Çöllerin özgür insanları: Bedeviler

Modernitenin her şeyin özünü yok eden sistemine karşı direnen halklardan biri olan Bedevilerde, kadınlar çağlar boyunca kültürün korunmasında önemli ve belirgin bir rol oynamıştır.

SIBELIA EL-IBRAHIM

Rakka – Kapitalist sistem doğal toplumun tüm argümanlarını yok ederek kendi kültürünü yaymaya çalışsa da tarih boyunca hep halkların direnişi ile karşılaşmıştır. Bunlardan biri de Ortadoğu’nun kadim halkı Arapların göçebe yaşayan Bedevi kabileleridir. "Çöl Halkı" olarak tanınan Bedeviler, ortak yaşamı esas alan ve Arap kültürünün özünü yaşatmaktadırlar. Çöllerde göçebe hayatı yaşayan Bedeviler’in geçim kaynaklarının başında hayvancılık geliyor.

Humus Çölü’nde yaşayan 80 yaşındaki Bedevi Huda Al-Raci, yaşamlarını ajansımıza anlattı.

Kumaştan çadırlar el dokuması halılarla süsleniyor

Kumaştan yapılma çadırlarda yaşadıklarını kaydeden Huda Al-Raci, çadırın içini ise el dokuma halılardan süslediklerini dile getirdi. Bedevilerin geçim kaynağının hayvan yetiştiriciliğine bağlı olduğunu belirten Huda Al-Raci, "Her evde yüzlerce koyun ve keçi sürüsü olduğu için biz de hayvancılıkla geçiniyoruz. Hayvan sütünden peynir, yoğurt, Arap yağı yapıyoruz. Ayrıca tarım işleri de yapıyoruz. Topladığımız odunları da ateşte yemek pişirmek için kullanıyoruz” dedi.

Seyahatler develerde yapılıyor

Bedevilerin şehir yaşamını reddettiğini söyleyen Huda Al-Raci, "Yer değişimlerinde develer aracılığıyla seyahatlerimizi yapıyoruz. Sürekli olarak yerleştiğimiz bir yerimiz yok. Hem hayvanların beslenmesi için hem de bizim rahat edebileceğimiz uygun alanlar seçiyoruz. Yaz aylarında derin kuyulardan kovayla su çekip uzun mesafelere taşıyoruz. Ancak kış aylarında su ihtiyacımızı göletlerden karşılıyoruz” ifadelerinde bulundu. 

Bahar aylarında avcılık yapıyorlar

Bedevileri diğer topluluklardan ayıran temel şey, çöl ortamına uyum sağlamaları ve atalarından miras aldıkları kültürleri yaşatmalarıdır. Bedevilerin ustalaştığı alanlardan biri de avcılıktır. Huda Al-Raci, "Geyik avcılığı gençler için son derece önemli. Kabilemiz eski çağlardan bu yana bahar aylarında avcılık yaparlar” dedi.

Düğün ritüellerinden de bahseden Huda Al-Raci, “Düğünlerde Rabab çalgısını çalışıyoruz ve geleneksel halk şarkılarını seslendiriyoruz. Genç kadınlar Dabke dansını yaparlar. Bu dans eski bir savaş dansı olarak kabul edilir. Kahramanlık ve coşku yayan ritimleriyle öne çıkan, düşmanların kalplerine korku veren, savaştan sonra zaferi kutlamayı amaçlayan bir dans” şeklinde konuştu. 

Misafirler Arap kahvesi ve hurma ile ağırlanıyor

Huda Al-Raci, misafirlerini Arap kahvesi ve hurma ile ağırladıklarını söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti: “Kahve içen misafirin memnun olduğunun göstergesi olarak bardağı sallaması gerekir, eğer bardağı kaldırırsa bu da tatmin olmadığının göstergesidir. Acı kahve, bilinen ve yaygın olarak paylaşılan bir misafirperverlik türüdür. Kahveyi her çadırın içinde bulunan ateşte kaynatıyoruz. Araplar arasında pek çok ünlü söz vardır. Bunlardan biri şöyle; İlk fincan kahve kendin için, ikincisi misafir için, üçüncüsü kılıç içindir.”

Kadınlar akıl, sezgi ve bilgelikleri ile tanınıyor

Bedevilerde kadınların durumunu anlatan Huda Al-Raci, kadının hayatının dünü ile bugünü arasında farklılık gösterdiğini kaydederek, “Kabileler arasında kadınlar akıllarıyla, sezgileriyle, bilgelikleriyle bilinir. Kadınlar ve kızlar yüzlerini ve vücutlarını güzelliklerini sergileyen gravürlerle süslerlerdi. Bütün kabile kadınları deq işlemini yaparlar. Günümüzde meydana gelen gelişmeler ve modern imkanlarla birlikte insanlar artık şehir yaşamını tercih etmeye başladı. Şehirlerde her türlü imkan ve temel malzeme var ancak zor koşullara rağmen bizler çadırlarımızda mutluyuz. Gelinen aşamada birçok gelenek ve kültürün yok olduğunu görüyoruz. Kadınlar olarak bizler kültürümüzü ve mirasımızı koruduk, kimliğimizi ve kadim tarihimizi kaybolmaktan korumak için nesillere aktardık” ifadelerinde bulundu.