Mühendis, şair ve yeni esnaf: Aslıhan Tüylüoğlu

Şair ve yazar Aslıhan Tüylüoğlu, eğitimini aldığı mühendislik mesleğini sevmesine rağmen çalışma sistemine bir türlü alışamıyor. Bu sebeple mesleğine ara verip şiir kitabı çalışmalarına yoğunlaşıyor. Şiir yazarak kazanması imkansız olduğundan, ekonomik olarak ayakta kalacak son çareyi esnaflıkta buluyor. Şair Aslıhan, Karşıyaka’nın Nergiz semtinde açtığı dönerci dükkanında yeni mesleğine alışırken gözlemlediklerini şiirlerine yansıtıyor.

Şair ve yazar Aslıhan Tüylüoğlu, eğitimini aldığı mühendislik mesleğini sevmesine rağmen çalışma sistemine bir türlü alışamıyor. Bu sebeple mesleğine ara verip şiir kitabı çalışmalarına yoğunlaşıyor.  Şiir yazarak  kazanması imkansız olduğundan, ekonomik olarak ayakta kalacak son çareyi esnaflıkta buluyor. Şair Aslıhan, Karşıyaka’nın Nergiz semtinde açtığı dönerci dükkanında yeni mesleğine alışırken gözlemlediklerini şiirlerine yansıtıyor. 
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir-Aslıhan Tüylüoğlu; şair, yazar, mühendis ve şimdilerdeyse oldukça başarılı bir esnaf! Öz güveni ve bu çok yönlü kişiliği sayesinde yaşamına dahil ettiği yeni sıfatlar, öylesine ilgimi çekmişti ki hiç zaman kaybetmeksizin kendisini ziyaret etmek istedim. Ve güneşli bir İzmir sabahında, kendimi Konak-Karşıyaka vapurunda buluverdim. Her ne kadar martıların eski neşesi ve manzaranın eski sahiciliği yoksa bile; vapur yolculuğu, yine de bir şair ziyareti için hiç de fena gelmemişti kulağıma. Rastgele şiirler okuduğum “Kuşların Akşamı” kitabı bu kısa yolculukta bana yoldaşlık ediyor. Kalbimde ise “Yazıyorum, yazmak çaresizlik biraz, yırtılmış bir mektup diye aç oku bunları” dizelerini yazmış bir şaire doğru yol almanın heyecanı… Çok geçmeden vapur yanaşıyor Karşıyaka’ya. Aslıhan, beni ekmek teknesinde ağırlıyor. Bir esnaf lokantasının sıcak ve sahici atmosferinde, başlıyor anlatmaya… 
Atilla İlhan Şiir Ödülü’nü kazandı
Aslıhan Tüylüoğlu 2 Nisan 1972 Aydın doğumlu. Yaklaşık 8-9 sene boyunca saha mühendisi olarak görev yapsa da gözünü şiirden bir an olsun ayırmıyor. Yıllardır şiir defterlerinde biriktirdiklerini bir işsizlik döneminde değerlendirmek istiyor. 2003’te şiir atölyesi çalışmalarına katılıyor. Hocası şair ve eleştirmen Veysel Çolak’ın şiir atölyelerinde yazdıklarının olgunlaşması için uğraşıyor. 5 yıllık bir çalışmanın ardından ilk şiir kitabı Balkon Yalnızları’nı çıkarmayı başarıyor. Ardından da sırasıyla; Yokuş Çıkan Su, Bir Kadın Masalı, Kuşların Akşamı şiir kitaplarını yayımlıyor. Ayrıca düzyazı formunda, “Ülkü Tamer Şiiri - Gole Giden Panter” ve “Her Şiir Bir Tabanca” isimli kitaplara da imzasını atıyor. Başta Karşıyaka Belediyesi tarafından verilen “Attila İlhan Şiir Ödülü” olmak üzere pek çok prestijli ödülün sahibi oluyor.
Aslıhan, babasının memuriyeti sebebiyle çocukluğunda birçok şehir değiştiriyor. Sürekli şehir değiştirmek onu bir anlamda yalnızlaştırıyor, kendi deyimiyle zorlu bir çocukluk geçiriyor. Durum böyle olunca en sıkı arkadaşları hep kitaplar oluyor. Okuduğu yazarlarla adeta dost olmaya başlıyor. Sözcüklerle kurduğu bu sıkı bağ, derslerindeki başarısına da yansıyor. Hatta öyle ki Aslıhan liseyi birinci olarak bitiriyor. Yalnızlığının içerisine sadece edebiyatı değil matematiği de sokuyor. Matematiğe olan sevgisi de onu mühendislik mesleğini seçmeye itiyor.
“Babam memurdu ve bu nedenle birçok Anadolu şehrinde yaşadık. Hayatım Anadolu’da geçti sayılır. Zor ve yalnız bir çocukluk diyebiliriz. Bu durum; biraz benim kişiliğimden, biraz da sürekli yer değiştirmekten kaynaklanıyor. Şiirler ve kitaplar bu süreçte adeta arkadaşım olmuştu. Özellikle babamın kütüphanesindeki kitaplar, orada karşılaştığım yazarlar, benim sıkı dostlarım oluvermişti. Derslerim oldukça iyiydi. Hem edebiyat hem de matematik dersinde çok başarılıydım. Maalesef o zamanlar sözel bölümlere sayısal derslerde başarılı olamayanlar gider gibi yerleşik bir algı vardı. Benim ikisi de iyiydi; ancak sayısal bölüme gitmeyi tercih ettim. Sonrasında da zaten mühendislik okudum. İyi de oldu diyorum; çünkü edebiyat kadar matematik de benim yaşamımda çok önemli bir yerde durur.”
Şiir notları elinden hiç düşmedi
Aslıhan, okuması konusunda ailesinden destek alıyor. Eğitim konusunda kendisine destek olan bir aileye sahip olduğu için kendini çok şanslı hissediyor. Bugünkü genç nesil için belki bir ölçüde garipsenecek bir durum olabilir; ancak o dönemin koşullarında kız çocuklarına olan bakış, neticede herkesin malumu. Aslıhan kendisine sunulan bu şansı o dönem oldukça iyi değerlendiriyor ve Kayseri Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektronik Bölümü’nü kazanıyor. Bu sırada şiir notları hiçbir zaman elinden düşmüyor; ancak onları yakın arkadaşlarıyla bile paylaşmıyor. Okul sonrası saha mühendisliği, şantiye şefliği gibi işlerle meşgul oluyor. Bu işler genellikle proje bazlı işler olduğundan her iş bitiminde tekrar iş arama sürecine girmek zorunda kalıyor. Mesleğini her ne kadar sevse de iş arama sürecini bir türlü benimseyemiyor. En son yaptığı mühendislik işinden sonra, yıllarca yazdığı şiirlerinin üzerine artık daha fazla eğilmeye karar veriyor.
“Mühendislik alanındaki iş yaşamım, inişli çıkışlı oldu. Saha mühendisliği yaptığım için proje odaklı işlerde çalışmak durumunda kalıyordum. Neticede bir proje bitince tekrar başka bir iş arama sürecine giriyordum. Saha mühendisliğini seviyordum, esasen hala seviyorum diyebilirim; ama proje bitimlerinde o tekrar iş arama kısımlarını hiç sevemedim.  Böyle olunca mühendislik alanında hep belli aralıklarla çalıştım. Çalıştığım en son işim de bitince her zaman yedeğimde olan şiire yönelmeye karar verdim. Aslında uzunca bir süre boyunca yazdım, çizdim okudum; ama o süreçte ilk kez ciddi ve disiplinli olarak şiir defterime eğilmeye karar verdim.” 
Mühendislik, şairlik ve esnaflık
Aslıhan, İzmir’de yaşamaya karar verdiği süreçte kitaplara erişiminin çok daha kolay olduğunu söylüyor.  Öte yandan belli atölyelere katılma imkânı bulması, bu gelişim sürecini de diri tutuyor. Neticede 5 yıllık yoğun ve disiplinli bir dönemin sonunda ilk kitabını çıkarıyor. Ne yazık ki ülkemizde yazarlık yapmak, insanın yaşamını idame ettirebilmesi adına oldukça yetersiz kalabiliyor. Bu gerçek, belki de ömürlerini masa başında geçirmiş yazın emekçilerini ikinci bir iş yapmaya zorluyor. En büyük yazarlarımızın dahi hayatlarına baktığımızda, bu kaçınılmaz yaşam kavgasının izlerine rastlıyoruz. Aslıhan da elbet bu kavgadan muaf değil!
“Kısa bir süre önce saha mühendisliğine geri döndüm. Ne kadar keyifli olsa da sahada, sokakta olmak eskisi gibi olmuyor. Belli bir yaştan sonra bana fiziksel olarak zor geldi. Bir de iş ortamının, insanların değiştiğini ve kalitenin düştüğünü gördüm. Eşim de mühendis ve ikimizde aradığımızı mühendislik alanında bulamadık. Bu durumu görünce bir çay ocağı mı bir kafe mi açsak diye düşünmeye başladık. Sonra tesadüf eseri bir dönerci dükkânı bulduk. Bu dükkânı da epey sevdik. Tabii ki daha önce hiç esnaflık yapmamıştık. Neticede esnaflık da küçük yaşlarda başlanan bir sürecin ürünü. Bu yaştan sonra elbette esnaf olmak da zor. Nitekim tahmin ettiğimiz gibi zorlandık; ama kendi emeğimizi de koymadan olmayacaktı. Her şeyi ile tüm detaylarıyla biz ilgileniyoruz. Bulaşığından temizliğine, paketten döner kesimine kadar. Bu bizim için yine çok farklı bir süreç oldu.” 
Yeni şiir dosyası, esnaflık deneyimlerinden izler taşıyor
Şairliğin, mühendisliğin yanına eklenen esnaflık, Aslıhan işin henüz oldukça yeni ve yabancı bir alan. Serde şairlik olduğundan işletmesini bir gözetleme kulesi olarak da değerlendiriyor. Onun için; hem dükkanın patronlarından biri hem bulaşıkçısı hem de her işe koşan elamanı demek mümkün galiba. Yine de dükkânın çok vaktini almasından dolayı zaman zaman haklı olarak şikâyetçi. Sebebi ise çok sevdiği şiire, yazmak istediklerine artık eskisi gibi vaktinin kalmaması. Aslıhan; son şiir dosyasında yaşamına henüz giren bu esnaflık deneyiminden de somut izler taşıdığını şöyle anlatıyor:
“Biz yazan insanlar gözlem yapmayı çok severiz. Eğer yaşayıp deneyimleyemiyorsak hele mutlaka gözleriz. Bu dükkânın bir çalışanı, sahibi olarak sokağın sahibi gibi mekânın önüne taburemi koyuyorum. O tabure benim gözetleme kulem oluyor. Her zaman kasanın önündeydim şimdi bir dükkân sahibi olarak kasanın arkasına geçtim. Bu da farklı bir deneyim. Orayı da ayrı bir gözlemle ele alıyorum. Bunlar da şiirlerime yansıdı. Ekonomik nedenlerle bütün şairler farklı işler yapmak zorunda kalıyorlar. Sabah dükkâna çok erken saatlerde geliyoruz. Gece de geç saatlerde kapatıyoruz. Benim için üzücü yanı, kendime ayıracak zamanın oldukça azalması. Dergilerden yazı istiyorlar, benim kendi çalışmak istediğim şiir incelemeleri var. Şiiri hiç bırakmam, kâğıtlara notlar mutlaka tutarım; ancak notları birleştirip şiirimi ortaya çıkaracak zaman bulamıyorum. Biraz da yalnız kalmak gerekiyor şiir yazmak için. Ben uzun zamandır o yalnızlığı bulamıyorum.  Neyse ki şimdi biraz daha alıştım.”
Kadınlar çok güçlüler
Yaklaşık bir yıldır dönercilikle ekonomik olarak ayakta kalmaya çalışan Aslıhan, buradaki komşu esnaflar tarafından da epey seviliyor ve benimseniyor. Yine de Aslıhan’ın bir şair olması, onları hala şaşırtmaya devam ediyor. 
“Etrafımızda birçok esnaf ya da girişimci diyebileceğimiz kadın var. Kendimi bu dünyanın içinde açıkçası hiç yabancı hissetmiyorum. Bağımsız olarak tek başına yapanlar da var, eşleriyle birlikte yapanlar da. Esnaflıkta çok ayrı görülmedim. Patron diye takıldıkları oluyor bazen ama ben elimde bulaşık yıkıyorum. (gülüyor) Esnaflıktan, dönercilikten çok, açıkçası şair olmam daha çok yadırgandı. Aaa nasıl yani, kitabın mı var, aaa şair misin diyerek şaşırıyorlar. Pek bilmedikleri için değişik geliyor sanıyorum onlara. Esasen mühendislik, esnaflık ya da şairlik, insanın elinden böyle birçok iş gelmesi oldukça güzel. Meseleye biraz buradan bakıyorum. Ayrıca ben tüm bunların içerisinde hala şiir yazabildiğim için ayrıca seviniyorum. Bu anlamda kadınlar bence çok güçlüler! İstedikleri her şeyi yapabilirler!”