Ekolojist Melis Tantan: Barışın olması için doğanın korunması lazım
Ekolojist Melis Tantan, barış için ön koşulun doğanın korunması olduğunu belirterek, “Barışın olması için doğanın korunması lazım, doğanın korunması için de başta Kürdistan’ın doğasını yok eden tüm projelerin durdurulması gerekiyor” dedi.

BINEVŞ STERK
Amed - Kürdistan’da doğa talanına karşı mücadele sürerken, son olarak Şirnex’de “güvenlik” gerekçesiyle yasaklı olan bölgelerde ekolojik yıkıma karşı 9 Eylül'de kentte kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirildi. Hemen ardından 5 yıldır aralıksız bir şekilde ağaç kesiminin yapıldığı Besta Bölgesi'nde 1 günlük nöbet tutuldu.
Bu nöbet Türkiye’nin birçok yerinden ekolojisti bir araya getirdi. Nöbete katılanlardan biri de DEM Parti Ekoloji, Tarım ve Hayvan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü ve aynı zamanda bir ekolojist olan Melis Tantan idi. Melis Tantan ile Kürdistan’daki ekolojik yıkımı ve buna karşı kadın mücadelesini konuştuk.
‘Yok ediş projesi’
Kürdistan’da “özel savaş” kapsamında ekolojik tahribatın yürütüldüğünü ifade eden Melis Tantan, “Orman yakmalardan, köy boşaltmalara, güvenlik barajlarından baskılara uzun bir süredir Kürdistan’ı insansızlaştırma politikaları yürütülüyor. Burada bir yaşam yeri bırakmama hedeflendi. Dolayısıyla bu tahribat diğer tüm tarihi soykırımla birleşerek, doğanın tümüne yönelmiş bir yok ediş projesi şeklinde gerçekleşti” dedi.
90’lardan beri Kürdistan’ın doğasına ve insanına dönük olan bu yıkımın geride çok büyük bir tahribat bıraktığını belirten Melis Tantan, “Dicle ve Fırat havzası bir eko kırım suç mahaline dönüştü. On yıllardır taş ocakları, kıyı müdahaleleri, kömür madenleri, petrol kuyularıyla bu coğrafyada büyük bir yıkım yaşandı” diye konuştu.
‘Burası suç mahaline dönüştü’
“Sınırlar ötesi ve gelecek nesillerin hayatına etki eden bir yok ediş var” diyen Melis Tantan, Kürdistan’da gelecek nesillere bırakılacak bir doğanın kalmadığını söyledi. Meslis Tantan, “Burası için bir suç mahali diyoruz. Çünkü 90’lı yıllardan bu yana süren özel savaş politikalarının kendisi, doğaya yönelik bir suç mekanizması da yarattı. Ve bu suç mekanizması, birbiriyle bağlantılı halde gelişti” dedi.
Doğanın korunması mücadelesinde kadının rolü
Yıkıma karşı açığa çıkan bir ekolojist mücadelenin de olduğunu ifade eden Melis Tantan, bu mücadelede kadınların rolüne dikkat çekti. Melis Tantan, şunları söyledi: “Akbelen'de ağacı için mücadele eden, ormanı için mücadele eden, köyleri yok olmasın diye mücadele eden kadınlar, Besta'daki kadınların acısını çeşmesine petrol karışan kadın anlayabiliyor. Muğla'da da aynı sorunu yaşıyorlar, İstanbul'da da, Trabzon'da da, Şırnak'ta da, Hakkari'de de kadınlar aynı sorunu yaşıyor. Dolayısıyla bu acılar ve bu zorluklar kadınları yaşamda ortaklaştıran şeyin kendisi oluyor. Hem savaşın olduğu hem de olmadığı yerlerde ekolojik tahribatlara karşı mücadele insanları ve başta kadınları birleştiriyor. Dolayısıyla yarının demokratik bir toplumunu kurmak kadınların ortaklaştığı ve beraber mücadele ederek yaşamı inşa ettiği yerden mümkün olabilir.”
Kadın ve ekoloji ilişkisine dikkat çeken Melis Tantan, şunları söyledi: “Yaşamı kuran, kadınların kendisidir. 2022’de yaptığımız Cudi yürüyüşünde de kadınlar öndeydi. Çünkü biliyorlardı ki, dağlar gittikçe yaşam gidecek ve bundan en çok kadınlar etkilenecek. En son Besta nöbetinde de anneler, ağıt yaktılar, çünkü aynı zamanda orası onların bir yas mekanıydı, çocuklarını kaybettikleri yerlerdi, ama aynı zamanda doğayla ve yaşamla bağ kurdukları yerlerdi de. Günlük hayatı kuran kadının kendisi, doğanın kadim bilgisiyle hayatı var eden kişidir kadın. Dolayısıyla doğanın korunması demek, şehrinde, köyünde daha iyi bir yaşam kurması demekti. Dolayısıyla kadınlar bunlara birebir öncülük ediyor.”
Şimdi değilse ne zaman?
Melis Tantan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ nın aynı zamanda doğa ile barış anlamına da geldiğini ifade ederek, “Şimdi doğamıza sahip çıkmazsak ne zaman çıkacağız?” diye sordu.
Melis Tantan şöyle dedi: “Doğa için, başta kendi özgürlüğümüz için, mücadele edeceğimiz bir alanı açmak ve toplumu bir an önce bunun üzerinden örgütlemeye davet etmek önemli. Bunun koşulları bugün biraz daha gelişmiş durumda. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı artık bugünden yarına bir olmazsa olmaz toplumun yaratılma çabasıdır.”
Besta Nöbeti’nin mesajları
Kadınların öncülük ettiği Besta Nöbeti’nin önemine de vurgu yapan Melis Tantan, “Bu nöbet, 35 yıldır girilemeyen bir yerden tüm kesimlere bir mesaj verdi. Bu mesaj, iki türlü bir mesajdı; birincisi, artık bu ormanları daha fazla kıyıp yok edemeyeceksiniz mesajıydı. Diğeri de; demokratik toplumun inşasına buralardan başlıyoruz mesajıydı” dedi.
Besta’dan halkın “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” mesajı verdiğini söyleyen Melis Tantan, halkın bunu Botan bölgesinde deklere ettiğini söyledi. Melis Tantan şöyle devam etti: “Kürdistan’ın her bir köşesi ekolojik bir yıkıma tabi olmuş durumda. Ama herşey bitmiş değil. Bu başlangıcı iyi kullanırsak, kendimize bir rehber edinirsek, doğayı tekrardan kurmaya çalışırsak, tahrip olan yerleri geriye döndürülebiliriz.”
‘Barışın olması için doğanın korunması lazım’
Ekolojistlerin doğaya, hak öznesi olma hakkının verilmesi ve barış için ön koşulun, doğanın korunması olması yönünde taleplerinin olduğunu vurgulayan Melis Tantan, “Barışın olması için doğanın korunması lazım, doğanın korunması için de başta Kürdistan’ın doğasını yok eden tüm büyük projelerin durdurulması gerekiyor. Fırat’ın başındaki İliç madeninin kapatılmasından bahsediyoruz. Şırnak’taki kömür ocaklarının, Silopi’deki termik santrallerin kapatılmasından bahsediyoruz. Bir nehir olma statüsünü kaybeden Dicle’nin statüsüne tekrar geri dönmesinden ve aktığı topraklara tekrardan yaşam sunmasından bahsediyoruz. Sular altında kalan Hasankeyf’in 12 bin yıllık tarihinin tekrar geri kazandırılmasından bahsediyoruz. Cizre Barajı’nın, Sincan Barajı’nın inşasının durdurulmasından bahsediyoruz” şeklinde konuştu.
Melis Tantan, son olarak ekolojik mücadele ile doğanın özüne dönülebileceğini söyleyerek, mücadeleyi büyütme mesajı verdi.