Rusya - Ukrayna savaşı: Temiz enerji aynı zamanda bir güvenlik meselesi
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından pek çok ülke Rusya’dan doğalgaz almayı bıraktı. Bunun enerji seçimi ve enerji bağımsızlığı üzerine etkilerini Kömürün Ötesinde Avrupa Kampanyacısı Duygu Kutluay anlattı.
ELİF AKGÜL
İstanbul - Rusya’nın Ukrayna’yı işgali iki ayı geride bıraktı. Savaşla beraber savaş kışkırtıcılığı, insanlık suçları, yerinden edilen insanlar konuşulurken bir önemli konu da Rusya’nın dünyadaki en büyük doğal gaz üreticilerinden biri olması sebebiyle yaşanacak gaz arzı sıkıntısıydı.
Rusya’ya yönelik yaptırımlara ek olarak birçok Avrupa Birliği üyesi ülke Rusya’dan doğalgaz satın almayacağını açıkladı. Bu kış aylarında Avrupa’daki birçok ülkede ısınma ücretlerinin artmasına neden olurken hükümetler de alternatif enerji kaynakları bulma yoluna gitti. Bunların arasında fosil yakıtlar da var. Peki bu durum yeşil enerji geçişini nasıl etkileyecek?
Ajansımıza konuşan Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) Kampanyacısı Duygu Kutluay, mevcut savaşın sürdürülebilir temiz enerji politikasının aynı zamanda bir güvenlik meselesi olduğunu ortaya koyduğunu söylüyor.
İşgalin başladığı 24 Şubat'tan bu yana Avrupa Birliği ülkeleri Rusya'ya fosil yakıtlar için 32 milyar Euro ödediğini aktaran Duygu Kutluay, bunun 11 milyarının petrol, 20 milyarının gaz ve 845 milyonunun kömür için harcandığını söylüyor.
“Artık cesur kararlar alınmalı”
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sürerken uluslararası kamuoyunda en çok konuşulan konu Rusya'nın doğalgaz arzı. Birçok ülke Rusya'da gaz almayacağını açıklarken, Rusya'da gaz arzında ruble ödemesi gibi koşullar getirdi. Bunun sonucu olarak küresel bir yakıt arzı krizi yaşanıyor. Savaşın Avrupa halkları üstünde sonucu ne oldu?
Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaştan önce ve bundan bağımsız olarak zaten tüketiciler, birçok enerji şirketinin yüksek kârlar elde etmesi, fosil yakıt bağımlılığı, kötü düzenlenmiş piyasalar ve tedarik zinciri sorunları nedeniyle artan enerji fiyatları ile karşı karşıyaydı.
Bugün ise Avrupa'nın başta Rusya’ya olmak üzere fosil yakıt bağımlılığının ne kadar yüksek olduğu ve aynı zamanda Avrupa ülkelerinin her gün ithal ettiği yakıtlar için Rusya'ya ne kadar para gönderdiği artık herkes tarafından açıkça görülüyor. Avrupa ülkeleri işgali haklı olarak kınıyor ancak AB, şu ana kadar Rusya’dan sadece kömür ithalatını durduracağını, bunu da ancak Ağustos 2022'den itibaren yapacağını açıkladı. Sayacımıza göre, işgalin başladığı 24 Şubat'tan bu yana Avrupa Birliği ülkeleri Rusya'ya fosil yakıtlar için 32 milyar Euro ödedi. Bunun 11 milyarı petrol, 20 milyarı gaz ve 845 milyonu kömür.
Bir yanda enerji krizinin ve fiyat artışlarının, diğer yanda Ukrayna'nın işgalinin etkileri sürerken, geçtiğimiz haftalarda Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) yayınladığı yeni değerlendirme raporunda, bilim insanları, küresel sıcaklık artışlarını sınırlamak için kısa vadeli ve hızlı adımlar atılması gerektiği konusunda uyarıyor.
Avrupa’nın, şu anda içinde bulunduğu duruma katkı sağlayan geçmiş yıllardaki eksik enerji kararları yerine, enerji konusunda cesur kararlar almasının tam zamanı. Sadece daha temiz, daha adil ve daha sağlıklı bir gelecek için değil, aynı zamanda daha güvenli bir gelecek için fosil yakıtları sonsuza dek geride bırakmak gerekiyor.
“Türkiye dışa bağımlı”
Türkiye doğalgaz almama yönünde bir açıklama yapmadı. Bu durumda bu krizden nasıl etkilenir?
Türkiye gazda yüzde 99, petrolde yüzde 92, taş kömüründe yüzde 97 dışa bağımlı. Bu da Türkiye’yi yaşanan her türlü jeopolitik krize ve enerji krizine karşı oldukça kırılgan yapıyor.
Türkiye bugüne kadar almadığı önlemlerin bugün maalesef bedelini ödüyor. Yenilenebilir enerji potansiyeli bu kadar yüksek bir ülkede şu anda güneş enerjisinin elektrik kurulu gücü içindeki payı sadece yüzde 8. Fosil yakıtlarda, özellikle de kömürde ısrar etmek, giderek istikrarsızlaşan bir dünyada yapmayı göze alamayacağımız pahalı ve riskli bir hata. Yapmamız gereken, kömür ve diğer fosil yakıtlardan akıllı bir çıkış planı hazırlamak ve yenilenebilir enerjinin önündeki engelleri kaldırmak.
“Yenilenebilir enerji, enerji bağımsızlığı sağlayacak”
‘‘Kömürden Çıkış 2030’’ raporumuzda kirletenlerin maliyetleri üstlenmesi ve kömür teşviklerinin kaldırılması durumunda Türkiye’nin de kömürden çıkmasının mümkün olduğunu görüyoruz. Üstelik kömürden çıkışın birçok faydası bulunuyor. Raporumuzdaki modellemeye göre kömürden çıkışla birlikte hem karbon emisyonları 2035 yılında yüzde 82,8 azalacak hem de elektrik üretiminde tamamı yerli ve yenilenebilir olan enerjinin payı iki katına çıkacak.
Yine ‘‘Kömür Sahalarının Güneş Potansiyeli’’ raporumuza göre, kömürlü termik santrallere bağlı sahalar güneş panelleri ile donatılırsa 6,9 milyon hanenin yıllık elektrik ihtiyacı karşılanabilir. Türkiye’de zengin yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde gerçekleşecek enerji dönüşümü, hem vatandaşları yüksek enerji maliyetlerinden kurtaracak hem de enerji bağımsızlığı sağlayacak.
“Süreç karbonsuzlaştırmayı hızlandırabilir”
Doğalgaz konusundaki bu kriz aslında iklim krizi gündeminin ve fosil yakıttan yeşil enerjiye geçiş politikalarının en ivme kazandığı bir dönemde yaşanıyor. Adı üstünde kriz olması birçok ülke için hazırlıksız yakalanmaları anlamına geliyor. Bu durumda acil tercih olarak kömür gibi başka fosil yakıtlara yönelim/talep artması mümkün mü? Bu krizin "yeşil dönüşüm" sürecine etkisi ne olacak?
Şu anda bu krize karşı gerçekleşen iki önlem görüyoruz: Rus fosil yakıtlarını diğer ülkelerden LNG gibi fosil yakıt ithal ederek ikame etmek ya da güneş ve rüzgarın ölçeğini büyütmek, enerji talebini azaltmak ve ekonomimizde farklı sektörlerin elektrifikasyon hızını artırmak. Fosil yakıtların çıkarılması ve yakılmasının iklimsel, sosyal ve çevresel olumsuz etkilerine ek olarak, diğer ülkelerden fosil yakıtları ikame etmenin riski, tüm ülkelerin enerjide dışa bağımlılığını sürdürmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, yapılması gereken fosil yakıtlardan çıkışın yenilenebilir enerjiye dayalı bir enerji sistemine doğru hızlandırılmasını sağlamak.
Ayrıca hükümetler, küresel enerji ticaretinde çok az ekstra kapasite olduğundan, Rus fosil yakıtlarını başkalarıyla ikame etmenin aslında kolay olmadığını görüyor. Hükümetlerin Rus fosil yakıtlarından kurtulmak için atacakları her adım, iklim krizine karşı atmaları gereken adımlarla aynı.
Ayrıca orta ve uzun vadeli enerji geçiş planlarında henüz büyük bir yapısal değişiklik görmüyoruz. Avrupa'da 23 ülkenin kömürden çıkma planları var. Söz konusu krizin bu planları etkilemediğini görüyoruz. Almanya'nın açıkladığı iddialı yenilenebilir enerji planında gördüğümüz gibi, ülkeler bu krizi, ekonomilerini karbonsuzlaştırmalarını hızlandırmak için bir fırsat olarak kullanıyor.
“İyi enerji seçimleri dünya için barışı da teşvik edecek”
Bu kriz hem enerji açısından kendine yeterlilik hem de fosil yakıt merkezli bir enerji politikası konusunda bir uyarı özelliği taşımıyor mu? Ne ders çıkarılmalı?
İklim değişikliğine bağlı aşırı hava olaylarında, kuraklık dönemlerinde, orman yangınlarında artış aslında tehlike sinyallerini son yıllarda giderek artan derecede hissettiriyor, özellikle iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alan Türkiye gibi bir ülkede.
Bu son kriz, modern dünyadaki pek çok sorunun merkezinde fosil yakıtların yer aldığını ve enerji için fosil yakıtlara bağımlı olmayı durdurmanın hükümetler için mutlak bir öncelik olması gerektiğini bir kez daha gösterdi. Sağlığımızı korumak, ulusal ekonomilerimizi ve hane bütçelerimizi iyileştirmek, toplulukları güçlendirmek ve iklim krizini durdurmak ancak daha iyi enerji seçimleri yaparak başarılabilir. Bu son kriz bir kez daha gösterdi ki, her güneş paneli ve rüzgar türbini, bir yolculuğun araba ile değiştirildiği her bisiklet yolculuğu, her indirimli tren ücreti, her ısı pompası, her yeni LED sokak lambası ve yalıtımlı ev, bir yandan dünya için barışı teşvik ederken bir yandan da iklim krizine karşı gezegenimizi ve yüksek enerji maliyetleri ile gaz şoklarına karşı vatandaşları koruyacak.