Afet değil kasten cinayet!

Türkiye orman yangınlarının acısını yaşarken şimdi de sel felaketi ile boğuşuyor. Orman yangınlarında iktidar sorumluluğu üzerine almadan “teröre” işaret etmişti. Ancak sel felaketinde tüm oklar iktidarı gösteriyor. İklim krizinin derinliği bir yana imara açılan ormanlar, dere yataklarındaki yapılaşma en çok da tüm itirazlara rağmen kurulan HES’ler bölge halkına beklenen felaketi yaşattı.

Haber Merkezi - Türkiye, orman yangınlarının ardından bu kez de Karadeniz ve doğu illerinde yaşanan sel felaketleri ile sarsılıyor. Karadeniz’den gelen görüntüler felaketin boyutlarını gözler önüne seriyor. İnsanlar ev ve iş yerlerinde mahsur kaldı, bazıları acil yardım ekipleri tarafından kurtarıldı. Derelerin taşması sonucu, araçların sulara kapıldığı görüldü. Kimi köylere elektrik verilemedi. İnsanlar sosyal medya hesaplarını kullanarak yardım için yetkililere seslendi.

Ölü sayısı artıyor

Sel nedeniyle 70 can kaybı yaşanırken, onlarca ev, yapı ve köprü yıkıldı. Hala ulaşılamayan insanlar var. Kentlerde yüzlerce insan tahliye edilirken, arama-kurtarma ve tahliye çalışmaları devam ediyor. Tahliye edilen yurttaşların bir kısmı öğrenci yurtlarına yerleştirilirken bölgeye çadırlar kurulmaya başlandı. Bölgede temiz su ve elektrik sıkıntısı yaşanıyor.

Selin nedeni sadece iklim değişikliği mi?

İklim değişikliği son zamanlarda tüm dünyanın konuştuğu bir başlık. Türkiye’de özellikle yangın ve sel felaketinin ardından sıkça dillendirilmeye başladı. Her iki felakette de masaya birçok neden ve birçok “tetikleyici” konuyor. Peki selin nedeni sadece iklim değişikliği mi? Çarpık kentleşme, santrallerin tüm muhalefete rağmen yapılması, yollar, kanallar, dere yatakları tüm bunlar sel felaketinde ne ifade ediyor? 

Bakana göre suçlu yoğun yağış!

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan felaketlerin “yoğun yağıştan” kaynaklandığını belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Bozkurt'a yaptığı incelemelerin ardından yaşananları afet olarak tanımladı ve bölgenin "Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi" ilan edildiğini açıkladı. Ancak bu kadar büyük bir yıkımla karşılaşılmasında Hidroelektrik Santrali (HES) kapaklarının patladığı, tomrukların köprüleri tıkadığı ve felaketten kısa süre önce yapılan anonslarla halkın yanlış yönlendirildiği iddiaları var.

Ekoloji Birliği: Yaşananlar doğal afet değil

Ekoloji Birliği’ne göre yetkililerin açıklamalarının aksine yaşananlar doğal afet değil. Ekoloji Birliği,  “İktidar güçleri yaşadığımız yıkımın doğal afet olduğunu söylüyor. Madencilik, enerji, turizm, otoyol, köprü vb. için yapılan orman kıyımı, betonlaşma, dere yataklarının yapılaşmaya açılması, HES’lerle boğulan dereler, müteahhitlere peşkeş çekilen kamu arazileri bu süreci yaratmıştır. 400 metre genişliğe sahip dere yatağının 15 metreye indirilip imara açılması yıkıma davetiye çıkarmaktır" diyor.

Ekolojistler: HES’ler ile ekosistem yok ediliyor

Dere yataklarına imar izni verildiğine ve her dere üstüne sayısız HES yapıp dere ekosisteminin yok edildiğine dikkat çeken ekolojistler, suçun doğaya atılmaya çalışıldığına şu sözlerle dikkat çekiyor: “Büyümekte olan iklim krizinin olası uzun vadeli etkilerinin neler olacağını bildikleri halde doğa düşmanı politikaları hayata geçirenler tüm bu yıkımdan sorumludur. Ülkenin güneyini 16 gün boyunca etkileyen yangınlara karşı yeterli önlemi alamayan iktidar, kendi büyüttüğü yıkım sürecinin etkileriyle mücadele edemez hale gelmiştir.”

Yaşanan sel felaketinde özellikle HES’in etkisinin bilim insanları tarafından incelenmesini isteyen ekolojistler, sonuçlarının da kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirtiyor. 

Mahkeme uyarmış!

Kastamonu’da yaşanan sel felaketinde iklim krizinden çok taşan Ezine Çayı üzerinde kurulan Ebru HES’i gündeme getiriliyor. Bu santral hakkında yürütmeyi durdurma kararı alındığı ortaya çıktı. Kastamonu İdare Mahkemesi 2013 yılında HES için yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen proje tamamlandı. Üstelik HES inşaatı için kamulaştırma yapılan bölgede arazisi bulunan bir yurttaşın dava açtığı proje için mahkeme "telafisi olmayacak zararlar doğurabilir” kararı verdi. Avukat Şeçil Ege'nin sosyal medyadan yaptığı paylaşıma göre 2013 yılında Ebru Regülatörü ve HES Projesine karşı açılan iptal davasında, Kastamonu İdare Mahkemesi “Evlerin zarar görebileceği” gerekçesi ile karar verdi. Santral sahasına “Acele Kamulaştırma” ile el konuldu. Üstelik santralin sahibi Berke Elektrik A.Ş’nin Samsun’daki HES projelerinde de mahkeme kararlarına uymayarak kaçak inşa ve üretim faaliyeti yaptığı ortaya çıktı.

BAKANLIK RAPORUNDA UYARMIŞ!

Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planında, 2014 yılında da taşkın yaşanan Ezine çayı üzerinde incelemeler yapıldığı, çay yatağı üzerinden yapılan modellemelerde, derenin sağ sahilinin yüksek taşkın tehlike riskine maruza kaldığının uyarısı yapıldı. Tam 7 yıl önce bölgeye dair hazırlanan raporda Ezine çayı taşması sonucunda Abana ilçesi yerleşim yerleri ve ticaret alanları sular altında kaldığından da bahsedildi.

Bozkurt yapılaşmaya açıldı

Kontrolsüz yapılaşma da selin en etkin nedenlerinden biri. Selin merkezi Bozkurt’un nüfus artışının tersine bir yapılaşmaya maruz kaldığına dikkat çekiliyor. Bozkurt’un nüfusu 2000 yılında 10.159, 2020 yılında 9620’ olarak kayıtlara geçiyor. Aradaki sürede azalış var. Uzmanlara göre dönemin Çevre ve Ormancılık Bakanlığı, bölgeye ilişkin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planda nüfusun artacağı öngörülerek yapılaşmanın artmasına yönelik öneri sunuyor. Bu öneri ile birlikte dere yatağında 8 katlı binaların yapımına izin veriliyor.

EKOLOJİ ÖRGÜTLERİNİN ÖNERİLERİ

Ekoloji örgütleri yangın ve sel felaketlerine karşı çözüm önerileri sunuyor:

  • THK’nın bütün kadro, uçak, ekipman ve donanımının işler hale getirilmeli, modernizasyon işlemlerinin yapılmalı, saraylar yapımı vb. İsraflar yerine yeni uçak ve donanımı tedarik edilerek THK’nin güçlendirilmelidir.
  • Tüm türlerin sağlığını gözeten şehir planlamaları yapılmalı, rantsal yıkıma son verilmelidir.
  • Orman arazileri turizm, maden gibi doğanın yıkımına uğramasına neden olan sektörler orman arazileri etrafından uzaklaştırılmalı, ormanları satılacak kereste olarak gören uygulamalar durdurulmalı, talana yol açan yasal düzenlemeler iptal edilmelidir.
  • DSİ’nin “dere ıslahı” adı altında dere yataklarını bozarak, betona hapsetmesi doğal akışa müdahale etmesi derhal durdurulmalıdır.
  • Derhal doğal yaşamı yok eden madenlerin, HES’lerin, termik santrallerin ruhsatları iptal edilmeli bunca felakete rağmen sürdürülen nükleer santralin inşaatı durdurulmalıdır.
  • Yangınlara ve sellere dair bölge hakimiyeti olan, profesyonel çalışanlar işe alınmalı, niteliksiz kadrolaşmanın önüne geçilmelidir.
  • Yangınlarda ve sellerde ölen, yaralanan, mahsur kalan insanların kurtarma çalışmalarının yanında hayvanlar için de özel profesyonel ekipler ve ekipmanlar sağlanmalıdır.
  • Felaket bölgeleri için yapılacak onarım, yardım, düzenleme çalışmalarında kamu yararını gözeten sendika, oda ve STKlar ile birlikte hareket edilmeli ve kolektif işleyen kriz merkezleri oluşturulmalıdır.