Monarşi ile yönetilen Suudi’de kadınların özgürlük yürüyüşü -2

Bölgesel sorunlar kadın özgürlüğünü kısıtladı Suudi Arabistan Krallığında iç sorunlar ve bölgesel olaylar kadınlar açısından özgürlüğün kısıtlanmasına neden oldu. Kadınlara yönelik çıkarılan fetvalar ile kadınların yaşam alanları daraltıldı.

SANAA EL-ELİ

Haber Merkezi - Şehzade Faysal'ın öldürülmesinin ardından 1975'te dini kurumlar bir kez daha devlet üzerinde egemenlik kurdular. Daha çok güçlerini pazarlarda ve sokaklarda kullanan dini kurumlar, kadınların özgürlüğünü hedef aldılar ve kadınları kendi kontrolleri altına almaya çalıştılar. 1960 ve 1970'lerin başlarında sokakta sadece ihtiyaçlarını gidermek için çıkan kadınlar için olumlu gelişmeler yaşandı. Ancak sonrasında kadınlara yönelik yaşanan tecavüz saldırıları büyük tepkilere neden olurken, sokakların güvensiz oluşundan kaynaklı kadınlar yeniden evlere kapanmak zorunda bırakıldı. 

Al-Sehwe tarikatının etkisi

Al-Sehwe'nin bilinçli bir tarikat olduğu bildiriliyor. Bu tarikat, 1979 yılında kuruldu. Kurucusu Mısır ve Suriye hükümetlerinin yönetimi nedeniyle Suudi Arabistan'a kaçan Ixwanul Mislimîn Hesen El-bine'ydi. Ixwanul Mislimîn Hesen El-bine, toplumsal normlara karşı çıkan, toplumsal ve dini gelenekleri bir arada taşıyan bir dini bilinci benimsemişti. Vahhabi düşüncesinden bir yaklaşımın kendisini inşa ettiği ve güçlendirdiği belirtiliyor. Bu şekilde Suudi toplumu üzerinde bir etkisi oldu. Ixwanul Mislimîn Hesen El-bine, 1928'de Mısır'da kuruldu. Dini ve siyasi zeminde örgütlenir ve devlet gücünün kullanımı üzerinde çalışır. Suriye, Türkiye, Katar ve Filistin gibi birçok devlete 72 devlete yayıldığı bilinmektedir.

Vehhabîliğin Müslüman Kardeşler'i yani Ixwanul Mislimîn Hesen El-bine desteklediği iddia ediliyor. Suudi siyaset bilimci Ömer Al-Beşir Al-Turabi, "Siyasal İslamcılık" başlıklı bir çalışmasında şunları söylüyor:

"Üçüncü Suudi devletinin kuruluşundan bu yana yaşanan kriz ve ayaklanmada Prens Abdülaziz, Mısır'daki İslami örgütün güçlendirilmesini savundu. Bu şekilde dini kurumlar toplum ve kadınlar üzerinde egemenlik kurmuşlardır. Mekke'deki büyük cami olayının ardından devlet yönetimi ile çatışma ve güvensizlik ortaya çıktı. Dini kurucu, devletin sağ muhalefetinin bir temsilcisi olan Al-Haram Al-Makka'deki olayının ardından ve Al Suud ailesinin inancına ve onların yönetme hakkına sahip olduğu inancıyla toplum ve kadınlar üzerindeki otoritesini yeniden kuruyordu. 1979 yılında Juhayman Al-Otibi tarafından yönetilen Ben Mehdiyim adlı Haram Al-Makka olayında, aileleri ve cemaat yönetiminin egemenliğini ve toplumsal krizin sebebini kınamakta ve bunu yaymaktadır. Bunun onun camiden kovulmasına ve olayın yöneticilerinin idam edilmesine yol açtığı elbette biliniyor. Halkın ve eğitimsiz kadınların Haram Al -Makayê'deki olayı ‘Allah'ın gazabı’ olarak nitelendirdiği iddia ediliyor. Devlet ayrıca dini milliyetçiği uyguladı ve ahlaki yozlaşma kriziyle mücadele etmeye ve kadın giyimi ve cinsiyetçilik üzerindeki kontrolünü artırmaya odaklandı.” 

Fetvalarla kadınların hakları ellerinden alındı

Dini kurum temsilcilerinin dini yönettiği ve kadın haklarıyla ilgili birkaç fetva yayınladığı bildiriliyor.  Kadın boyunduruğun hayatta kalmasını sağlamak adına ona uygulanan kanun ve yönetmelikler çıkarılmamıştır. 1980'li yıllara gelindiğinde kadın bedeniyle ilgili fetvaların 30 bine ulaştığı ve kadın bedeninin ‘ahlaksızlığın önünü açtığı’ söyleniyor. Bu kanunların tümü, bu fikirler kabul edilene ve ele alınana kadar, okullarda ve üniversitelerde topluma ve eğitim sistemine dahil edilmiştir. Bahsedildiği gibi kadınlar aleyhine verilen fetvalarla kadınlar tüm hayati, siyasi haklarından mahrum bırakılmıştır. Kadınların yurt dışında okuması, siyah giyinip yüzünü kapatması, erkeklerin dört kadınla evlenmesinin normal karşılanması gibi kadını öteleyen ve eksik gören birçok yaptırım uygulanmıştır. Kadınlarla ilgili fetva veren temsilciler ve din adamları, kadınların erkeklerle görüşemeyeceği ve ailenin izni olmadan yurt dışına çıkamayacağını gibi bir çok yasak getirerek kadınları siyasi haklardan da alıkoymuştur.

Kadınlar eğitimden uzaklaştırıldı

Mir Faysal'ın eşinin toplumun bilincini değiştirmeye yönelik çabaları, kızlarının yurtdışındaki eğitimleri, aşiret geleneklerinin özgünlüğü kadınların özgürlüğünün yolunu ortaya koymaktadır. Ancak kız çocuklarının eğitimde geri plana atılmasına bağlı olarak kız çocuklarının eğitiminde düşüşe neden olduğu ileri sürülmektedir. Bununla beraber çocuk yaşta evlendirilmeleri, iş imkanı bulamamaları ve okuldan mahrum bırakılmışlardır. Petrol sektörü erkelerin elindeydi, kadınlar burada yer alsa bile çoğu personeldi. Aramko Fabrikası 1933 yılında kuruldu, Bu fabrika işçiler için açıldı, ancak birçok kadın çalışmayı reddetti. Bu yüzden okuyan kadınlar işsiz kalıyordu ve birçoğu var olan zihniyetten dolayı ev içinde kalıyordu. Görüldüğü gibi erkek egemen sistem kadınların ilerlemesini istemiyor. Kadınların arkadaş veya akrabayla görüşmesi bile ailenin onayından sonra olması, verilen fetvaların çoğu bunu gösteriyordu.

Kadınlar sözleşmenin imzalanmasını talep etti

Suudi Arabistan'daki kadın işçiler, İslami geleneğe verdikleri sözleri tutarken, devletten kadın haklarını talep etmeleri ve onlara daha fazla hak vermeleri için çaba sarf ediyorlar. Ayrıca devleti katı dini görüşlere son vermeye çağırıyorlar. 2000 yılında imzalanan SIDAW Uluslararası Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Sözleşmesi'nin uygulanmasını talep etmektedirler. Suudi kadınlar da Birleşmiş Milletler Örgütü’nün üyesi olup, kadın birliği, eşitliği ve gücü olarak aynı zamanda, İslami işbirliğinde "Un Woman" kadın örgütü olarak yer almaktadır. Liberal ve İslami kadınlar arasında bir fark vardır. Liberal kadın sorunların nedeninin Vehhabîliğin toplumsal huzursuzluğu olduğunu söylerken, Müslüman kadınlar da İslam'ın kadınlara verdiği özgürlüğe karşı kabile geleneklerinin özgürlük mücadelesini yarattığını söylüyor. Ayrıca dini ve devlet kurumlarının cinsiyet ve idari ayrımcılığı yasaklamasını yasaklayan üçüncü bir satır daha var.

Hak ve özgürlüklerin bedelleri

70'li yıllarda gelindiğinde Suudi toplumu hayatın tüm imkanlarını elde etti ve zenginliğe ulaştı. Çoğu zaman petrol rafinerileri kullanılırken başta kadın hakları olmak üzere toplumun tüm hakları unutulmuştur. Kadınların iş ve zenginlik için ailelerinden yararlanmayı tercih ettikleri iddia ediliyor. Ama hak ihlali daha fazlaydı. Devletin gücüne dayanan bu maddi bilinçle kadınların erkeklere ait olduğu ve onlarsız hiçbir şey yapamayacağı söyleniyor. Eğitim açısından petrol zenginliği devlete okul ve üniversite inşa etme fırsatı sağlamıştır. Bununla beraber kız çocuklarına düşük maliyetle okuma fırsatı verilmiş, bu da yurt dışında okuyamayan kızlar için bir fırsat yarattı. 1980'lerde devlet, üniversite öğretmenleri ve eğitimcileri yurt dışından getirdi. Suudi Arabistan'da yabancı işçilerin yani öğretmen ve doktor gibi birimlerin artmasıyla birlikte Suudi kadınları ile yabancı kadınlar arasındaki farkları gösteren birçok fetva yayınlandı. Renkli elbiseler, yüksek topuklu ayakkabılar, parfümler, takılar çarşıda satılması yasaklandı. Bu fetvalarla Suudi kadınların hakları azaltıldı.

Yarın: Haklar için ilk feminist faaliyetler