“Gündelikçi” ya da “Yardımcı” değil Ev İşçisi
İmece Ev İşçileri Sendikası eski Başkanı Ayten Kargın 13 yıl sigortasız çalıştığı işverene karşı açtığı davayı kazandı. Dava emsal niteliğinde.
ELİF AKGÜL
İstanbul - Sosyal medyada ev işçilerinin yemek hakkı tartışıla dursun, İmece Ev İşçileri Sendikası 3. Olağan Genel Kurulu’nu geride bıraktı. Sendikanın eski başkanı Ayten Kargın ise kazandığı iş davasıyla yüzlerce ev işçisinin haklarını alması için emsal teşkil ediyor. Ayten Kargın’ın davasını, ev işçilerinin sorunlarını ve genel kurulu İmece Ev İşçileri Sendikası’ndan Tülay Korkutan ile konuştuk.
“13 yılı bir günde çöp oldu”
Ayten Kargın’ın davasının Türkiye’deki tüm ev işçilerini ilgilendiren bir dava olduğunun altını çizen Tülay Korkutan davayı şöyle özetledi:
“Ayten Abla yaklaşık 13 yıl bir evde çalışıyor. Sigortasız. Ve bir gün işten çıkartılıyor. Yani yaklaşık 13 yılı bir günde çöp oluyor. 2014 yılında işten çıkartılıyor Ayten abla. Sonra bizim sendikamıza ulaşıyor. O zaman tabii ki internet kullanmasını bilmiyor. Torununa Google’da ‘ev işçileri’, ‘gündelikçi’ yazdırıp öyle buluyor İmece’yi. Ayten ablanın davası aslında şu anki yasalar nedeniyle zor bir davaydı çünkü işçi sayılmıyor. İş yasası kapsamında değil. Bir gün bile sigortası yok. Orada çalıştığını ispat etmemiz gerekiyordu.”
2014’te davayı açtıklarını kaydeden Tülay Korkutan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) avukatlarının dahi “çalışmadı” diye raporlar sunarak işveren tarafında yer aldığını ekledi:
“İşveren avukatı mahkemeye sadece 2 yıl çalıştığını söyledi. Buna rağmen Ayten abla 24 Mayıs’taki davasında çalıştığı 13 yılın 8 yılını geri aldı. O sekiz yılın pirimi Ayten ablaya yansıyacak. Bu da ev işçileri açısından çok önemli.”
Sendika üyeleri arasında bir iş yerinde 20 yıl, 24 yıl çalışan ev işçileri olduğunu ve bir gün bile sigortalarının yapılmadığını belirten Tülay Korkutan “Ama işte günün sonunda o 20 yıl çöp oluyor. Ne kıdem tazminatı alabiliyorlar, ne de emekliliklerine yansıtan bir durum yok” diye vurguladı.
“Bu davayı kazanmamızın en büyük sebeplerinden biri örgütlü bir mücadelenin bize vermiş olduğu güçtü. Eğer Ayten abla sendikayla temas kurmasaydı, dava açmasaydı yılları çöp olacaktı” diyen Tülay Korkutan örgütlülüğün önemine dikkat çekti.
Pandeminin yükü ev işçilerinin omuzlarında
En korunmasız çalışan iş kollarından biri olarak ev işçilerinin “ciddi bir hak gaspıyla” karşı karşıya olduklarını kaydeden Tülay Korkutan, bu durumun pandemiyle beraber daha da zorlaştığını ifade etti:
“Pandemi süreci birçok işçiyi etkiledi aslında, ancak ev işçilerinin çok ciddi oranda etkiledi. Çünkü evlere kapanmalar olduğu için ev işçileri işsiz kaldılar. Bizim temas ettiğimiz bir sürü ev işçisi işsiz kaldı, faturalarını, kiralarını ödeyemediler. Sigortalı bir işçiyseniz kısa çalışma ödeneği, sosyal yardımlar gibi devlet çeşitli ödenekler çıkardı ama ev işçileri hiçbir destekten yararlanamadı. Çünkü sigortaları yok. Çünkü işçi olarak görülmüyorlar.”
Pandeminin en riskli olduğu dönemde ev işçileriyle bir anket yaptıklarını ifade eden Tülay Korkutan konuştukları yüz işçinin tümünün işsiz kaldığını beyan ettiğini aktardı, öte yandan pandemiyle beraber hijyen hassasiyetinin de ev işçilerinin üstüne kaldığını kaydetti:
“Yani daha çok kimyasalla baş başa kaldılar. Daha çok çamaşır suyunu kullanmak zorunda kaldılar. Bu da astım, ellerde çeşitli yaralanmalara neden oldu. Bu kimyasalları zaten çok kullanıyorlardı ama pandemiyle bu iki katına çıktı.”
“Genel kurulumuzda da bir ev işçisi arkadaşımız gittiği evde işverenin kendisinden toplu taşıma kullanmamasını istediğini anlattı. Diyorlar ki ‘Toplu taşıma kullanma, virüs getirebilir’. Ama ne taksi parası ne başka bir şey veriyorlar. Kendi araçlarıyla da bırakmıyorlar. Ama ‘Eğer böyle gelirsen kabul ederiz’ diyorlar. Ve arkadaşımız para kazanmak zorunda olduğu için mecburen kabul ediyor. Parasının bir miktarını taksiye vermek zorunda kalıyor.”
“Onlar işveren, biz işçiyiz”
Genel kurulda dile getirilen sorunlardan birinin de “hırsızlıkla suçlanmak” olduğunu ifade eden Tülay Korkutan tüm bunlara yanıt olarak örgütlenme gerekliliği olduğunun genel kurulda da varılan sonuçlardan biri olduğunu ifade etti.
İmece Ev İşçileri Sendikası olarak ev işçileri için atölyeler düzenlediklerini aktaran Tülay Korkutan, iletişim atölyeleriyle ev işçilerinin işverenlerle nasıl iletişim kurması gerektiğine dair de çalışmalar yürüttüklerini ifade etti:
“Ev ortamına girdiği andan itibaren orası ‘özel alan’ oluyor. Yani abla oluyorsun, kardeş oluyorsun. O ilişki böyle daha informal hale geliyor. Yani bir fabrikadaki müdürle işçi ya da patronla ustabaşıyla işçi arasındaki ilişki gibi değil. Ama biz o atölye çalışmalarında şunu söylüyoruz. Belki birlikte kahve içiyor olabilirsiniz. Ama şunu unutmayacaksınız. Yani o onlar işverenimiz ve mutlaka kendi çıkarları doğrultusunda bizimle iletişim kuruyorlar. O yüzden de biz de onlarla bu tarz iletişim kurmalıyız.”
Mesai saati olmadığı için pek çok ev işçisinin işini kaybetmemek için fazla mesai yaptığını belirten Tülay Korkutan mücadeleleri sayesinde bugün “gündelikçi”den “ev işçisi” tanımına ulaşıldığını ekledi.
“Annem, halalarım hepsi ev işçisi. Nasıl bir iş olduğunu da biliyorum. Gerçekten insanı kötü hissettiren bir iş. Evet paranı alıyorsun ama az alıyorsun, hakların yok. Başkasının ‘pisliğini temizlemek’ deniyor, bu zaman zaman insanın gücüne gidiyor. Ama biz hayır diyoruz. Bu bir iş. Dolayısıyla sigorta, emeklilik güvencesi, işçi sağlığı ve iş güvencesinin, mesleki standartların olması gerek.
Eskiden insanlar ev işçisi olduklarını söylemezlerdi başkasına. Çünkü feodal toplumda yaşıyoruz. ‘Yok bilmem kimin eşi birilerinin temizliğine gidiyormuş’ denir diye en yakın arkadaşına bile söylemezlerdi. Sonra zamanla bu ifade ‘gündelikçi’, sonra ‘yardımcı’ oldu. Ama mücadelenin yükselmesiyle ev işçiliği haline geldi. Çünkü bu bir işçilik.”
İmece ev işçilerini örgütlenmeye çağırıyor
Tülay Korkutan’ın ev işçilerine de tavsiyeleri ve çağrısı var. İmece Ev İşçileri Sendikası’nda örgütlenmeye, iletişime geçmeye çağrı yapan Tülay Korkutan Ev işçilerinin mutlaka çalıştıkları yerlerde, eğer sigortasızlarsa çalıştıklarına ilişkin delil toplamalarını öneriyor:
“İşverenler genelde evde olmadıklarında ‘Ayşe hanım, şu işleri yapın’ diye not yazarlar. Bu notları biriktirsinler. Apartman görevlilieriyle, güvenlikle iletişim kursunlar. Biz kimseye güvenemeyiz. Özellikle patronlara.”