Godernê yok oluyor: Ekokırım savaş politikasının bir parçası!
Amed’in Silvan ilçesinde yapılan barajın su tutmasıyla yok olacak Godernê Vadisi’nde insanlık suçu işlendiğine dikkat çeken ekolojist kadınlar, tahribatın savaş politikalarından bağımsız ele alınamayacağını dile getirdi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- Yakın zamanda su tutması beklenen Silvan Barajı’yla, Geliyê Godernê Vadisi bir ekokırım alanına dönüştürüldü. Bütün çağrılara ve eylemlere rağmen hayata geçirilecek olan baraj, bölgede yaşamı olumsuz etkileyecek. Baraj alanı için gerçekleştirilen ağaç kesimleri ve dinamit patlamalarıyla doğa talan edilirken, vadinin çevresindeki köylerde yaşayan halk, mağduriyet yaşıyor.
Vadi gün be gün yok oluyor!
50 köyü sular altında bırakacak baraj için tarihi Taşköprü zarar görürken, geçtiğimiz yaz ayından bu yana ise bölgedeki binlerce ağaç korucular tarafından kesildi. Vadiyi birbirine bağlayacak köprü için çalışmalar devam ediyor. Köprü ayaklarının yapım aşamasında vadinin taşları dinamitle patlatıldı. Köprünün ayaklarının yapılacağı alan koca bir şantiye alanına döndü ve Kulp ile Hazro’yu birbirine bağlayan Taşköprü yolu trafiğe kapatıldı.
Emek ve Demokrasi Platformu, yaşanan ekolojik kırıma ses çıkarmak için geçtiğimiz günlerde bölgeye gitmek istedi. Onlarca kişinin katıldığı eylemde vadiyi ziyaret etmek isteyen heyetin önü askerlerce kesildi. Yolda kurdukları barikat ve TOMA’larla heyetin bölgeye gitmesine izin vermeyen askerler, gerekçe olarak ‘güvenliği’ gösterdi. Duruma tepki gösteren ekolojistler, vadi için ortak bir mücadelenin elzem olduğu vurgusunda bulundu. Eyleme katılan kadınlar ise bu kırımın Kürdistan coğrafyasında yürütülen savaş politikalarından ayrı tutulamayacağını belirti.
‘Gösterilen tepki ve verilen mücadele sınırlı’
Ekoloji Derneği Üyesi Leyla Çite, bölgede yapılan bütün çalışmaların bir suç niteliği taşıdığını söyledi. Hem ekolojik hem de insanlarına dönük yapılan bu talan karşısında verilen mücadelenin de sınırlı kaldığına dikkat çeken Leyla Çite, “Türkiye’nin her yerinde şirket ve ulus ortaklığında erkek egemenlikli bir yönetim biçimi sürdürülüyor. Doğa da onlar için bir sömürü alanından ibaret. Hâlbuki biz doğayı yaşamın bir bütünü olarak görüyoruz. Bizim olduğumuz coğrafyada uygulanan ekokırımın boyutu çok daha ağır oluyor. Buradaki kırıma karşı yürütülen mücadelede kriminalize ediliyor. Bizler bugün burada Silvan Barajı’na karşı ilk defa bir eylem gerçekleştirmiyoruz. 12 yıldır halkın ve yaşam savunucularının toplu itirazına rağmen bu barajın yapımına devam ediliyor. Geçtiğimiz ayda da Taşköprü çok kötü hasar aldı. Hem doğaya hem de tarihe topyekûn bir saldırı yürütülüyor” dedi.
‘Bu tahribat savaş politikalarından bağımsız değil’
Vadide bütün canlılara dönük yürütülen kırım politikasının savaş politikalarından ayrı olmadığına yer veren Leyla Çite, “Burada Silvan Barajı’nın faaliyete geçmesiyle beraber önümüzdeki yıllarda kentin ikliminin değişeceğini söylüyoruz. Hatta sadece burası ile kalmayıp ülkenin ekosistemini bir bütünen değiştirecek. Burada köylerin su altında kalmasıyla beraber köylüler zorla göçe zorlanıp dilinden, tarihinden ve kültüründen uzaklaştırılacak. Hem insansızlaştırma hem de cansızlaştırma politikası yürütülüyor. Milyonlarca canlı türü topyekûn yok edilecek. O yüzden bizler savaş en büyük ekolojik yıkımdır derken doğruları söylüyoruz” sözlerini kullandı.
‘Burası suç mahalli’
İklim Adalet Komisyonu Üyesi Melis Tantan ise Kürdistan’da sistematik bir kırım politikası uygulandığını dile getirdi. Bu politikaların güvenlikçi politikalardan bağımsız olmadığına dikkat çeken Melis Tantan, topyekûn saldırılara karşı tek çözümün barış olduğunu söyledi. Ortak mücadele ve tek sesin öneminin de altını çizen Melis Tantan şunları söyledi: “Bu baraj projesi bu vadideki bütün yaşamı yok etmeye dönük bir projedir. Kürdistan’da ilk değil maalesef son proje de olmayacak. Güvenlikçi politikalarla bu barajları yaptıklarını iddia ediyorlar. Ama bu barajlar bölgeye sadece zarar veriyor. Bu durum da hepimize tek çözümün barış olduğunu gösteriyor. Barış gelmeden ne bu ekolojik tahribatı ne de göç politikalarını durdurabiliriz. Burası hem ekokırım hem de insankırım suç mahalli. Dün İliç’te yaşanan bir katliamın tüm coğrafyaya uzandığı bir süreç ne yazık ki devam ediyor. Bu doğa ve operasyonlara karşı herkesi dayanışmaya, ses çıkarmaya davet ediyoruz. Bu talan politikasına karşı tek çare barış ve ortak mücadeledir.”