74’üncü Ferman ve hafıza - 1

Şengal’de 74’üncü Ferman’da IŞİD’ten kaçarken doğum yapan Gozê Îsmaîl, "Savaşçıları gördüğümüzde Şervan 20 günlüktü. O ana kadar çocuğuma isim vermemiştim, çünkü hem bizim hem de Şervan'ın yaşayacağına inanmıyordum” diyerek yaşadıklarını anlattı.

CÎLAN ROJ

Şengal- Şengal’de IŞİD çetelerinin 3 Ağustos 2014’te yaptığı katliam kadınların, gençlerin, yaşlıların, tüm halkın hafızasında. Şengal denilince akla acı, ölüm, katliam, göç, tecavüz, kadınların satılması ve Êzidîleri IŞİD’e teslim eden 12 bin KDP’li peşmergenin ihaneti akla geliyor. 3 Ağustos 2014 yılında IŞİD çetelerinin Şengal’de Êzidîlere yönelik 74’üncü Ferman saldırısı KDP'nin ihaneti ve uluslararası güçlerin komplosu altında gerçekleştirildi. Saldırıda binlerce Êzidî kadın, çocuk, yaşlı, yetişkin insanlık dışı yöntemlerle katledildi, binlerce Êzidî kadın kaçırılarak köle pazarlarında satıldı, IŞİD vahşetinden kaçmayı başaranlar ise dünyanın birçok ülkesine göç etmek zorunda bırakıldı.

IŞİD tarafından köle pazarlarında satılan kadınların bazıları yürütülen operasyonlarla kurtarılırken, halen IŞİD’in elinde olan binlerce kadının akıbeti ise bilinmiyor. Ancak ferman sırasında pek çok inanılmaz başarı ve mucize de yaşandı. Kısacası fermanın bir yanı kahramanlıklarla doluyken, bir yanı da acı hikâyelerden oluşuyor.

Vazgeçmedi ve onu yaşattı

Bu kahramanlıklardan biri de 10 yaşındaki Şervan ile annesi Gozê Îsmaîl’in hikâyesi. Şervan, ferman günü annesi ve ailesiyle birlikte IŞİD’e yakalanmamak için dağlara kaçtı. Katliamların ve beklenmedik göçün ortasında dünyaya gelen Şervan, annesinin yüzünde kırık bir gülümsemeye dönüşür. Şervan’ı dokuz ay boyunca karnında taşıyan ve onu her şeyden koruyan annesi, büyük bir heyecanla çocuğunun dünyaya gelmesini bekledi. Şervan’ın ferman günü dünyaya gelmesi annesinde neşeden çok acı hisler yaratıyor. Êzidî halkı fermanla birlikte IŞİD’ten kaçmaya çalışırken, ‘Şervan’ı bir ağacın önüne koy onu koruyamazsın’ dediler annesine… Annesinin, soykırımın ortasında doğan Şervan’a verecek sütü bile yoktu. Ancak her şeye rağmen Şervan'dan vazgeçmedi ve onu yaşattı.

Doğum yaptı ve kaçmaya başladı

Yüzünde acı ve sevincin bir arada hissedildiği Gozê Îsmaîl, ferman günü ve yaşananları şu sözlerle anlattı: "Emir verildiği sırada Tilezêre'deydik ve saat gecenin biriydi. Ayağa kalktık, herkes kaçmaya başladı. Hamileydim ve sancılarım vardı. Bir araç çağırdık. Ben araca bindim ancak eşim ve bir oğlum orada kaldı. Onlar yaya olarak devam ettiler. Gecenin ikisinde IŞİD’in Cidalê’ye geldiğini söylediler. Ne yapacağımızı bilemedik. IŞİD gelip bize yerimize dönmemizi, bizimle bir işlerinin olmadığını söylediler. Bizler kabul etmedik. Silahımız olmadığı için savaşamadık. IŞİD saldırdığında ben doğum sancısı çekiyordum. Şervan sabah 11.00’de Şengal’e bağlı Qendil köyünde bir evde dünyaya geldi. Biraz zaman geçtikten sonra IŞİD’in bizim bulunduğumuz yere geldiğini söylediler. Kalktık ve dağa tırmanmaya başladık. Bir ağacın önüne geldik ve sırtımı ağaca yasladım. Sonrasında annem yanıma gelerek, ‘uyan karıncalar oğlunu yiyor’ dedi. Ben beslenemediğim için Şervan’a sütüm yetmiyordu ve bu yüzden açlıktan sürekli ağlıyordu. Şervan'dan büyük olan kızım kardeşimin eşinin yanındaydı ve kutulardaki sütü içiyordu. O süt kutularını yeni doğan bebekler için yaptık. Ancak yine de ağlamayı sürdürdü. Her ağladığında öleceğini söylüyorduk. Midesi şişmişti ve herkes onun öleceğini söylüyordu.”

Şervan onu kurtaranların ismini aldı

Şervan’ın idrarını yapamadığını fark ettiğini anlatan Gozê Îsmaîl, “Gece vaktiydi, bezine baktım idrarını yapmamıştı. Annem, eşimin annesi, kardeşimin eşi yanıma geldiler. Kontrol ettiğimizde idrar çıkışının kapalı olduğunu fark ettik. Annemin yakasında bir iğne vardı ve o iğneyle mesanesinin üstünü açtık. Biz açtıktan sonra idrarını yaptı ve rahatladı. Yanımızda bir kadın vardı ve kızının artık büyüdüğünü, sütten başka şeylerde yiyebildiğini söyledi. Sütünü oğluma verebileceğini belirtti.  Günde iki kez yanıma gelerek Şervan’a sütünü verdi. 9 gün boyunca vadilerde ve yollarda aç ve susuzduk. İnsanların çöpe attığı eşyaları, kıyafetleri toplayıp yıkadık ve çocuklar için kullandık. Elimize geçen her şeyi yedik. Daha sonra gerillalar geldi ve bize koridor açtı. Gerillaları gördüğümüzde Şervan 20 günlüktü. O ana kadar çocuğuma isim bile vermemiştim, çünkü hem bizim hem de Şervan'ın yaşayacağına inanmıyordum. Ancak savaşçıları gördükten sonra oğluma Şervan adını verdim. Şervan savaşın ortasında doğdu ve gerillara gelip bizi kurtardığı için oğluma Şervan ismini verdim” dedi.

‘Soykırım politikası sona ermiş değil’

Gozê Îsmaîl, ferman gününe kadar savaşçıların kim olduklarını, nasıl olduklarını bilmediklerini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizler daha önce hiç savaşçı görmemiştik. Fermandan sonra bir yere gitmedik ve burada kaldık. Savaşçılar bazen bizi ziyarete gelirdi ve zamanla onları tanıdıkça güvenimiz oluştu. Oğlum IŞİD tarafından öldürüldü. Hâlâ IŞİD'in elinde binlerce Êzidî kadın var ve Êzidîlere yönelik soykırım politikası sona ermiş değil. IŞİD’i yaratanlar hala soykırım politikalarını sürdürüyorlar ve ihanet devam ediyor. Yaşadığımız acıların hiçbir Êzidî çocuğunun yaşamasını istemiyorum. Êzidî kadınlar ve Êzidî toplumu yapılan bu fermanı ve ihaneti asla unutmamalı. Bu dağlar bizim için birer sığınak ve kamplarda bulunan Êzidîler topraklarına yeniden dönmelidir.”

‘İsmimle çok mutluyum’

Gozê Îsmaîl, IŞİD'in gelişini ve Şervan'ın doğumunu anlatırken, muhtemelen şimdiye kadar onlarca kez hikâyesini dinlemiş olan Şervan, doğum hikâyesini yüzünde bir gülümsemeyle dinledi. Sanki ilk kez duyuyormuş gibi acıma ve ilgi dolu bir bakış. Dinlerken onun da annesi gibi hem üzgün hem de gururlu olduğu hissediliyordu. Gozê Îsmaîl’i dinledikten sonra Şervan'ın hikayesine dair duygularını da dinlemek istedik. Şervan’a “Doğum hikâyeni ve adının anlamını biliyor musun?” diye sorduk. Sorumuzu yanıtlayan Şervan, "Evet, doğum hikâyemi ve adımın anlamını biliyorum. Savaşın ortasında doğdum. Bu sırada savaşçılar geliyor ve annem onları gördükten sonra bana Şervan ismini veriyor” diye belirtti. Sanki "Adını beğendin mi" sorumuzu bekliyormuşçasına hemen, "İsmimle çok mutluyum" dedi.

Toplumuma hizmet edeceğim’

Genellikle çocuklara her zaman sorulan ‘okuyor musun, büyüyünce ne olacaksın?’ şeklinde klasik sorular sorulur. Biz de Şervan'ın okuyup okumadığını, büyüyünce ne olmak istediğini sorarak öğrenmek istedik. Şervan, kendinden emin bir şekilde ve gülümseyerek, "Okula gidiyorum ve doktor olmak istiyorum" cevabını verdi. Şervan'ın cevabı yüreklerimizi ve yüzümüzü güldürdü. Şervan'ın neden doktor olmak istediğini de sorduk. Şervan’ın yanıtı ise, doktor olup toplumuna hizmet etme isteğiydi. Her kelimenin ve sözün yaşamakla, duymakla, görmekle bir bağlantısı vardır. Şervan'ın "Toplumuma hizmet edeceğim” sözü de fermanla yakından bağlantılı. Yani Şervan'ın bu sözü, “Fermanın toplumumun kalbinde açtığı yaraları sarmak istiyorum” demesi gibiydi. Şervan, Êzidî çocukların köklerini ve Êzidî halkına yaşatılan fermanların unutulmamasını istedi.

Anne ile Şervan’ın hikâyesi yeniden doğuşun, yeniden keşfetmenin ve iyileşmenin hikâyesidir. Anne ile Şervan’ın hikâyesi binlerce yıllık toplumun hikâyesidir. Anne, halen Şervan ve ailesiyle birlikte dağ yamaçlarında yaşamaktadır. Dağlar her saldırı ve komutada güvenebilecekleri ve kendilerini koruyabilecekleri yerdir.