler kalitesiz, soğuk. Bir devlet üniversitesine göre 15 lira fazla. Bazı kişiler, ‘15 lira ucuz dışarıda bu parayla bir şey yiyebilir misiniz?’ diyorlar. Tabi ki dışarıdaki fiyatları biliyoruz ama bir devlet kurumunun ekonomik sıkıntıları öğrenciye yüklememesi gerekiyor. Bunun sorumlusu biz değiliz. Ki en fazla bütçeyi alan üniversite, İstanbul Üniversitesi. Öğrencilere ücretsiz de sağlayabilecekken bu yemeği üstüne sürekli zam yapıyor. Ticarete döndü artık bu olay.”

‘Nefes alırken bile baskı hissediyoruz’

En temel hakları için verdikleri mücadelede ise karşılarında hemen polisi bulduklarını ifade eden Başak Doğan, “Bir eylem olmasa bile en ufak bir tepkimizde karşımızda polisi buluyoruz. Mesela sadece yemekhane zamları için bir fotoğraflama yapacaktık, sivil polisler toplanıp saatlerce bizi beklemiş ve durdurdular bizi. Okul yönetimi fotoğraf çekmemize izin vermedi içerde. Sadece burada böyle davrandılarsa, eylemlerde ne yapacaklar gerçekten bilemiyorum. Neredeyse nefes alırken bile üzerimizde bir baskı olduğunu hissediyoruz. Daha okula yeni başladım ve yoğun şekilde hissettim bu baskıyı. Sürekli izleniyormuşum, kontrol ediliyormuşum gibi.”

‘Okulu bırakmak zorunda kalabilirim’

Hem okuyup hem çalıştığını söyleyen Başak Doğan, okulu bırakmak zorunda kalmaktan dolayı kaygı duyduğunu vurguladı. Başak Doğan, “Dersten çıktım ve sizle konuştuktan hemen sonra işe gideceğim. Kendime ayırdığım bir vakit yok. Kesinlikle okulu bırakmak istemiyorum ama ilerde buna mecbur kalabilirim umarım böyle bir şey olmaz” ifadelerini kullandı.

Ekonomik krizin faturasının kendilerine kesilmeye çalışılmasına karşı tepkili olduklarını kaydeden Başak Doğan, “Onların baskılarına rağmen mücadelemizden vazgeçmiyoruz, dimdik duracağız karşılarında. Yemekhane zamlarını geri çektirmek, barınma sorunuyla ilgili KYK yurtlarının yetersizliği, öğrencilere alan sağlanması gibi sıkıntılar yaşıyoruz. Aslında bunlar her insanın düşünebileceği sıkıntılar. Çözüm çok kolay ve devletin bunu sağlaması gerekiyor. Ama adım atılmıyor” dedi.

‘Öfke bir yerde patlıyor’

Başak Doğan ekonomik kriz ve baskıların öğrencilerde iki türlü karşılık bulduğunu ise şöyle anlattı: “Baskılar ve ekonomik kriz, öğrenciler arasında hem mücadeleye dair kopuş hem de birleşme sağlıyor. İnsanlar artık gerçekten nefes almaktan bile korkar hale geldi. En ufak bir politik yorumda bile cezaevine girebileceğinden korkuyorlar. Fakat diğer yandan bu durumdan bıkmış olan insanlar, ‘hepimiz aynı durumdan mustaribiz’ diyerek mücadelede aktifleşe de biliyor. Bir yerde patlıyor o öfke.”