İmralı raporu: 2022 mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yıllı oldu
Asrın Hukuk Bürosu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı’ya ilişkin 2022 yıllı raporunu açıklayarak, 2022 yılının tümüyle mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olduğuna dikkat çekti.
Haber Merkezi - Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşanan ihlallere ve mevcut koşullara dair 2022 yıllına dair raporunu açıkladı. 15 Şubat Uluslararası komplonun yıldönümü dolayısıyla yayınlanan “İmralı Ada Hapishanesinde Yaşanan Hak İhlalleri Ve Mevcut Koşullara Dair 2022 Yılı Tespit Raporu” yazılı bir açıklama ile birlikte paylaşıldı.
‘Deprem felaketi halkın dayanışmasıyla aşılacak’
Öncelikle 6 Şubat tarihinde Maraş merkezli meydana gelen depremde hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır dileyen Asrın Hukuk Bürosu, “Yaralılarımızın tez elden iyileşmesi en büyük temennimizdir. Büyük acılara sebep olan bu deprem nedeniyle en üst düzeyde örneğine şahit olduğumuz toplumsal dayanışma, bu coğrafya ve haklarına yaraşır bir inancı büyütmemize neden olmuştur. Toplumsal dayanışmanın ve seferberliğin en rafine örneklerini açığa çıkaran bu afet aynı zamanda toplum ve birey aleyhine büyütülen rant ve iktidar siyasetinin eni sonu enkaz altında kalacağını da acı bir şekilde göstermiştir. Birçok felaketi el birliğiyle göğüsleyen halkımızın bu felaketi de dayanışmayla aşacağına inancımız tamdır. Yaşanan mağduriyetlerin bir an önce telafi edilmesi umuduyla başta Türkiye ve Rojava olmak üzere bütün coğrafya halklarına tekraren geçmiş olsun dileklerimizi sunarız” dedi.
’23 aydır İmralı’dan haber alamıyoruz’
İmralı Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve yanındaki tutuklulardan haber alamama haline işaret eden Asrın Hukuk Bürosu, “Her fırsatta toplumsal örgütlülüğün önemine vurgu yapan Sayın Öcalan ve İmralı cezaevinde tutulan diğer müvekkillerimiz Sn. Yıldırım, Sn. Konar ve Sn. Aktaş’tan 23 aydır hiçbir şekilde haber alamamaktayız. Ulusal mevzuat, uluslararası sözleşme, evrensel norm ve değerlere aykırı olan bu durum bu denli felaketlerin yaşandığı bir süreçte dahi ısrarla devam ettirilmektedir. İmralı İşkence Sisteminin sürekliliğinin sağlanması için hukuktan verilen tavizlerin bütün ülkeyi ne şekilde hukuksuzluk cenderesine aldığı her geçen gün acı örnekleriyle karşımıza çıkmaktadır” sözlerini ifade etti.
‘Çözüm demokratik gelişme ile mümkündür’
Asrın Hukuk Bürosu, toplumsal çözümleri ve katılımcı demokrasiyi kendisine tehdit gören, hukukun uygulanması ve insani değerlerin hayat bulmasından korkan bir yönetimin neden olduğu tahribatların telafisinin imkansız acılara neden olduğunu kaydetti. Asrın Hukuk Bürosu, sözlerine şöyle devam etti: “Bilinmelidir ki ülkenin ulusal güvenliği, toplumsal refah ve huzuru Kürt sorunun barışçıl çözümü ve bu çözümün açığa çıkaracağı demokratik gelişme ile mümkündür. Bu çözümün yegâne muhatabının Sayın Öcalan olduğu gerek toplumsal karşılığı gerekse de İmralı koşullarına rağmen sergilediği teorik ve pratik çabalarla defalarca teyit edilmiştir. Bu nedenlerle salt hukuki bir sorun değil toplumsal bir çözümün anahtarı olarak İmralı Tecrit Sisteminin son bulması gerekmektedir.”
‘İmralı tecrit sistemi artık sürdürülemez bir hal almıştır’
Uluslararası Komplo’nun 24 yılını geride bıraktığını dile getiren Asrın Hukuk Bürosu, “Sistemle mücadeleyi kolektif hale getirme çabasında olan Sn. Öcalan’ın maruz kaldığı uluslararası komplo 24’üncü yılını geride bırakmıştır. Sayın Öcalan tarafından boşa çıkarılan, etkisizleştirme ve iradesizleştirme amaçlarına ulaşamayan uluslararası komplo İmralı tecrit sistemi ile varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak 24 yıldır demokratik birlikteliğin inkarı olarak yaşam bulan İmralı tecrit sistemi artık sürdürülemez bir hal almıştır. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlalini oluşturan mevcut haber alamama hali müvekkillerimizin sağlık ve güvenliklerine dair yadsınamaz kaygılara sebep olmaktadır. Bu hususa dikkat çekmek adına gerek müvekkillerimizin bulundukları koşulları gerekse de bu koşulların aşılması için tarafımızca gerçekleştirilen girişimleri konu alan 2022 yılına ait İmralı Cezaevi Gözlem ve Tespit Raporumuzu yazılı olarak kamuoyu ve ilgili çevrelerin bilgisine sunarız” diye belirtildi.
“İmralı Ada Hapishanesinde Yaşanan Hak İhlalleri Ve Mevcut Koşullara Dair 2022 Yılı Tespit Raporu”nun detayları ise şöyle:
"Kurulduğu günden bugüne İmralı Ada Hapishanesi, temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edildiği bir mekân olmuştur. Gelinen aşamada ise müvekkillerin Anayasa’da, uluslararası sözleşmelerde ve yasalarda tanınan; avukatları ile görüşme hakları, aile bireyleri ile görüşme hakları, dış dünya ile telefon, mektup, faks vb. her türlü iletişim araçlarıyla haberleşme hakları tümüyle ortadan kaldırılmış vaziyettedir. Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan tutuklu Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan 25 Mart 2021 tarihinden itibaren haber alınamıyor. Müvekkillerimizin sağlık durumları, tutulma koşulları, hukuki durumları ve benzeri diğer boyutlar hakkında herhangi bir bilgiye sahip olunamamıştır. Bu durum kaygıların hat safhaya ulaşmasına sebep olmuştur. Sn. Abdullah Öcalan; 15 Şubat 1999 tarihinden beri İmralı ada hapishanesinde, tek kişilik hücrede tutulmaktadır. İlk on yıl boyunca bu ada hapishanesinin tek mahpusuydu. 2009 Kasım ayından itibaren bu hapishaneye tadilatla başka hücreler eklenip beş mahpus daha getirilse de hafta içi günün 23 saati, hafta sonu 24 saat boyunca tek kişilik hücrede tutulmaya devam edilmiştir.
‘Haber alamama hali kesintisiz sürdürüldü’
Abdullah Öcalan bu 24 yıllık süreçte sürekli tecrit altında tutuldu ve 27 Temmuz 2011 tarihinden bugüne geçen ikinci on iki yılda ise sadece Mayıs-Ağustos 2019 tarihlerinde 5 avukat görüşü gerçekleştirildi. Bu engellemenin sürdüğü ve 2022 yıllı boyunca da düzenli olarak yapılan görüşme başvurularına rağmen olumlu bir geri dönüş sağlanmadı. ‘Incommunicado’ haber alamama hali 2022 yılında da kesintisiz sürdürülmüştür. Örneğin müvekkillerimizle iletişimin kesildiği 25 Mart 2021 tarihinden 2022 yılının sonuna kadar 238 avukat ve 79 aile-vasi görüşme başvurusuna yanıt verilmemiş, bu süreçte müvekkillerden herhangi bir yazılı mektup, telgraf veya faks alınamamış, herhangi bir telefon görüşmesi de gerçekleştirilememiştir. Müvekkillerin telefon haklarının, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi Yönetim ve Gözetim Kurulu’nun 18 Ekim 2021, 30 Mart 2022, 9 Mayıs 2022 ve 9 Haziran 2022 tarihli kararları ile 6 ay boyunca kısıtlandığı hususu uluslararası kurumlara yapılan başvurular sonrası hükümetin verdiği yanıtlar üzerinden öğrenilebilmiştir.
‘Kararlar avukatlara tebliğ edilmedi’
Söz konusu kararlar avukatlara tebliğ edilmedi ve ‘gizli’ yürütüldü. Bu kararlardan müvekkiller hakkında altı ayda bir periyodik olarak ve adeta fabrikasyon kararlar ile telefon ile görüşme kısıtlaması getirildiği anlaşılmaktadır. Hakeza yıl içinde müvekkillere düzenli aralıkla gönderilen çok sayıda mektuba da herhangi bir yanıt alınamamıştır. Bu mektupların muhatabına ulaştırılıp ulaştırılmadığı bilinmediği gibi yıl boyunca kendileri tarafından kaleme alınmış herhangi bir mektup, telgraf veya faksları da tarafımıza ulaştırılmış değildir. Bunlarla birlikte uzun yıllardır sürdürülen fiili ve hukuk dışı aile-avukat ziyaret yasakları da sistematik ve kesintisiz bir şekilde devam ettirildiğinden, 2022 yılında da tek bir aile ve avukat ziyareti de gerçekleştirilememiştir. Bu yönüyle 2022 yılı tümüyle mutlak iletişimsizlik ve haber alamama yılı olmuştur.
‘145 başvuru yanıtsız bırakıldı’
Tutukluların aile ve avukat görüş hakları Anayasa’da hüküm olarak yer alıyor. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi İdaresi’nin yanı sıra Ağır Ceza Mahkemeleri ve diğer yargı mercilerine başvurular yapıldı. 2022 yıllı boyunca yapılan 49 aile görüş başvurusuna herhangi bir yanıt verilmedi. Bunun yanı sıra avukat görüşü için yapılan 98 görüşme başvurusu da yanıtsız bırakıldı. Müvekkillerin aile ve vasi görüşme talepleri 2018’den bu yana sistematik olarak İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu’nun ‘3 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma’ şeklindeki disiplin ceza kararları gerekçe gösterilerek engellenmektedir. 2022 yılı boyunca da aile ve vasi ziyaretleri İmralı Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından üçer aylık periyotlarla kesintisiz bir biçimde 3 Şubat 2022, 31 Mayıs 2022, 9 Eylül 2022, Aralık 2022 tarihlerinde verilen disiplin cezaları gerekçe gösterilerek engellenmiştir.
‘Dosyalara erişimimiz engellendi’
Verilen bu disiplin cezaları da avukatlardan gizli yürütüldü. Bu hal ile cezalara da itiraz hakkımız elimizden alındı ve cezalar kesinleştikten sonra durumdan haberdar olduk. Avukatlar fabrikasyon bir biçimde oluşturulan disiplin cezalarına adeta körleştirilmiş bir hukuk koridorunda itiraz etmeye çalışsa da her seferinde bu dosyalara erişimleri İnfaz Hakimliğince engellenmiştir. Netice itibariyle tüm talep ve itirazlara rağmen disiplin dosyaları avukatlara verilmemiş, UYAP kayıtları yapılmamış, müvekkillere dair kurulan cezai işlem ve kararlar avukatlarından gizlenerek korsanca kesinleştirilmiş, hukuki yardım almaları idari-yargısal karar ortaklığıyla engellenmiştir.
‘Soruşturmalar avukatsız yürütülmek istendi’
Avukat görüşlerimiz de Bursa İnfaz Hâkimliği tarafından altı aylık periyotlar halinde engellendi. Avukat yasaklama kararları da avukatlardan gizli yürütülmüştür. Yasak kararları, tüm başvurulara rağmen yaptırılmayan avukat görüşmelerinin sağlanması için Bursa İnfaz Hâkimliğine yapılan başvurular sonrası Hakimlik kararında geçen ‘hükümlülerin avukatları ile görüşmelerinin 6 ay süreyle ayrı ayrı yasaklanmasına karar verildiği’ şeklindeki cevaplardan öğrenilebilmiştir. Bu şekilde 2022 yılı boyunca hakimlik tarafından görüş 13 Nisan ve 21 Ekim 2022’de alınan kararlarla engellenmiştir. Bu kararlara karşı yapılan itirazlar da yasaklama kararlarının dış dünya ile tüm bağı koparılmış müvekkiller üzerinden kesinleştirilmiş olmasından bahisle ret edilmiştir. Yasak ve disiplin ceza soruşturması süreçlerinin avukatsız yürütülmesi amaçlandığından tesadüfen de olsa henüz bitmemiş itiraz sürelerine denk gelen itirazlar dahi müvekkillere tebliğ edilme tarihi esas alınarak kesinleştirme sürecinin sonuna kadar bekletilmiş, kesinleştirme süreci tamamlandıktan sonra işleme konmuştur.
‘Temel hak ve özgürlükler ihlal edildi’
Yasak kararlarına dair avukatların örnek talepleri kanuni dayanak gösterilmeksizin hakimlik tarafından reddedildi. Buna yönelik Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığımız itirazlar da hiçbir gerekçe gösterilmeden genel ve soyut ibarelerle ret edilmiştir. Müvekkilleri temsile dair hukuki süreçlerde usule uygun olarak mesleğimizin gereklerini yerine getirilmemiz 2022 yılı boyunca hukuka aykırı ‘mahkeme kararlarıyla’ engellenmiştir. Bu şekilde yasal, anayasal ve sözleşmelerde tanınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen müvekkillerin savunma hakkı, adil yargılanma, avukatlarıyla birlikte mahkemeye erişim ve başvuru hakkı gibi tüm hakları, hükümet-idare-yargı ortaklığıyla fiilen işlevsiz kılınmıştır.
‘775 avukatın talebine yanıt verilmedi’
Tecridin son bulması için 24 Aralık 2021 tarihinde AYM’ye başvuru yapıldı. AYM 12 Ocak 2022’de ara karar verdi ve tecridin kaldırılmasına dair talepleri reddetti. Bu duruma karşı Türkiye’de 29 farklı baroya kayıtlı 775 avukat 10 Haziran-17 Haziran 2022 tarihleri arasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ve İmralı Cezaevi İdaresine başvurarak avukat ziyaretlerinin biran önce gerçekleştirilmesine yönelik talepte bulundu. İçlerinde baro başkanlarının da bulunduğu yüzlerce avukatın bu başvurusuna herhangi bir şekilde yanıt verilmemiştir. Aynı zamanda 29 Temmuz 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne tedbir talepli başvuruda bulunulmuştur. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 22 farklı ülkeden 350 avukat 14 Eylül 2022 tarihinde, Ortadoğu’dan 756 avukat da 19 Eylül 2022 tarihinde Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak İmralı Ada Hapishanesinde bulunan müvekkillerle görüşmek istemiş ve sürdürülmekte olan ihlal durumlarına son verilmesi talebinde bulunmuştur. Ancak bu talepler de yanıtsız bırakılmıştır.
İşkence rejiminin kabulü
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) 20-29 Eylül’de İmralı’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. CPT herhangi bir açıklama yapmadı. Mevcut mutlak tecrit ve haber alamama koşulları işkence yasağını ihlal etmekte, müvekkilleri, işkence ve insanlık dışı ceza ve muameleye maruz bırakmaktadır. Bununla birlikte İmralı ada hapishanesinde ‘yasal düzenleme’ ile yürütülen ağırlaştırılmış infaz rejiminin bizatihi kendisi de insanlık dışı muamele yasağını ihlal etmektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Mart 2014 tarihli Öcalan No:2 kararı ile ağırlaştırılmış infaz rejiminin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 3’te yer verilen işkence yasağını ihlal eden koşullara sahip olduğuna hükmedilmiştir. Bu kararda ihlalin karar anında değil, yasal düzenlemenin yapıldığı andan itibaren doğduğuna işaret edilmiştir. Yani İmralı ağırlaştırılmış infaz rejiminin başından bu yana bir işkence rejimi olduğu uluslararası nitelikte karar altına alınmıştır.
AİHM kararlarının uygulanması talebi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Abdullah Öcalan’a dair verdiği kararın uygulanması için 1 Ocak 2021’de Bursa İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunuldu, mahkemeden, koşullu salıverilme önünde engel teşkil eden maddenin iptali için AYM’ye başvuru yapılması talep edildi. Ayrıca AİHM kararının da tespit ettiği üzere Sn. Öcalan’ın 23 yıl boyunca işkence yasağına aykırı koşullarda tutulmuş olması, tutukluluğunun da sosyal, siyasal ve hukuksal açıdan daha fazla uzatılmadan sonlandırılarak özgürlüğüne kavuşmasının sağlanması talep edilmiştir. Ancak İnfaz Hâkimliği, AİHM’in ihlal tespitleri ile karar içerisindeki değerlendirmeleri görmezden gelerek başvuruyu ret etmiştir. Bu karara yapılan itiraz da Bursa Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Bunun üzerine aynı taleplerle 3 Aralık 2021’de Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmıştır.
‘AK BK 7 yıl boyunca konuyu gündeme getirmedi’
AİHM, ölünceye kadar hapis biçimindeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının işkence yasağını ihlal ettiğine yönelik Öcalan No.2 kararından sonra Kaytan/Türkiye, Gurban/Türkiye ve Boltan/Türkiye başvurularında da ihlal kararları vermiştir. Bunun üzerine dört dosya Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde izleme sürecine alınmış ancak Türkiye karara uymamasına rağmen Komite tarafından 7 yıl boyunca gündeme getirilmemiştir. Büromuz tarafından belirli aralıklarla ilgili AİHM kararlarının uygulanmadığı gerekçesiyle yapılan beş bildirim (2016, 2017, 2018, 2021 ve 2022’de) ile 2021 yılında Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın yapmış olduğu bildirimler sonrasında Komite, her dört kararı gündemine almaya karar vermiştir. Söz konusu karardaki ihlallerin ortadan kaldırılmasını sağlama sorumluluğu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihli toplantı ara kararlarında, mevcut işkence yasağı ihlalinin devam ettiğini, Türkiye’nin konuyla ilgili mevcut bilgileri paylaşmadığını, kararın gereğini yerine getirmediğini yeniden tespit etmiştir. Bu tespitlerle birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının belirli bir asgari sürenin ardından gözden geçirilmesine dair inceleme mekanizması için yasal ve diğer yeterli tedbirlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi gerektiğini belirtmiş ve atılması gereken adımlarla ilgili olarak da Türkiye’nin Eylül 2022 tarihine kadar Komiteyi bilgilendirmesi talep edilmiştir”
‘AİHM kararlarına uymayacağını ilan etti’
Türkiye’nin ise verilen bu süre zarfında ara kararlarda talep edilen bilgileri ve istatistiki verileri bugüne dek paylaşmaktan imtina etti. Sürenin bitimi ardından Hükümet tarafından 13 Ekim 2022 tarihli güncellenmiş eylem planı sunulmuştur. Bu eylem planında ise ölünceye kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası rejimi savunulmuş ve mevzuatta değişikliğe gitme niyet ve planlamasının bulunmadığı açığa çıkmıştır. Başka bir deyişle AİHM kararlarına uymayacağını ilan etmiştir. Fakat hal böyle iken Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye yönelik izleme sürecini hızlandırmaması, 2022 yılı son toplantısı ile 2023 toplantı takviminde karara yer verilmemiş olması, Komite denetiminin etkililiği konusunda şüphe yaratmaktadır.
Yapılan başvurular
İmralı’da sürdürülen ağır insan hakları ile ilgili olarak 2022 yılında yerel düzeyde yapılan başvurular dışında yüksek mahkeme niteliğinde Anayasa Mahkemesi’ne üç, BM İnsan Hakları Komitesine de bir bireysel başvuruda bulunulmuştur. Yine AİHM’e birçok başvuru yapılmıştır. Bu başvurularla birlikte bugün her 4 müvekkilimiz adına toplamda Anayasa Mahkemesi’nde 82 bireysel başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 12 başvuru ve son olarak BM İnsan Hakları Komitesinde 1 başvuru derdest durumdadır.
‘Türkiye’de hukuk dışı bir yaşam inşa ediliyor’
Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere İmralı ada hapishanesinde bulunan Müvekkillere uygulanan rejim, tüm ülke geneline yayılan bir hukuksuzluk politikası olmuştur. Türkiye’de hukuk ve demokrasi dışı bir yaşamın inşa edilmesi ile Anayasa, AİHS ve diğer hukuksal bağıtların yok sayıldığı İmralı Tecrit Sistemi arasındaki paralelliği görmek zor değildir. İmralı kapılarının açıldığı ve Sn. Öcalan’ın demokratik çözüm ve barış rolünü oynamasına olanak tanındığı, toplum ile diyalog kurabildiği zamanlar bütün Türkiye halklarına umut veren, nefes aldıran, ülkede demokratik gelişmelerin, ekonomik kalkınmanın, toplumsal barış ve huzurun yaşandığı zamanlar olmuştur. Tüm ülkede yaşanan deneyimler şunu çok iyi göstermiştir ki; ne zaman Kürt meselesine yaklaşım konusunda güvenlik politikaları ön plana çıkarılmışsa İmralı ada hapishanesinde uygulanan tecrit de bu politikalara paralel bir şekilde derinleştirilmiştir. Özellikle son sekiz yıl bunun en ağır dönemi olmuştur. İmralı’da mutlak haber alamama durumu ve her türlü temasın engellenmesi ile ülkede derinleşen sosyal, kültürel, siyasal, hukuksal, ekonomi vb. boyutlarda çoklu kriz ve bunalım hali arasında diyalektik bir ilişki bulunmaktadır.
‘Tecrit ile ülke çoklu krize sürükleniyor’
Yirmi dört yıllık tecrit; 2015 sonrası mutlak tecrit ve 2021 sonrası başlatılan ve 2022 yılında derinleştirilen mutlak iletişimsizlik ve haber alamama uygulamaları, Kürt sorununa yaklaşımda hukukun lağvedilmesi ile demokratik siyasi seçeneğin devre dışı bırakılması, zor seçeneğinin, savaş ve şiddetin esas alınması anlamına gelmektedir. Bu seçenek, demokratik çözüm ve barış için diyalog ve müzakereye karşı çıkan, çözümsüzlük ve kutuplaştırma siyasetinden, savaştan ve ranttan beslenen kesimlerin politikalarıdır. Ki bunun yarattığı olumsuz sonuçlar, ülkeyi çoklu krizlere sürükleyen bir noktaya getirmiştir. Bu çok yönlü kriz halinin aşılmasının yolu Kürt sorununda demokratik çözüm seçeneğinin yeniden güncellenmesi İmralı tecrit sisteminin lağvedilerek Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm ve barışçıl rolünün gereğini yerine getirmesine olanak tanınmasından geçmektedir.
‘Abdullah Öcalan barışçıl bir çözümden yana’
8- 24 yılını geride bırakan İmralı süreci boyunca Sn. Öcalan, Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her seferinde deklare etmiş, İmralı konumunu böyle belirlemiştir. Bu temelde yirmi beşinci yılına giren İmralı süreci boyunca olanak tanınan her dönemde diyalog ve çözüm karşıtı güçlere karşı, göz ardı edilemeyecek bir barış ve yaşatma siyasetini inşa ederek tarihsel rolünü oynamıştır. Son olarak kısmen kendini ifade edebildiği 2019 yılındaki görüşmelerde ifade ettiği prensipler, toplumsal sorunlara yapıcı çözüm önerileri bir kez daha bu durumu kanıtlamıştır. Sonuç olarak İmralı hapishanesinde tecrit ve işkence politikası terk edilmeli, evrensel hukuk ilkeleri tanınmalı, aile ve avukat ziyaretlerinin önü derhal açılmalı, kendilerinden haber alınması sağlanmalı, sağlık, özgürlük ve güvenlik koşulları güvenceye alınmalıdır.”