Dicle ve Fırat Nehri olmasa Mezopotamya da yok olacak
Türkiye, Dicle ve Fırat nehirlerindeki suyun azalmasını göz önünde bulundurmadan nehirler üzerine barajlar ve santraller kurmaya devam ediyor. Yanlış politikalar Mezopotamya’nın ana damarlarını kurutuyor.
Haber Merkezi - Mezopotamya kelimesi Yunanca’dan geliyor. “Musi” ortasında ya da orta demek. “Pûstamos” ise nehir anlamı yani Dicle ile Fırat Nehri arası demek. İnsanlık tarihi Mezopotamya’da başladı. İnsanlığın başlangıcından bu yana güç ve egemenlik çatışmaları yaşanmıştır. Mağaralardan çıkıncaya kadar insanların tarih, doğa ve su ile etkileşim halinde farklı bir yaşam kurulduğu ortaya çıkmıştır.
Sümerce Hint-Avrupa grubunda
Sümerliler, yaşam savaşının ardından insanlık devrimi olarak kabul edilen Mezopotamya'da, Dicle ve Fırat'ın varlığı büyük bir medeniyetin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kuşkusuz Mezopotamya'da Sümerlerin sonu nasıl olduğu hala belli olmamıştır. Dr. Sûran Heme Reş, Sümerlilerin dili üzerine yaptığı araştırmalarda Sümer dilinin Kürtçeye çok yakın olduğunu ve Hint-Avrupa dil grubuna mensup olduğunu ortaya koydu.
Mezopotamya ve yaşam
Tarım, barajlar, sel setleri, astronomi, heykel ve kazılar, doğumdan beş bin yıl öncesine dayanıyor. Şuan yaşanan değişimlerin hepsi insanlık tarihinden geçmiş ve günümüzdeki değişimlerin temellerini sağlamış. Mezopotamya topraklarında hem Dicle hem de Fırat nehirlerinin varlığı bir yaşam alanı haline gelmiş. Kuşkusuz su kıtlığı her zaman her yerde yaşamın temel sorunu olmuştur. Mezopotamya bu nehirlerin varlığı sayesinde büyük bir uygarlık kurabilmiştir. Şimdiye kadar da bu alanda bulunmayan çok yer bulunmaktadır.
UNESCO karar aldı
UNESCO tarafından 1972 yılında yapılan bir kongrede, doğal alanın ve dünya uygarlığının bir bölümünün gelecek nesiller için tarihi kalıntılar olarak kalması kararlaştırıldı. 2016 yılında bu örgüt, arkeolojik listeye medeniyetin tarihi eserlerinin bir parçası olarak Batı Irak'taki su havzasının adını almış ve bunların korunmasını ve tehdit almamasını istemiş.
Tarım anlamından yararlanma
İlk ulusal nehir, başından sonuna kadar bir ülke sınırları içinde kalan sudur ve hiçbir ülke bu suya katılmamıştır. İngiltere, Çin ve Fransa'daki Taymiz Nehri gibi bu suya gözetmenlik yapmaktadır. Bu ülkeler tarım, sanayi ve turizm anlamından bu sudan faydalanmaktadır. İkinci uluslararası nehir olan bu su türü, iki veya daha fazla ülkenin sınırındadır. Her ülkenin kendi batılı ülkelerinin çıkarlarına bağlı kalmak şartıyla iç kısımda egemenliğe sahiptir. Özellikle Dabun, Reyin, Nil ve Fırat nehirleri gibi tarım, sanayi ve turizm anlamında yararlanmaktadır.
Uluslararası antlaşmalar
Uluslararası su geçişlerinin aşamaları farklı dönemlerde yapılmış. Ancak gerektiği gibi uygulanamamıştır. Birleşmiş Milletler 21 Mart 1997 tarihinde 104 lehte ve 3 ülkenin aleyhte, İsrail ve Etiyopya dahil 27 ülkenin oy kullanmadığı bir toplantı yaptı. Uluslararası suyun tarım dışı kullanımına ilişkin uluslararası anlaşmayı onayladı. Bu anlaşmalar su sorunlarının çözümü ve su denetimi için uluslararası hukuka da konulabilir.
Anlaşmaya varabilirler
33. maddeye göre, ülkeler arasında müzakereler yoluyla su sorununa çözüm bulunamıyorsa, tarafları çözüme kavuşturacak ve yasaların uygulamasını sağlayacak bir su kurulu oluşturulmalı. Aynı maddenin 9’uncu bendi “Bu anlaşmayı imzalayan ülkeler, sorunun çözümü için uluslararası mahkemede anlaşabilir veya uluslararası arabuluculuk yoluyla bir anlaşmaya varabilirler” der.
2040’da kuruyacak
Türkiye, on bin yıllık bir tarihe sahip olan Hesenkeyf’i baraj suyu altında bıraktı. Bunun dışında Dicle ve Fırat nehirlerindeki suyun azalmasına etki eden iki baraj ve 19 santral daha oluşturdu. Bu, Mezopotamya'nın tüm bölgelerini içeren tarihi yerleri etkiliyor. Türkiye'de GAP projesinin tamamlanmasıyla her iki nehir olan Dicle ve Fırat nehirlerinin suları yaklaşık yüz milyar metre azaldı. Uluslararası kuruluşların ve Avrupa Birliği'nin araştırmalarına göre Dicle ve Fırat'ın su seviyesi üç kat daha düşerse bu iki nehrin 2040 yılına kadar kuruyacak.