İran’da muhalif kadınlara ‘psikolojik tedavi’ dayatması
İran yargı makamları, zorunlu başörtüsü yasasına uymayı reddeden kadınlara "psikolojik tedavi” cezalarını arttırıyor. Psikolog Rozhan K. “İran rejiminin bu yaklaşımı bilim camiasında yeri yoktur. Baskılara meydan okumak bir hastalık değildir” dedi.
VİAN MEHRPARVAR
Mahabad- İran ve Rojhilat Kürdistan’da “Jin, jiyan, azadî” devriminin başlangıcından bu yana İran devleti halk ve özellikle kadınlar üzerindeki baskısını çeşitli şekillerde artırdı. Devrim ayaklanmasını bastırmak için idam cezaları, tutuklama, zehirleme, işkence ve daha birçok baskı aracını devreye koyan İran devleti, son dönemlerde de yargı eliyle zorunlu başörtüsü yasasına uymayı reddeden kadınlara “psikolojik tedavi” cezalarını arttırıyor. Baskıları protesto eden insanlara ve özellikle kadınlara “psikolojik bozukluk” tanısı konulurken, haklarında yargı eliyle uyuşturucu kontrolü, akıl hastanelerine yatırılma gibi kararlar veriliyor.
Zorunlu başörtüsünü reddeden kadınlardan Afsana Baygan, Aho Mariya, Roya Zakari ve ismi henüz bilinmeyen genç bir kadın da zorla psikolojik müdahale veya hastaneye yatırılma gibi cezalarla karşı karşıya kaldılar. Psikolog Rozhan K. konuyla ilgili ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
‘Yasalara uymamak hastalık belirtisi değildir’
Zihinsel bozuklukların teşhisi için çeşitli tanı seçeneklerinin olduğunu belirten Rozhan K. "İnsanların zihinsel bir bozukluğu olduğunu teşhis etmek için öncelikle bir davranış bozukluğu, iletişim ve kişisel yaşamdaki tezahürlerinin olması gerekir. Kişinin belli bir süre incelenmesi gerekir. Yasalara uymamak hastalık belirtisi değildir. Yargı kararlarıyla hastaneye kaldırılma veya ilaç alma gibi psikiyatrik müdahaleler kabul edilemez. Siyasi amaçlı olan bu durum açıkça insan haklarını ihlal etmeyi amaçlayacaktır. İran rejiminin bu yaklaşımı bilim camiasında yeri yoktur. Baskılara meydan okumak bir hastalık değildir” dedi.
‘İnsanlar terörize ediliyor’
Söz konusu yöntemin hükümet tarafından kullanılmasının nedenlerine dikkat çeken Rozhan K. "Hükümet protestoları siyasi teşhis ile itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Hükümet protestocuların siyasi ve sosyal faaliyetlerini etkilemek için böyle bir araçla onları psikolojik ve kişisel olarak bastırmaya ve terörize etmeye çalışıyor. Adalet ve eşitliğin olmadığı bir toplumda insanlar ve kadınlar mücadele etmeyi seçer. Tüm kültürel değer ve yasalar mutlaka doğru değildir ve kadın haklarına aykırı değerlerin kalmaması gerekir. Bu tür mücadeleler daha sağlıklı bir gelecek ve daha iyi bir yarın vaat edebilir” şeklinde konuştu.
‘Kadınlar ötekileştirilmeye çalışılıyor’
Hükümetin özellikle kadınları hedef aldığını söyleyen Rozhan K. sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadınlara yönelik klasik ve ataerkil yaklaşıma sahip olan hükümet, uzun yıllardır kadınları ötekileştirmeye çalışıyor. Ancak ‘Jin, jiyan, azadî’ devrimci ayaklanmasının ardından yeniden küllerinden doğan kadınlar, İran tarihindeki en ağır baskılarla karşı karşıya kaldı. Rejim bu dönemde de mücadelenin saflarında yer alan kadınları psikolojik araçlarla çeşitli şekillerde baskı altına aldı. Okullarda, üniversitelerde, medyada ve hatta hapishane sorgulamalarında beyaz işkence altında mücadelenin amacını itibarsızlaştırmak ve suçluluk duygusu yaratmak istedi. Kadınlar üzerinden otorite kazanmak için birçok baskı yöntemini devreye koydu.”
‘Kadınlar kararlılıkla mücadele ediyor’
Pexşan Ezizi ve Werişe Muradi’ye verilen idam cezalarına değinen Rozhan K. “İran rejimi idam cezalarıyla kadınlar arasında korku yaymayı amaçlıyor, ancak bugün İran ve Rojhilat Kürdistanlı kadınlar, İran'da hapishanelerinde bile en cesur mücadele örneğini gösteriyorlar. Kadınların direnişi ve mücadelesi örnek alınarak çoğalıyor, kadınlar yıllardır bastırılan ataerkil zihniyete karşı kararlılıkla mücadele etmeye devam ediyor” dedi.