İktisatçı Nesrin Nas: Muhalefet şimdiden adımlarını atmalı

İktisatçı Nesrin Nas, seçimde iktidarın değişeceğine inandığını, fakat yaşanan ekonomik krizin aşılmasının kolay olmayacağını kaydederek, devlet tasarımı, ekonomi, temel hak ve özgürlükler konusunda yeni bir toplumsal sözle sözleşmeye de işaret etti.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- Türkiye’de 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan AKP, 3 Kasım 2002 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerden bu yana iktidarda. İktidar olduğu yıllar boyunda AKP, en çok ekonomi politikalarıyla adından söz ettirdi.

AKP iktidarı ekonomi alanındaki reformlarıyla büyüme ve refah iddiasında bulunurken, halka yansıyan ise bu durumun tam tersi oldu. Ülke borçları çığ gibi büyürken yoksullaşma da aynı hızla ilerledi. 2016'daki darbe girişimi sonrasında geçilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bağımsız kurumların yıpratıldığı, güvensizlik ve belirsizlik ortamının arttığı bir sürece yol açtı. Bu belirsizlik ve güvensizlik ortamı nedeniyle Türk lirası dolar karşısında eridi. Enflasyon ise çift haneli rakamlara yükseldi. Türkiye’nin dış borcu 2022 itibarıyla kimi verilere göre 444,4 milyar dolar.

Endişeler var

Kurulan otoriter rejim ile ekonominin sokağa yansıması yoksulluk ve açlık sınırının giderek yükselmesi insanlarda, “değişim” talebini daha yükseltti. Seçim sonucu olası bir yönetim değişimi ekonomi piyasalarına olumlu anlamda yansıyacak. Uzmanlar bunun hemen ve kolay olacağını düşünmüyor. Zira ekonomideki kriz derin ve bugünden yarına değişecek gibi durmuyor. Üstelik seçimlerde muhalefet olumlu sonuç alsa bile mazbata sürecinin uzatılmasıyla farklı endişeler de dile getiriliyor. Ancak tabi ki hiçbir şey çözümsüz değil; sadece yaratılan 20 yıllık tahribatı onarmak zorlu olacak gibi görünüyor.

‘Krizleri çözülmez hale getirdi’

Siyasetçi ve İktisatçı Nesrin Nas ile seçim sürecini ve bu sürecin anlattıklarını konuştuk. AKP’nin Türkiye’de hemen hemen her alanda büyük tahribatlara neden olduğunu dile getiren Nesrin Nas, şöyle konuştu:

“AKP, A’dan Z’ye Türkiye’de inanılmaz bir tahribata yol açtı. Öncelikle Türkiye’de mevcut tüm kurumları yozlaştırdı. Kurumsal kapasitesini yok etti. Devletin temel fonksiyonlarını nerdeyse yerine getiremez hale getirdi. Ekonomide ise krizleri sürekli geleceğe taşıyarak, ileriye erteleyerek bir şekilde gözlerden saklama ya da üzerini örtme gibi bir taktikle ve algı manipülasyonuyla destekleyerek çözülemez hale getirdi. Türkiye’nin ne yazık ki tüm kaynaklarını şeffaf olmayan ve hesap verme sorumluluğu taşımayan yönetim anlayışıyla belli kesimlere, kendi yakın çevresine aktararak ve bu yapıyı sürdürebilmek için de otoriterliğin gazına basarak bir rejim kurdu.”

‘Her şey yeni baştan ele alınmalı’

Var olan tahribatın üstesinden gelmenin kolay olmayacağını ifade eden Nesrin Nas, bunun nedenini ise şu sözlerle açıkladı:  

“Bunun üstesinden gelmek gerçekten epey bir zaman alacak. Neredeyse bu seçimler sonrasında iktidar değiştirilirse ki ben iktidarın değişeceğine inanıyorum. Sıfırdan yeni bir Türkiye kurulacak. Devlet tasarımı, devlet anlayışı, ekonomiye bakışınız, öncelikleriniz, temel hak ve özgürlüklere yaklaşımınız ve yepyeni bir toplumsal sözleşme bütün bunlarla yeni baştan ele almak zorunda kalınacak. Ama bir başka şey daha var; Türkiye açısından çok kötü onun altını çizmem lazım, 20 yılda medyasıyla, algı manipülasyonuyla toplumu öyle bir yere getirdi ki toplumun geleceği tahayyül edilemez hale getirildi. Belki de bu topluma yaptığı en büyük kötülüklerden biri bu oldu. İnsanlar yarının nasıl olabileceğine ilişkin hayal kuramıyorlar. Özellikle 2000’li yıllardan sonra bütün yaşamını AK Parti’yle geçirmiş olan gençler. Bunu çok açık bir şekilde görebiliyoruz. Bunun bir başka yansıması da şu, iktidarın seçimler yoluyla değiştirebileceği inancını yok etti. O nedenle dikkat ederseniz ‘evet ben mevcut rejimden memnun değilim. Bu iktidarın değişmesini istiyorum. Ama değişmez ki, ama gitmez ki’ gibi bir yaklaşımı yerleştirdi. Muhalefetin en fazla çaba sarf etmesi gereken alan burası.”

‘Kaybeden bir Türkiye var’

“Ekonomideki sorunlar gerçekten çok derin” diyerek, sorunun büyüklüğüne işaret eden Nesrin Nas, “Türkiye’nin çok temel bir problemi olan ve giderek yükselen, ivmesi düşmeyen bir enflasyon var. İkincisi bütçeyi ve hazineyi o hale getirdiler ki mevcut kaynakları bir takım türev enstrümanlarla bizim işte KKM dediğimiz bir araçla Türk lirasını dolara endeksleyen bir kazanç şekli yarattılar. Ve şu anda Türkiye’de çok ciddi bir döviz sorunu var. Yakında çok temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak dövizi bulmaktan da aciz hale gelebilirler. Mevcut Türkiye Cumhuriyeti, Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, dostlardan gelen birkaç dolarla dönecek bir ülke değil. Dış ticarette de giderek kaybeden bir Türkiye var.  İnanılmaz bir dış ticaret açığı veriliyor. Bütün bunların hemen bir günde çözülmesi mümkün değil” şeklinde konuştu.

‘Piyasalar çok ciddi çalkalanmalar yaşayabilir’

Nesrin Nas, topyekûn gerçekleştirilecek bir çözümün piyasalara da güven vereceğine dikkat çekerek, bunun ülkeye zaman da kazandıracağını dile getirdi. Nesrin Nas, konuşmasına şöyle devam etti: 

“Ama tabi ki bunun bir bedeli olacak. Yani iktidar değişiminden hemen sonra, ertesi gün biz gözümüzü açtığımızda belki rahatlamış olacağız ‘oh be’ diyeceğiz ama bu sorunlarımızın hepsi olduğu yerde duruyor olacak. Bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda seçim tarihi yaklaştığında, muhalefetin bu önceliklendirme konusunda ve isimlendirme konusunda, örneğin Merkez Bankası Başkanı kim olacak? Hazineden sorumlu kim olacak? BDDK’nın başına kim gelecek? Çok temel bürokratik görevlere kimlerin atanacağı konusunda isimlendirme yapmasında yarar var. Nereden bu kanıya vardınız? Derseniz, şöyle bir sorunumuz var; seçimlerin hemen ertesinde mazbatalar alınmayacak. Mazbatalar alınıp yeni Cumhurbaşkanı ve onun yeni kabinesi göreve gelmeyecek. Bu seçimlerle ilgili itiraz süresi var. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra mazbatalar alınacak. Bunun 3 hafta gibi bir süre aldığını düşünürsek, bu süreçte mevcut iktidar iş başında kalacak. Cumhurbaşkanı iş başında kalacak ve muhtemelen seçimi kaybetmenin getirdiği hınçla bugüne kadar baskıladıkları dövizi birdenbire serbest bırakacaklar. Muhtemelen o 3 haftada birtakım hesapları, kitapları, bilançoları bir şekilde üzerinde tahrifat yapacaklar. Bütün bunları dikkate aldığınızda seçim sonrasında birdenbire piyasalar çok şiddetli çalkalanmaya başlayabilir.  O zaman dilimi son derece önemli ve kritik. O geçiş sürecine hazırlanmak için muhalefetin önceden adımlarını atıp belli temel yerlerde isimlendirme yapmasında yarar var. Bu hem iç hem de dış piyasalara güven verecek ve iktidarın birtakım tarikleri ve manipülasyonlarıyla piyasaların çalkalanmasını önleyecektir.”

‘Seçmen muhalefetin en büyük gücü’

Seçim sürecinin kolay geçmeyeceğini düşünen Nesrin Nas, 2015’ten bu yana eşit ve adil olmayan, iktidarın baskısı ve manipülasyonuyla yapılan seçimlerin yaşandığına işaret etti. Her yolun deneneceğine inanan Nesrin Nas, deprem bölgesinde seçmenlerle ilgili usulsüzlüklerin olabileceğini ifade etti ve özellikle üniversite gençliği ile ilgili oy kullanmamaya yönelik düzenlemelerin olduğunu söyledi. Nesrin Nas ayrıca belirleyici seçmen kitlesine dikkat çekerek, “Muhalefetin şöyle bir gücü var. Seçmen muhalefetin yanında son derece kararlı, stratejik oy kullanmayı bilen, oyuna sahip çıkan, oy vermekle kalmayan aynı zamanda sandığına sahip çıkan bir seçmen var. Bu seçmen kitlesinin varlığı muhalefetin en büyük gücü” dedi.

‘Seçimin öznesi benim’

“Türkiye’de değişim gücünü gösterecek ittifaklar söz konusu mu?” sorusunu da yanıtlayan Nesrin Nas, “Seçmen resmen masadan kalkan İyi Parti’yi masaya döndürdü. Ve o 6’lı Masa’nın tüm liderlerine daha fazla düşmanca ayrışarak bir siyaset istemediğini, barış ve uzlaşmadan yana olduğunu ve orayı bir umut olarak gördüğünü hatırlatmış oldu. Bu çok önemli bir şey. Seçmenin daha ittifak halindeyken duruma el koyması ve sahip çıkması beni umutlandıran ve ‘seçmene güveniyorum’ dememe yol açan şey budur. İkincisi Emek ve Özgürlük İttifakı’na baktığınızda orada da öyle. Seçmenin baskısıyla hiç kimsenin kaybetmeyeceği bir uzlaşmaya doğu gidiliyor. Seçmen resmen zorluyor partileri. Diyor ki ben buradayım. Bu seçimin öznesi benim” şeklinde konuştu.

‘Kadınlar konusunda durum vahim’

Kadınlar açısından seçimin çok önemli olduğuna değinen Nesrin Nas, “Biz bu seçimde sadece bizi kimler yönetecek bunu seçmeyeceğiz” dedi ve şöyle devam etti:

Biz aynı zamanda medeni dünyanın bir parçası olarak kalabilecek miyiz? Kalamayacak mıyız? Bu ülkede bütün kadın- erkek, Türk’ü Kürt’ü her inançtan olanı Sünni’si- Alevi’si eşit birer yurttaş olarak yan yana ve barış içinde yaşayabilecek miyiz? Bir ülke etrafında ortaklaşabilecek miyiz? Biz bunu oylayacağız. Bu çok önemli. Yani asıl rüya bu zaten. Bunu başarabilmek. Kadınlar konusunda durum gerçekten son derece vahim. Biz artık bugün kazanılmış haklarımızın üzerine yeni hakları koymak onun alanını genişletmek tıpkı batıda olduğu gibi eşit işe eşit ücret gibi birtakım talepleri dile getirmeyi bir tarafa bırakın, biz hayatta kalmak için çaba sarf ediyoruz. Gerçekten kadın olarak var olabilmek için çaba sarf ediyoruz. Özellikle son 10 yılda çok ciddi bir kayıp yaşandı kadın hakları konusunda. Bütün kadın dernekleri hedefe kondu. Kadın Bakanlığı’nın adı değiştirildi; Aile Bakanlığı yapıldı. Aile gibi bir paketin içine kadını paketleyip topluma da bunlar ailenin bütünlüğüne karşı gibi bir algı yaratarak, kadın haklarını ve kadına karşı şiddetle mücadeleyi bunun altından çekip aldılar. Aile Bakanlığı dediğiniz zaman kadını sadece onun içinde var kabul ediyorsunuz. Onun dışına çıkan kadını görmüyorsunuz. Bir insan olarak görmüyorsunuz. Birinci meselemiz bu. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için bütün mücadeleyi yeniden başlatmak ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konması gerekir.”

‘Kadın vekil sayısının artması gerekiyor’

Kadın adayların sayısının erkeklerle eşit olmasını istediklerini belirten Nesrin Nas, son olarak, “Erkeklerle parlamentoda eşit temsil edilmediğiniz zaman bütün haklarınızı elinizden alabiliyorlar. Kadınların haklarını mevcut iktidar partisi müzakere masasına koyup, 6284’ten çıkmayı, aile paketi adı altında, eğitimde kadın erkek sınıfları ayırmaya kadar ve bir dolu hakları elimizden alacak bir müzakere metninin altına imza atabiliyorlar. Kadınların sayısının parlamentoda gerçekten bir güç haline gelebilmesi için sayısının artması gerekiyor” diye konuştu.