Zap Vadisi’nde ekolojik talan canlı yaşamını tehdit ediyor

Kum ocağı sayısı ve madencilik faaliyetlerinin her geçen gün arttığı Colemêrg’de canlı yaşamı tehdit altında. Askeriyenin koruduğu ocaklar nedeniyle Zap Vadisi’ndeki su kirli akıyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Colemêrg- Yaşanan ekolojik kırımla birlikte iklim krizinin git gide derinleştiği Türkiye’de doğal alanlar sermayeye peşkeş çekilmeye devam ediliyor. Kürdistan’da yaşanan eko-kırım politikası her geçen gün artarken yapılan barajlar, maden veya kum ocakları bölgeyi günden güne insansızlaştırıyor. Kırım politikası ile neredeyse canlı yaşamının yok olduğu alanlarda tarım ve hayvancılık gibi işler de yapılamıyor.

Colemêrg (Hakkâri) bu eko kırım politikasının en çok uygulandığı kentlerden biri. Görkemli buzul dağları, yaylaları ve yer altı suları ile bilinen kentte sayısı her geçen gün artan maden ocakları canlı yaşamını büyük ölçüde tehdit ediyor. Özellikle Zap Vadisi üzerinde yapılan kum ocakları vadideki suya ve canlı yaşamına zarar verirken, Sümbül Dağı eteğinde yapılan termik santral ise binlerce insanın yaşamına aynı oranda etki ediyor.

Vadide pek çok endemik canlı türü bulunuyor

Zap Vadisi, Colemêrg şehir merkezinin güneyinde Başkale ve Gever (Yüksekova) sınırının kesiştiği noktadan başlayıp Irak topraklarına kadar uzanan yaklaşık 150 kilometre uzunluğundaki sistemi içine alan bir vadi konumuna sahip. Zap Suyu, Güneydoğu Toros Dağları’nın en doğuya uzanan ucundaki dağların arasından akarak, dar ve derin bir vadi oluşturuyor. Zap Suyu, aynı zamanda en hızlı akan nehirlerden biri olma özelliğini taşıyor. Zap Vadisi 30 bitki türü için Önemli Doğa Alanı kriterlerini sağlamakta ve bu türlerin 15’i ise endemiktir.  Galium zabense adlı bitkinin yeryüzünde bulunduğu bilinen tek yerdir. Vadi, özellikle yırtıcı kuşlar için hem üreme hem de göç bölgesi özelliğindedir. Vadideki sarp kayalıklarda sakallı akbaba (Gypaetus barbatus) ve küçük akbaba (Neophron percnopterus) gibi yırtıcı kuşlar bulunmaktadır.

Kum ocağı sayısının arttığı Zap’ta su çamur akıyor!

Endemik türlere ev sahipliği yapan vadide çok sayıda köyde bulunuyor. Birden fazla kum ocağının yer aldığı vadide herhangi bir ekolojik önlem ise alınmıyor. Alınmayan önlemler nedeniyle vadinin suyu çamur akarken, yer altı sularında da büyük bir çekilme yaşandı. Vadi çevresinde yaşayan köylüler kirlenen suyu eskiye oranla daha az kullanırken, vadinin debisi ise her sene daha da azalıyor. Kum ocaklarının yanı sıra kentte askeri operasyonlar nedeniyle yaşanan patlamalar da yer altı sularının azalmasına neden oluyor. Kent genelinde herhangi bir önlem alınmadan yürütülen eko-kırım politikasına dair Ekoloji Derneği Üyesi Çilem Aydın ile konuştuk. Uygulamalarla bölgenin ileriki zamanlarda insansızlaşacağına dikkat çeken Çilem Aydın, bölgenin sadece Türkiye değil yurt dışındaki sermaye sahiplerine de peşkeş çekildiğini ifade etti.

‘Ocaklar içme suyunu zehirliyor’

Çilem Aydın kentteki kum ocaklarının varlığına dair ilk olarak şu değerlendirmede bulundu: “Tüm dünyada kurulan kum ve maden ocaklarında olduğu gibi Hakkâri’de kurulanlar da su kaynakları ve ormanlık alanlar üzerinde kurulmuştur. Bu da hem dereleri tehlike altına almakta hem de ekosistem dengesini bozarak olumsuz etkiler yaratmaktadır. Örneğin Hakkâri Şemdinli’ye bağlı Pesan ve Pesosin dereleri üzerinde Derecik Beldesi’ne uzanan dereler boyunca onlarca kum ocağı kurulmuştur. Bu kum ocaklarının bazıları ticari amaçlı özel şirketlere peşkeş çekilirken bazıları ise kalekol inşaatları için askeriye tarafından kullanılmaktadır. Bu kum ocakları ile sadece dereler, içme suları kirletilmiyor, dereler içerisinde sayısız canlı türleri de zehirlenerek yok edilerek ekosisteme olumsuz zararlar veriyor. Kum ocaklarının çoğu denetimden uzak çalışmalar yürüttüğü için nehir içerisinde çukurlar açarak hem nehrin farklı kollara bölünmesine hem de nehir içinde girdaplara neden olarak çoğu çocuk olan serinlemek için nehre giren insanların ölümüne neden oluyor. Çevresinde bulunan tarım arazilerini de etkileyerek yetiştirilen ürünlerin, toprağın kirlenmesine neden oluyor. Dereler hep çamurlu akıyor. İçme sularını zehirleyerek halkı doğal su kaynaklarından uzaklaştırıyor.”

‘Askeri tesisler bu ocakların güvenliğini koruyor’

Kentteki madenlerin ÇED raporları alınmadan denetimsiz bir şekilde faaliyet yürüttüğü bilgisini veren Çilem Aydın, kentte 10’un üzerinde maden şirketi bulunduğunu söyledi. Kurşun ve çinko bakımından zengin olan dağlarda Türkiye’nin yanı sıra Çin ve İran gibi ülkelerin de maden çalışmalarına başladığına dikkat çeken Çilem Aydın, dağların ve vadilerin bu tesislerle talan edildiğini aktardı. Çilem Aydın ardından şunları söyledi: “Etrafı sayısız dağlarla çevrili olan Hakkâri’nin birçok dağında tesisler kurulmuş durumda. Bu tesislerin yakınlarında da güvenlik amaçlı askeri tesisler kurularak yasaklı bölge ilan edilmiş, halkın kendi bölgesindeki doğal güzellikleri görmesi yasaklanmıştır. Bu maden sahalarının faaliyetleri sonucu ağır metaller toprağa, suya, havaya karışarak hem insan yaşamını tehdit ediyor hem de o bölgelerdeki meraların kirlenmesine neden oluyor. Maden ocaklarına ağır araçların ulaşımı için yollar yapılırken ormanlık alanlar, yüzyıllık ceviz ağaçları, bağlar, köylerin olduğu yaşam alanları yok ediliyor. Yüzlerce ağaç, endemik bitkiler yok edilerek hayvanların alanı terk etmesine zamansız göçlere sebep oluyor.”

‘Canlı yaşamını yok ediyor’

Yürütülen çalışmaların hem hayvan hem de insan yaşamına büyük ölçüde etki ettiğine ve çoğu zaman ölümüne sebebiyet verdiğini belirten Çilem Aydın, “Maden ocağı kurulan bölgelerde ciddi rantlar olduğu için o bölgede yaşayan aşiretler arasında rant kavgaları oluyor. Köylüleri birbirlerine düşürüyorlar. Dağlarda yaptıkları arama çalışmalarında maden bulamadıklarında o bölgede hiçbir iyileştirme yapmadan başka dağlara yöneliyorlar Arama esnasında yapılan patlamalarda birçok hayvan türünün ölümüne, sakatlanmasına ya da bölgeyi terk etmelerine neden oluyorlar. Çoğu zaman maden ocakları şantiyelerini dağ eteklerindeki düzlük alanlara kuruyorlar. Bu da tarım arazilerini işgal etmelerine neden oluyor. Denetimsiz yürütülen çalışmalarda çoğu zaman göçükler meydana gelerek sayısız insanın ölümüne neden oluyor” şeklinde konuştu.

‘Maden ocakları bölgeyi insansızlaştıracak’

Denetimsizliğin yaşanacak göçlere de neden olacağına vurgu yapan Çilem Aydın, Zap Vadisi’nde yaşanan kirlenmeye müdahale edilmesi çağrısında bulundu. Çilem Aydın son olarak şunları söyledi: “Etrafı kum ocakları ve madenlerle çevrili kentte yaşayan halkı ciddi riskler bekliyor. Nehir hep çamurlu akıyor. Dağlardan gelen doğal sular şimdiden kirlenmeye başlamış durumda. Böyle giderse bu kadar çok su kaynakları olan bir kentte insanlar içme sularını marketlerden almaya başlayacak. Tarım arazileri yok ediliyor, toprak kirleniyor. Halkı dışarıya bağımlı tüketim esaslı bir gelecek bekliyor. Meralar ya kirletiliyor ya da yok ediliyor. Hayvanlar zamansız göç ediyor. Küresel ısınma etkileri görülmeye başlanmış bile. Birçok endemik bitki ve canlı türü bu kirliliğe dayanamayıp yok oluyor. Maden ocaklarının sayılarının artması durumunda birçok köy kamulaştırma adı altında zorla boşaltılarak insanlar farklı bölgelere göçe zorlanacak. Çünkü Hakkâri merkezde onlara geçimlerini sağlayacak, yaşamlarını devam ettirecek bir olanak yok maalesef. “