‘İran’ın katliam politikaları özgürlük mücadelesini daha derinleştiriyor’

İran İslam Cumhuriyeti’nin verdiği idam cezalarına tepki gösteren Fatene Hamidi ve Esrin Tahmasabi, İran’da farklı halklardan kadınların idam cezalarına tepki vermesini istedi.

NİHAN HÜSREVÎ

Sine- Tahran’da Jina Mahsa Amini’nin ‘ahlak’ polisleri tarafından katledilmesi sonrasında İran ve Doğu Kürdistan’da kadınlar öncülüğünde başlayan “Jin, jiyan, azadî” ayaklanmasıyla İran İslam Cumhuriyeti’nin halka ve özellikle kadınlara yönelik baskıları artırdı. Ayaklanmanın başlangıcından bugüne çok sayıda kadın tutuklanırken, bazıları hakkında da idam cezaları verildi. Ülkede ayaklanmanın ardından işkence, tutuklama, kaçırma, katliam, tehdit, tecavüz, idam ve daha birçok baskı yöntemi devreye konuldu. Halk ve kadınlar arasında korku yaymak amacıyla birçok kişi idam edilirken, son olarak da Pexşan Azizi ve Şerife Muhammedî hakkında idam kararı verildi.

‘Hükümet Kürt halkından korkuyor’

Sine’de yaşayan aktivist Fatane Hamidi, Pexşan Azizi ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam cezalarını kınayarak, “Ben Semnanlıyım ve Sine'de yaşıyorum. Yıllarca Kürtlerle birlikte yaşadım. Kürt kadınlarına çok değer veriyorum ve Kürtler üzerindeki zulmü her zaman duydum. Açıkçası bana çok tuhaf geliyor, çünkü Kürtler övgüye değer bir halk. Zekâ ve yetenekleri açısından İran İslam Cumhuriyeti onlara zulmetmek yerine değer vermeliydi, ama ne yazık ki onların payına her zaman zulüm düşmüş. Asılsız iddialarla haklarında idam cezaları veriliyor. Kürt halkı yüksek siyasi bilgiye sahip ve hükümet Kürt halkından korkuyor” ifadelerinde bulundu.

‘Adalet arayan cesur bir kadın’

Sine ve Doğu Kürdistan’ın birçok şehrini dolaştığını aktaran Fatane Hamidi, “Semnan ve İran'ın diğer şehirleriyle karşılaştırdığımda ciddi bir fark görüyorum, özellikle Kürt kadınları her bakımdan daha bilinçli, kendi durumlarının farkındalar. Bilgisinden faydalandığım birçok Kürt kadını arkadaşım oldu. Pexşan Azizi’ye verilen idam cezasını kınıyorum. Çünkü onu kesinlikle sadece adalet arayan cesur ve yiğit bir kadın olarak biliyorum. Dürüst bir kadın ve çalışabilmek için memleketinden uzak kalmış bağımsız bir gazeteci” şeklinde konuştu. 

‘Cezalara haksız yere maruz kalan kadınların sesi olmalıyız’

Doğu Kürdistan'da kadın alanında birkaç yıldır faaliyet yürüttüğünü dile getiren Fatane Hamidi, sözlerine şöyle devam etti: “Yürüttüğüm faaliyetlerde şunu anladım; Hiç kimse bir Kürt kadını gibi mücadelede cesur ve korkusuz olamaz, çoğunluğu özgürlük ve adalet istiyor. Kürt halkının ve kadınların yürüttüğü mücadeleden korkan rejim, Pexşan Azizi, Şerife Muhammedî ve daha birçok Kürde ağır cezalar vermiştir. Bu tür cezalara haksız yere maruz kalan kadınların sesi olmalıyız. Her dilden ve milletten kadınlar olarak yaşanan bu hukuksuzluğa karşı durmalıyız. Pexşan Azizi, Şerife Muhammedî, Zeynep Celaliyan, Werişe Muradi ve diğer kadın tutukluların özgürlüğü için mücadelemizi yürütmeliyiz. Cezaevlerinde ağır işkencelere maruz kalan bu kadınların tutsak olmak yerine tüm topluma cesaret aktarması gerekiyor.”

‘Kendimi bu kadınlardan ayrı görmüyorum’

Kadınlardan Esrin Tahmasabi ise verilen idam kararlarından dolayı endişeli olduklarını söyleyerek, “Böyle bir kararı engelleyemeyeceğimizi hayal etmek bizim için çok zor ve işkence. Ben kendimi bu kadınlardan ayrı görmüyorum. Ben Şerife Muhammedî’yim, ben Pexşan Azizi’im… Nasıl hissediyorlar bilmiyorum ama gittikleri yoldan kesinlikle pişman değiller, çünkü onlar inandıkları davanın savaşçılarıdırlar. ‘Jin, jiyan, azadî’ devrimci ayaklanmanın ardından rejim baskılarını özellikle Kürt gençlerine yönelik artırdı. Rejim aldığı her anti-demokratik kararlarıyla daha çok kaybediyor. İran İslam Cumhuriyeti Kadın Devrimi’nin başlamasıyla katliam politikalarını devreye koydu. Katliam politikaları sadece düşmanlığını derinleştiriyor ve gençliğin özgürlük mücadelesini daha da yükseltiyor” diye belirtti.

‘Kürt olmayan kadınların bu infazlara verdiği tepki önemli’

İdam cezalarına tepki gösteren Esrin Tahmasabi, son olarak şöyle konuştu: "Hep idam cezalarını beklemek ve uygulanması konusunda endişe duymak, başta Doğu Kürdistan olmak üzere İran halkını terk etmeyen bir kabusa dönüştü. Kürt olmayan kadınların bu infazlara verdiği tepki önemli. İran İslam Cumhuriyeti'nin kendilerinin temsilcisi olmadığını belirten kadınlar, İran'da halklar arasında bir düşmanlığın bulunmadığına dikkat çekiyor. Kadınlar, ayrımcılık ve bölünmenin bir hükümet politikası olduğunu vurguluyor. Bu devrimle halklar bölücü politikaları kabul etmeyecektir.”