İSİG: 10 yılda bin 349 kadın çalışırken yaşamını yitirdi

İSİG, 25 Kasım dolayısıyla 2013’ten bu yana verilerden derleyerek hazırladığı raporunda en az bin 349 kadının çalışırken yaşamını yitirdiğini ortaya koydu.

Haber Merkezi- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla kadınlarla ilgili hazırladığı raporunu açıkladı. Rapora göre 2013 yılından bu yana en az bin 349 kadın işçinin, çalışırken hayatını kaybettiği belirtildi. Kadınların yaşamını yitirmesinin en yüksek olduğu kent ise 116 kadının hayatını kaybettiği İstanbul oldu.

Çalışırken yaşamını yitiren kadınların yıllara göre dağılımına bakıldığında en fazla 2016 yılında 165 kadın kayda geçti. Kadınların çalışırken hayatlarını kaybetme nedenlerinin oranlarının da tespit edildiği raporda, trafik kazalarında yüzde 44, Kovid 19 yüzde 11, ezilme-göçük yüzde 8 olarak kaydedildi. İş kollarına göre de, 583 kadın işçi tarım/orman, 209 kadın işçi sağlık, 180 kadın işçi ticaret-büro-eğitim, 84 kadın işçi belediye, 81 kadın işçi ise tekstil kolunda hayatını kaybetti. Raporda ayrıca 2013’ten bugüne 101 kız çocuğu ve 79 mülteci/göçmen kadının da çalışırken yaşamını yitirdiği bilgisi paylaşıldı.

Kadınlar için çağrı ve öneriler 

Raporda, “Emeğimizin ve bedenimizin sömürülmesine, yaşamlarımızın çalınmasına karşı” vurgusu ile kamuoyuna öneri ve çağrıda da bulunuldu:

 “*Toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne son verilmelidir.

 *Kadın işlerinin ‘tehlikesiz ve basit’ olduğu ön yargısı yıkılmalıdır.

 *Yeniden üretim atölyelerine dönüşen evler ve işyerleri sağlık ve güvenlik risklerine karşı güvenli hale getirilmelidir.

 *Gerek devlet tarafından gerekse emek ve meslek örgütleri tarafından oluşturulan işçi sağlığı ve güvenliği politikaları toplumsal cinsiyet açısından tekrar düzenlenmelidir.

 *Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, işyerlerinde ve evlerde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işlerin ve bu işlerde çalışan kadınlarda rastlanan ortak sağlık sorunları ve riskleri rapor edilmeli ve kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır.

 *Kadınların çalışma alanlarındaki kimyasal, biyolojik, fiziksel, ergonomik vb. riskler saptanmalıdır.

 *İşyerinde kadına yönelik cinsel şiddet, taciz, cinsel sataşma tehlikesine karşı önlem alınmalı, bu konu sendikaların toplu sözleşmelerinin önemli bir gündemi olmalıdır.

 *İşyeri toplu sözleşmelerinde, işkolu ve ülke bazındaki çerçeve sözleşmelerde kadın meslek hastalıklarına dair maddeler konulmalıdır.

 *Ev ve bakım hizmetleri azami ölçüde kamusal alandan ücretsiz karşılanmalıdır.

 *Kadınlar çifte mesaisinin yıpratıcılığı ve üstlerindeki aşırı iş yüküne bağlı fiziksel ve ruhsal zararlar toplamı bir meslek hastalığı tanımı getirilmelidir.

 *Başta İş Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası olmak üzere bütün yasa ve yönetmelikler toplumsal cinsiyeti gözetecek bir biçimde yenilenmelidir.”