Kadına şiddetin başka bir yüzü: “Kumalık” – 1
“Önleyici tedbirler alınmalı” Suriye iç savaşından sonra yerinden edilen kadınlar geldikleri kentlerde yoksulluk, kumalık ve erkek şiddeti gibi birçok sorunla yüz yüze kalıyor. Özellikle kumalık (ikinci eş) sorunun görünür olduğu yerlerden biri olan Urfa’da son 4 ay içerisinde 13 yaşındaki Amara Dawladlı adlı bir çocuk ile 25 yaşındaki Selva El Hinedi adındaki genç bir kadın kumalığı kabul etmedikleri için katledildi. Mülteci kadınların yaşadığı zorluklara dikkat çeken Sosyolog Ruken Ergüneş, kuma ve erken yaşta evlilik vakalarına ilişkin önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini belirtti.
“Önleyici tedbirler alınmalı”
Suriye iç savaşından sonra yerinden edilen kadınlar geldikleri kentlerde yoksulluk, kumalık ve erkek şiddeti gibi birçok sorunla yüz yüze kalıyor. Özellikle kumalık (ikinci eş) sorunun görünür olduğu yerlerden biri olan Urfa’da son 4 ay içerisinde 13 yaşındaki Amara Dawladlı adlı bir çocuk ile 25 yaşındaki Selva El Hinedi adındaki genç bir kadın kumalığı kabul etmedikleri için katledildi. Mülteci kadınların yaşadığı zorluklara dikkat çeken Sosyolog Ruken Ergüneş, kuma ve erken yaşta evlilik vakalarına ilişkin önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini belirtti.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Rıha - Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan iç savaşla birlikte en yoğun Suriyeli mülteci göçünün yaşandığı ülkelerden biri Türkiye oldu. Sınıra sınıf noktasında bulunan Mardin, Urfa ve Antep ise bu göçlerden toplumsal ve demografik açıdan en çok etkilenen kentler oldu. Göçle birlikte yaşanan farklılıkların özellikle son iki yıldır kendini toplumsal bir kriz olarak gösterdiği kentlerde mülteci kadınların yaşadığı hak ihlali ve zorluklar ise derinleşiyor. Yaşanan savaştan çıkıp Türkiye’ye gelen mülteci kadınlar, burada da yaşanan imkânsızlıklardan dolayı kuma (ikinci eş) olmaya zorlanıyor.
Kumalığı kabul etmedikleri için katledildiler
Kumalık sistemi Medeni Kanun'daki karşılığı ve hukuksal nitelendirmesi mutlak boşanma nedeni sayılırken, Türk Medeni Kanunu’nun 161 Maddesi’ne göre kumalık “zina” olarak ele alınıyor. 4 milyona yakın Suriyeli mültecinin yaşadığı Türkiye’de, Urfa kentlerdeki nüfus yoğunluğunda dördüncü sırada yer alıyor. Kentte özellikle Suruç, Akçakale, Ceylanpınar, Eyyübiye ve Haliliye ilçesinde mülteci nüfusu yoğunluk gösteriyor. Peki yasak olmasına rağmen Urfa’da son süreçte artan kumalığın nedenleri neler ve kadınlara nasıl zararlar veriyor? 2021 yılında basına yansıyan haberlere göre kentte biri çocuk biri kadın kumalığı kabul etmedikleri için kumalığa zorlandıkları erkekler tarafından katledildi.
Mülteci kadınlar sisteme güvenmiyor
Kadınların anlatımlarından yola çıkarak gittiğimiz çarşı merkezinde çoğunluk Arap olan kadınların yanlarındaki çocukları ile birlikte kâğıt topladığı ya da peçete sattığına tanık olduk. Her alanda yaşamaya tutunmaya çalışan kadınların toplumsal olarak yaşadıkları bu zorluklar ise yıllardır devam ediyor. Mülteci yurttaşların yaşadığı bu sorunlara dair görüştüğümüz bazı sivil toplum örgütleri ise çalışmalarından yola çıkarak kentte yaşayan mülteci kadınların sisteme güvenmedikleri belirtti. Kadınların yaşadıkları zorlukları ya da ihtiyaçlarını bir güven oluşmamasından dolayı da kamu kurumlarına aktaramadıklarını belirten yetkililer, karakol ya da kamu kurumlarına giden mültecilerin çoğunun ise tercüman yetersizliği nedeniyle derdini anlatamadan evlerine geri döndüğünü ifade etti. Mülteci konusunda çalışma yürüten kimi derneklerden aldığımız bilgilere göre ise, özellikle son iki yılda çok sayıda kadının para karşılığı evlilik bahanesiyle sınırın diğer tarafından kentte geldiği kaydedildi.
Kentteki tek sığınma evi 20 kişi kapasiteli!
Kentte yaşadıkları zorluklara karşı ilk tercihleri zorla evlilik ya da dışarıda peçete satmak olan mülteci kadınların güvenceli bir şekilde kalacakları yerler ise sınırlı sayıda. 2 buçuk milyon nüfusa sahip olan kentte sadece bir sığınma evi bulunuyor. Bu sığınma evinin de 20 kişi gibi az bir sayıyla sınır olması nedeniyle sığınma evine giden kadınların fiziki zorluklar nedeniyle bir süre sonra sığınma evinden çıktıkları belirtiliyor. Yoksulluk, baskı ve fiziki zorluklarla yaşamlarını idame ettiren kadınlara bu sorunlar karşısında dayatılan kumalık ise kadınları farklı bir çıkmaza sürüklüyor. Devletin sessizce izlediği ve Türkiye’de yasak olmasına rağmen bölgenin çoğu kentinde halen devam eden kumalığı yine kuma vakalarının en çok yaşandığı yerlerden biri olan Urfa özelinde araştırdık.
“Erkekler yaşanan her durumu fırsat biliyor”
Eyyübiye ilçesinde yaşayan H.Z. adındaki bir kadın, Suruç’ta evli olan kızının üzerine bir ay önce kuma getirildiğini söyledi. Artan nüfus oranı nedeniyle erkeklerin eşleri ile tartıştıkları gibi Suriye’den gelen ve yardıma ihtiyacı olan kadınları, “Ben sana bakarım” diyerek kuma edindiklerini belirten H.Z. konuya dair şunları söyledi: “Benim kızım 8 yıldır evli. Bu olay daha bir ay önce yaşandı. Kimsenin bir şeyden haberi yokken gidip kızımın üzerine kuma getirmiş. Kadının kim olduğunu da bilmiyoruz. Şimdi kızım çocukları ile birlikte ne yapsın. O adamdan ayrılsa çocukları ile birlikte ortada kalır. Ayrılmazsa yine başka dert… Suruç’ta eşiyle kavga eden ikinci gün elinde biriyle evine geliyor. Kadınlar hatta bazen çocuk olanlar buna zorlanıyor. Ellerinden bir şey de gelmiyor. Olan yine kadına oluyor her türlü zorluğu yaşıyor. Bu hak değil. Kadınlar bunlara kanmasın.”
“Kadının maddi durumu kumalığa bahane ediliyor”
Aynı ilçeden konuştuğumuz Suriyeli bir kadın ise, kuma giden kadınların çoğunun mecburiyetten buna razı olduklarını ifade etti. Ailesi fakir olan ya da eşi savaştan dönemeyen kadınların çocukları için böyle bir yola mecbur bırakıldıklarını belirten kadın, “Kimi severek evleniyor kimi de istemeyerek. Kimisi var daha birbirlerini görmeden ailesi gelip kadını alıp eve götürüyor. Genelde bir tane çocuğu olan ya da olmayan kadınlar eşleri olmadığı için bunu yapıyor. Onun dışında kendine bakma şansı kalmıyor çünkü. Diğer tarafta erkeklerde bunu kullanarak kadına yaklaşıp resmi bir şey olmadan kadınla evleniyor. Kadınlar ve çocukları buna mecbur bırakılıyor” sözlerini kullanarak, kadınların bu noktada yaşadığı dramı gözler önüne serdi.
“Aracılarla olay sistematikleşiyor”
Kuma evliliği yapan S.H. ise hiç görmeden aracı şeklinde evlendiğini söyledi. Kadınların çoğunun ağzından çıkan, bu aracılar genelde para karşılığı ailelerle görüşerek yapılacak evliliğin önünü açıyor. Erkek tarafının 20 bin verdiği aracının gelip ailesi ile görüştükten sonra kuma olarak evlendiğini ifade eden S.H. güvencesi olmadığı için ise ayrıldığı takdirde yine erkek tarafından 20 bin alma sözü istediğini söyledi. S.H. sonrasında yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “Aracı gelip ailemle konuştuktan sonra evlendim. Benim ailemde bunun gibi bir evlilik daha var. Eğer anlaşamayıp evime dönersem bana para verecekler. Bazı anneler çocuklarına bakılsın, aç kalmasınlar diye bunu yapıyor. Kadınların ailesi özellikle daha önceden evli ya da yaşlı adamlar seçiyor.”
Ruken Ergüneş: Yoğun olarak sınır kentlerinde yaşanıyor
Çıkan savaştan hayatını kurtarmak için kaçan kadınların geldikleri sınır kentlerinde yine hayatlarını kurtarmak için kuma evliliği ve başka durumlara sürüklendiğini aktaran Sosyolog Ruken Ergüneş ise bu vakalardan yaşanan sonuçların toplumu bir bütün olarak etkilediğini ifade etti. Mülteci kadınların ülkeye geldikleri günden bu yana insanlık dışı durumlarla karşı karşıya kaldıklarını belirten Ruken Ergüneş, bu örneklerin yoğun olarak sınır kentlerinde yaşandığına dikkat çekti.
“Mülteci kadınların yaşam koşulları çok kötü”
Ruken Ergüneş, konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Bugün özellikle yoğun göç alan Urfa ve aynı hat üzerindeki kentlerde savaştan kaynaklı olarak göç etmek zorunda kalan kadınların yaşam koşullarının ne kadar kötü olduğunun biz de farkındayız. Maalesef ki bütün savaşların sonuçları ve ortaya çıkardığı tahribatta en büyük mağdur kadın ile çocuklar oldu. Bu gerçeklik dün olduğu gibi bugün de göz ardı ediliyor. Devletin belli mekanizmalar geliştirip önlem alması ve kadınları korumaya dönük politikalarda yetersiz kalması da bu sonuçların ortaya çıkmasında bir nedendir.”
“Çok ağır bir tablo ile karşı karşıyayız”
Sınır kentlerinde var olan kuma, fuhuş ve erken yaşta evlilik gibi durumların savaş göçü ile birlikte had safhaya çıktığını vurgulayan Ruken Ergüneş, “Yaşanan bu durumlar toplum içerisinde var olan şeyler iken savaşla birlikte çok daha fazla arttığını söyleyebiliriz. Çok daha ağır bir tablo ile karşı karşıyayız, çünkü kumalığı kabul etmeyen kadınların katledildiğini biliyoruz. Çocuk yaştaki kız çocuklarının yaşı büyük erkeklerle evlendirildiğini biliyoruz. Burada göçe zorlanan insanlar dışında o toplum içerisinde herkes tarafından kabul edilen bir şeye dönüşmüş durumda. Korkarız ki bunun daha çok daha ağır sonuçları ile yaşamak zorunda kalacağız” şeklinde konuştu.
“Bu süreç topluma büyük zarar veriyor”
Kadınların iki taraflı mağdur edildiğini sözlerine ekleyen Ruken Ergüneş, “Kadınlar yaşanan duruma aslında bir nevi fuhuş ya da uyuşturucu gibi yollara sürüklenmemek için yapıyorlar. Bu durum hem kadına hem de topluma büyük zararlar veriyor. Toplum yaşanan bu kuma ve erken yaşta evlilik durumlarını görmezden gelip normalleştiriyor. Bu durum da bu vakaların daha da artmasına neden oluyor. Kadın bu sonuçla hem duygusal, hem hukuksal hem de ekonomik anlamda mağdur oluyor. Bu durumun önüne geçilmesi için de mülteci kadınlar için gerekli yaşam şartları oluşturulmalıdır. Bunun yanı sıra kuma ve erken yaşta evlilik vakalarına ilişkin önleyici tedbirler alınmalıdır” dedi.
YARIN: “Kuma evlilikleri kadınların iradeleri dışında gelişiyor”