İşgale karşı kadın mücadelesi yürüten aktivistler HTŞ tarafından katlediliyor
Türk devleti ve ona bağlı HTŞ’nin işgal ettiği Suriye kentlerinde, işgale karşı mücadele yürüten kadın hakları savunucuları ‘intihar’ olarak gösterilerek katlediliyor.
HADEEL Al-OMAR
İdlib- Suriye’de 2011 yılında başlayan ayaklanmalar sonrası çatışmalı süreç geçen 13 yıla rağmen son bulmadı. Suriye’nin kuzeyinde bulunan kimi kentler Türk devleti ve ona bağlı çeteler tarafından işgal edilmiş durumda. Siyasal ve askeri krizin derinleşerek devam ettiği ülkede Şam hükümeti çözüme dönük herhangi bir adım atmamakta ısrarlı. Siyasal istikrarsızlığın yarattığı ekonomik kriz, güvenlik sorunu ile karşı karşıya kalan halk birçok kentte protestolarla Şam hükümetini istifaya çağırıyor.
İşgal altındaki kentlerde ise durum çok daha trajik bir hal almış durumda. Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, katledilme, kaçırılma, zorla evlendirme, çocuk yaşta evlilikler, intihara sürükleme, tecavüz gibi özel savaş politikalarına karşı yaşam mücadelesi veren kadınlar, ekonomik kriz, işsizlik gibi olgularında yükünü taşıyor.
İfade özgürlüğü, basın özgürlüğünün kavramsal olarak dahi kullanılmayan işgal altındaki kentlerde, işgali ve işgal politikalarını kabul etmeyen başta kadınlar olmak üzere tehdit ve baskı ile sindiremedikleri tüm muhalif tüm kesimleri katlediyor. Heyet Tahrir El- Şam’ın (HTŞ) işgali altındaki bölgelerde kadın hak savunucuları ölüm tehditleri alıyor ve katlediliyorlar.
Bunlardan biri de 27 Şubat’ta Şam hükümetinin kontrolündeki Halep’in kuzey kırsalında bulunan Bazaa kasabasındaki evinde intihar ettiği iddia edilen Heba Hac Arif. Suriyeli Kadın Ağı'nın üyesi olan Heba, yerel mecliste aktif olarak çalışıyordu. 2 çocuk annesi, okul öncesi öğretmeni olan Heba’nın arkadaşı Rawan Al-Hamdan, Heba’nın intihar etmediğini katledildiğini belirtiyor.
İntihar değil HTŞ katletti
Heba’nın uzun süredir çeteler tarafından tehdit aldığını kaydeden Rawan Al-Hamdan, yaşananları şöyle anlattı:
“Bu tehditler günden güne artıyordu. Heba, artık medyaya çıkıp bu tehditleri teşhir edecekti. O sırada evinde cenazesi bulundu. Yerel meclisteki görevini bırakması isteniyordu. Onu sürekli öldüreceklerini söylüyorlardı. Cenazesinde yapılan inceleme sonucu, iple asılmadan önce boğularak öldürüldüğü uzmanlar tarafından tespit edildi. Bu raporlara rağmen, olayı soruşturan yetkililer yaptıkları resmi açıklamada ölüm nedenini intihar olarak gösterdi. Ve olayın üzeri kapatıldı. Heba’nın intihar ettiği söylentisi gerçekten uzaktır. Gerçek gizlenmeye çalışılıyor. HTŞ, intihar süsü vererek böyle birçok katliam yaptı.”
‘Cezaevinde korkunç işkencelere maruz kaldım’
HTŞ tarafından tutuklanan ve Rusya devletinin cezaevini bombalaması sonrası cezaevinden kaçan kadın hakları savunucusu Sondos Al-Bakour da yaşadıklarını şu sözlerle özetledi:
“Bir sivil toplum kuruluşunun medya çalışmalarını yaptığım için HTŞ tarafından tutuklandım. Kuruluşun genel merkezi basıldı ve ben oradaydım. Ajanlık suçlaması ile tutuklanarak, cezaevine konuldum. Cezaevinde korkunç işkencelere maruz kaldım. Her iki ayağımda da kırık ve morluklar oluştu. Birkaç yıl önce kaldığımız HTŞ’nin cezaevini Rus uçakları bombaladı. Bende diğer mahkumlarla kaçtım. Şimdi kendi ülkemde kaçak yaşıyorum. Yeniden yakalanmaktan korktuğum için medya çalışmaları yürütemiyorum. Kadın hak savunucularının güvenliği ve canları tehdit altında.”