Şam’da kadınlar ulaşım araçlarının güvenli olmadığını düşünüyor
Cihatçı HTŞ’yle birlikte Suriye’de kadınların yaşadığı hak ihlalleri oldukça artmış durumda. Kadınlar özellikle toplu taşıma araçlarında yaşadıkları tacize karşı toplumsal sessizlikten ve yasaların etkinleştirilmemesinden şikayetçi.

RAMA XALAF
Şam – Cihatçı Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) Suriye’deki yönetimi ele geçirmesiyle birlikte kadınların, çocukların ve halkların yaşamlarında katliamlar, hak ihlalleri eksik olmuyor. Özellikle kadınların durumları her geçen gün daha da kötü bir hal alıyor. Şam’da yaşayan kadınlar günlük yaşamlarında cihatçı HTŞ tarafından her gün taciz, tecavüz ve tehditlere maruz kalıyor. Her gün tekrarlanan ve sessizce yaşanan bir manzarada, toplu taşıma araçları birçok kadın için güvenli olmayan bir ortama dönüşüyor. Günlük kalabalık, rahatsız edici bakışlar, uygunsuz sözler, sürekli bir psikolojik gerginlik ile iç içe geçmiş durumda.
Bu karmaşık bağlam içinde, Şam’dan birçok kadının tanıklığı; sıradan rahatsızlıkların ötesine geçen, psikolojik güvenlik ve insan onurunu derinden etkileyen köklü bir sorunla karşı karşıya olunduğunu gösteriyor.
‘Tacizin alışıldık mekanı’
Üniversite öğrencisi olan ve her gün toplu taşıma kullanan Beyan Munir, yaşadığı durumu şöyle aktarıyor:
"Toplu taşıma aracı artık güvenli bir ulaşım aracı değil. Aksine tacizin sıradanlaştığı bir yere dönüştü. Rahatsız edici bir bakıştan utanmadan sarf edilen bir söze, hatta fiziksel temasa kadar her şey yaşanıyor. Ve tüm bunlar sanki doğal bir şeymiş gibi geçip gidiyor."
Beyan Munir, daha da can sıkıcı olan şeyin, tacize maruz kalan tarafa yüklenilmesi olduğunu vurgulayarak, şunları söylüyor:
"Suçlunun değil, kadının davranışları sorgulanıyor; ne giydiğimiz, nasıl oturduğumuz soruluyor. Oysa zarar veren kişi hesap vermiyor. Özellikle yoğun saatlerde, otobüsler ağzına kadar doluyken, hiçbir saygı kuralı kalmıyor, kadınların özel alanına saygı gösterilmiyor."
‘Tekrarlanan kâbus’
Haya Ali’de deneyimini paylaşarak duygularını şu sözlerle ifade ediyor:
"Toplu taşıma araçları biz genç kadınlar için tekrar eden bir kâbusa dönüştü. Kalabalık ve yorgunluk yetmezmiş gibi, bir de erkeklerin bakışlarından, şaka adı altında söylenen sözlerden ve fiziksel tacizlerden sürekli korkmak zorunda kalıyoruz."
Haya şöyle devam ediyor:
"Her otobüse bindiğimde, aklımdan şu sorular geçiyor: Yanıma kim oturacak? Bir şey olursa kaçabilir miyim? Nasıl davranmalıyım? En acı verici olan da şu ki, tacize uğrayan kadın, kendini korumak için sürekli önlem almak zorunda kalıyor. Oysa zarar veren kişi hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Ne bir yasa onu durduruyor ne de toplum ona tepki gösteriyor. Herkes sessizliğe bürünüyor."
"Taciz sadece gelip geçen bir davranış değil” diyen Haya Ali şöyle devam ediyor “Kalıcı bir korku, zihninde yer eden bir endişe. Bu yaşanmışlık, zaman geçse de etkisini kaybetmiyor. Basit gibi görünen bir taciz anı, kadınların ruhunda kolayca silinmeyen bir yara bırakabiliyor."
‘Toplumsal şiddetin bir yüzü’
Sara Abud ise doğrudan bir taciz olayı yaşamamış olsa da bu konuda ciddi bir farkındalığı olduğunu ve yaşadığı kaygıları şu şekilde ifade ediyor:
"Kendim böyle bir olay yaşamadım ama olma ihtimali yüksek olan yerlerden özellikle uzak duruyorum. Kalabalık caddelerden veya büyük otobüslerden kaçınıyorum. Daha çok özel taksi veya minibüsleri tercih ediyorum; çünkü bunların daha güvenli olduğunu hissediyorum."
Ancak Sara'nın dinlediği bir hikâye var:
"Kız kardeşim her gün üniversiteye gitmek için toplu taşımayı kullanmak zorundaydı. Bir süre sonra davranışlarında belirgin değişiklikler fark ettik. İçini döktüğünde, otobüslerde sürekli tacize uğradığını anlattı."
Sara Abud durumun ne kadar ağır olduğunu şu şekilde anlatıyor:
"Toplu taşıma araçları hem kalabalık hem de karışık; belirgin bir düzen yok, bu da bu tür olayların olasılığını artırıyor. Kız kardeşimin yaşadıkları, onda derin bir psikolojik etki bıraktı. Depresyona girdi, insanlardan uzaklaştı ve neredeyse tamamen içine kapandı."
Sara, bu meselenin ciddi bir toplumsal şiddet türü olduğunu vurgulayarak, "Yetkili merciler bu durumu ciddiyetle ele almalı, etkili ihbar mekanizmaları kurulmalı, hızlı yasal koruma sağlanmalı. Kadına saygı, bir lüks değil; medeni bir toplum olmanın temel şartıdır. Bu sağlanmadıkça ilerleme mümkün değildir" dedi.
Üç farklı kadının anlatımı üzerinden şekillenen bu tablo, her gün binlerce kadının sessizlik içinde yaşadığı bir gerçeği gözler önüne seriyor. Kadınlar için güvenli ulaşım, ikincil bir talep değil, temel bir haktır. Bu hakkın sağlanabilmesi için sadece daha fazla otobüs değil, aynı zamanda toplumsal bilincin ve duyarlılığın da güçlendirilmesi gerekiyor.