‘İşgal bölgeleri bir kez daha ‘Jin, jiyan, azadî’ ile ayağa kalkmalı’

Türkiye’nin işgal ettiği Kuzey Doğu Suriye topraklarında yaşanan hak ihlallerinin belgeli olduğunu söyleyen PYD’li Ahîn Elî, “İşgal bölgelerindeki kadınlar bir kez daha ‘Jin, jiyan, azadî’ ile ayağa kalkmalı ve mücadelesini güçlendirmeli” dedi.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê- İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, 29 Şubat'ta yayınladığı "Her şey silah zoruyla" adlı Türkiye’nin İşgali Altındaki Suriye’nin Kuzey Kentlerinde Hak İhlalleri ve Cezasızlık Raporu’nda, “Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki bölgede işgalci bir güç konumundadır” denilerek, devamında, “Suriye Milli Ordusu'nun çeşitli grupları tarafından, ihlalleri engellemek için kurulan bir güç olan Askeri Polis tarafından ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) da aralarında bulunduğu bir dizi askeri istihbarat müdürlüğünün mensupları tarafından gerçekleştirilen kaçırılmaları, keyfi gözaltıları, çocuklar da dahil olmak üzere hukuka aykırı alıkonmaları, cinsel şiddeti, işkence ve kötü muameleleri belgelemektedir. Bu rapor aynı zamanda yaygın yağma ve talanın yanı sıra mülklere el koyma ve yağma da dahil olmak üzere konut, arazi ve mülkiyet hakları ihlallerini belgelemektedir” diye belirtilmişti.  

İhlallerin mağdurları, hayatta kalanlar, yakınları ve tanıklarının yanı sıra çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri, gazeteciler, aktivistler ve araştırmacılardan oluşan 58 kişiyle yapılan görüşmelere dayandırılan raporda, Türk devletin ortak hareket ettiği çetelerin halka yaşattıklarına da vurgu yapılarak, “Türkiye, 2016'dan bu yana sınırındaki Kürt varlığını zayıflatmak amacıyla Suriye'nin kuzeyine üç askeri operasyon düzenledi” denildi.

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Genel Meclis Üyesi Ahîn Elî, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlalleri ve işkenceye varan ihlallere karşı verilmesi gereken mücadeleyi anlattı.

‘İhlalleri belgelememize rağmen sessizlik devam ediyor’

Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Osmanlı hayalini gerçekleştirmek için soykırım politikalarını uyguladığını kaydeden Ahîn Elî, "Erdoğan, toplumların soykırım tarihini güncelleyerek ikinci Kemal Atatürk olmak istiyor. İşgal altındaki topraklarda yaşanan ihlalleri insan hakları ve izleme kuruluşları takip ediyor. Elimize ulaşan resimli, görüntülü belgeleri onlara da ulaştırdık. Ancak tüm bu belgelere rağmen yaşanan sessizlik hala devam ediyor. Bu örgütler Türk devletinin ihlalleri görüyor. İşgal altındaki topraklar adeta bir cehenneme dönüştürüldü” dedi. 

‘İşgal ve göçle insanları yurtseverliklerinden ayıramazlar’

Kadınların işgal altındaki bölgelerde kendi kimlikleriyle yaşayamadıklarını söyleyen Ahîn Elî, sözlerine şöyle devam etti:

"Kuzey ve Doğu Suriye'deki göçmen kampları, topraklarının işgal edildiğinin, onlara karşı soykırım yapıldığının ve onlara yapılan onursuzluğun göstergesidir. İnsanlar bu yaşananları kabul etmiyorlar. İnsanları göç ettirebilirler ancak onları yurtseverliklerinden, bağlılıklarından ve davalarından uzaklaştıramazlar. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 29 Şubat'ta yayınladığı rapor, toplumsal baskı sonucu yayınlanan rapordur. Bölgedeki eylemler, insan hakları örgütleri üzerinde baskı yaratabilir, sessizliklerini bozabilir ve bu örgütler bunun sonucunda Türk devletinin ihlallerini yayınlayabilir. İşgal altındaki topraklarda çetelerin ve bizzat Türk devletinin yaptığı tüm ihlaller Avrupa Birliği'ne belgelerle ulaşmıştır."

‘İnsan hakları örgütlerinin göçmenlere yönelik görevlerini yerine getirmesi gerekiyor’

Ortadoğu'da yaşanan krizlere dikkat çeken Ahîn Elî, krizlerin çözümünün Kürt sorununun çözümünde yattığını söyledi. Özerk Yönetim ve Demokratik Ulus Sistemi’nin Ortadoğu’daki sorunların çözüm anahtarı olduğunu kaydeden Ahîn Elî, “Çözüme dair Kürtlerin projeleri dışında başka bir proje gözükmüyor. Bilindiği üzere Suriye Devrimi sonradan bir kaosa dönüştü ve devamında Rojava Devrimi başladı. Rojava Devrimi etkili oldu ve bu uluslararası alanda da tanındı. Ancak şu an kamplarda yaşayan göçmenler birçok zorlukla karşı karşıya kalıyorlar. Bölgeye yönelik baskı, saldırı ve kuşatma yoluyla işgale karşı insan hakları örgütlerinin uluslararası hukuk çerçevesinde göçmenlere yönelik görevlerini yerine getirmesi gerekiyor. Bugün insani standartlar ihlal ediliyor, acilen müdahale edilmelidir" sözlerini vurguladı.

‘İşgal altındaki topraklarımızdaki ihlallerden NATO da sorumludur’

Ahîn Elî, "Türk devleti NATO'nun ikinci gücüdür, işgal altındaki topraklarımızdaki ihlallerden NATO'yu sorumlu görüyoruz. Mesela Hevrin Xelef’in katledilmesi, 9 yaşındaki Mihemed’in kimyasal maddelerle yaralanması, Uluslararası Koalisyon güçlerinin şahit olduğu örneklerdendir. Kadın kimliğine yönelik yaşanan saldırılara ve ihlallere karşı seyirci kalındı. Avrupa Birliği ve tüm insan haklarını koruma ve izleme kuruluşları sorumludur ve işgal altındaki topraklardaki ihlalleri durdurmak zorundadır” diye kaydetti.

‘İşgal bölgeleri ayağa kalkmalı’

Konuşmasının sonunda işgal altındaki bölgelerde yaşayan kadınlara çağrıda bulunan Ahîn Elî, sözlerini şöyle tamamladı: "Eğer kadınların hakları halen ihlal ediliyorsa, kadınlar kaçırılıyorsa, özgürlükleri ve kimlikleri ihlal ediliyorsa, bu kadının henüz özgür olmadığı ve istenilen hedeflere ulaşmadığı anlamına gelir. Kadınların işgal altındaki bölgelerde bir kez daha ‘Jin, jiyan, azadî’ ile ayağa kalkması ve mücadelesini güçlendirmesi gerekiyor. İşgal altındaki bölgelerden Afganistan’a ve Filistin’e kadar kadınlar bu sloganla mücadele yürütmeli. Artık kadınlar, örgütlenmeli, birlik ve beraberliğini daha fazla güçlendirmeli. Kadınlar ölümle yaşayamayacakları için yaşam ve özgürlükle tanımlanıyor. Öz savunmalarını güçlendirerek özgürlüklerini sağlayabilirler.”