Kirmanşah’taki Bisotun Gölü de kurudu!
Kirmanşah’ta Bisotun Gölü’nün tamamen yok olması eyaletteki su krizinin derinliğini gözler önüne seriyor. Uzmanlar, kalıcı kuraklık eğiliminin hızla güçlendiğini ve bölgenin ekolojik ile sosyal yapısının çöküş riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
NASİM AHMEDİ
Kirmanşah – Son haftalarda Nilüfer Gölü’nün tamamen kuruduğuna yönelik haberler ile Hashilan Sulak Alanı’nın kritik seviyeye geldiğine dair uyarılar, Rojhilat Kurdistan’ın Kirmanşah eyaletinde giderek derinleşen su krizi sorununu yeniden gündeme taşıdı. Bu tabloya ek olarak, bölgenin doğal ve tarihi sembollerinden biri olan Bisotun Gölü’nün de tamamen kuruduğunun bildirilmesi, eyalette alarm seviyesini daha da yükseltti.
Bisotun Dağı’nın eteklerinde ve Bisotun Dünya Mirası Alanı içinde yer alan göl, uzun yıllar boyunca çevredeki köylerin tarımsal su kaynağı olarak hayati bir rol oynadı ve 2001 yılında İran’ın ulusal anıtlar listesine kaydedildi. 1930’lu ve 1940’lı yıllarda bölgedeki su kaynağı üzerinde küçük bir gölet inşa edilmiş, ardından genişletilerek bugünkü serap görünümünü almıştı. Med, Ahameniş, Part ve Sasani dönemlerine ait çok sayıda antik yapıyla çevrili olan Bisotun Gölü, Bisotun Tarihi Kompleksi’nin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bölgenin bu kültürel ve arkeolojik önemi, 2006 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesiyle uluslararası düzeyde tescillenmişti.

Su seviyesindeki ciddi azalma tarımsal üretimde düşüş riskini arttırıyor
Bisotun Gölü’nün kuruması, yalnızca bölgenin tarihi önemini etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda yıllardır tarım alanlarının sulanmasında kritik bir kaynak olarak kullanılmasından dolayı bölge tarımını da doğrudan tehdit ediyor. Su seviyesindeki ciddi azalma, tarımsal üretimde düşüş riskini artırırken, yerel halkın geçim kaynaklarını da tehlikeye atıyor. Bununla birlikte, gölün yok olma noktasına gelmesi bölgenin ekosistemi açısından da büyük bir tehdit oluşturuyor. Su akışının kaybı, çevredeki bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanlarını daraltarak birçok türü yok olma riskiyle karşı karşıya bırakmış durumda. Doğal yaşam döngüsünün bozulması, Bisotun ekosisteminin çökme ihtimalini güçlendiriyor. Gölde yaşanan kuraklık yalnızca sucul canlıların yaşamını tehlikeye atmakla sınırlı kalmıyor, bu su kaynağına bağımlı kuşlar ile diğer kara hayvanları da kuraklığın olumsuz etkilerinden ciddi biçimde etkileniyor. Böylece, bölgenin hem biyolojik çeşitliliği hem de ekolojik dengesi hızla zayıflıyor.

Gölün kalıcı olarak yok olma ihtimali
Bisotun Üssü Müdürü Samet Ejafi, gölün aslında iki yıl önce tamamen kuruduğunu, ardından mevsimsel yağışlarla geçici olarak yeniden su tuttuğunu belirtiyor. Ancak bu yıl gölün yeniden tamamen kuruduğu söyleyen Samet Ejafi, kurak dönemler arasındaki sürenin giderek kısalmasının bölgedeki kalıcı kuraklık eğiliminin güçlendiğini kaydediyor. Bu nedenle Bisotun Gölü’nün yakın gelecekte kalıcı olarak yok olma ihtimali artık uzak bir senaryo değil.
Bu kriz yalnızca Bisotun ve Nilüfer Gölü ile sınırlı değil. İl Çevre Koruma Dairesi Başkanı Saeed Dezfulinejad, Kirmanşah genelinde birçok su kaynağının ya tamamen kuruduğunu ya da kuruma eşiğine geldiğine dikkat çekiyor. Yetkilinin açıklamaları ve mevcut durum, bölgede yaşanan su kıtlığının yalnızca doğal ekosistemi tehdit etmediğini, aynı zamanda geniş kapsamlı sosyal, ekonomik ve çevresel sonuçlara yol açma potansiyeli taşıdığını ortaya koyuyor.

Bölgedeki su kıtlığı daha ağır boyutlara ulaşmasına neden oldu
Bazı yetkililer yaşananları “geçici kuraklık” olarak nitelendirse de mevcut veriler bu durumun aksini gösteriyor. Eyalet Meteoroloji Dairesi Genel Müdürü Ali Muhammed Zuravand’a göre, bu sonbahar son kırk yılın en kurak mevsimi olarak kayda geçti. Uzmanlara göre bu tablo, hem iklim değişikliğinin hem de uzun süredir devam eden su kaynakları yönetimindeki hataların bir sonucu olarak eyaletin çevresel durumunu kritik bir aşamaya taşımış durumda. Tüm bunların yanında, hükümetin krizin derinleşmesindeki rolü ve etkisiz müdahaleleri de bölgedeki su kıtlığının daha ağır bir boyuta ulaşmasına neden olmuş görünüyor.
Yeraltı su kaynaklarının aşırı tüketilmesi, göllerin korunması için uzun vadeli bir planlamanın yapılmaması ve çevre uzmanlarının uyarılarının dikkate alınmaması, Kirmanşah’ın su kaynaklarının hızla tükenmesine yol açtı. Bir zamanlar “Göl Ülkesi” olarak anılan Kirmanşah, bugün bu doğal ve kültürel mirasını göz göre göre kaybediyor. Bisotun Gölü’nün yok oluşu yalnızca çevresel bir hadise değil, aynı zamanda bu toprakların binlerce yıllık doğal yapısının aşamalı çöküşünün sembolü niteliğinde. Ulusal ve uluslararası miras listelerine kayıtlı bu gölün kuruması, bölgedeki su krizinin artık geçici değil, yapısal ve kalıcı bir aşamaya ulaştığını ortaya koyuyor.
Su kıtlığından kaynaklı zorunlu göçler yaşanabilir
Mevcut eğilim devam ettiği takdirde, göllerin ve diğer su kaynaklarının kalıcı olarak kuruması yalnızca olası değil, aynı zamanda kaçınılmaz bir son olarak değerlendiriliyor. Bu tablo, bölgenin su ve tarım güvenliğini tehdit ederken, binlerce kırsal ailenin geçim koşullarını da ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Yakın gelecekte, su kaynaklarına bağımlı köylerde yaşayanların zorunlu göçe zorlanması muhtemel görünüyor. Böyle bir göç dalgası, bölgenin toplumsal yapısını değiştirmekle kalmayacak, il genelinde ve ülke çapında ekonomik ve kültürel baskılara da yol açacaktır.
Bisotun Gölü’nün de eyaletteki kurumuş göller listesine eklenmesi, Kirmanşah’ın çok daha derin bir su krizine girdiğinin açık bir göstergesi olarak görülmelidir. Bisotun’un sessiz çığlığı son bir uyarı niteliği taşımaktadır. Bu uyarı görmezden gelinirse, artık kaybedilecek bir göl kalmayacak.