Tarihe adını yazdıran direniş: Kobanê

Kobanê tarihi direnişiyle tüm dünyanın dikkatini çekti ve 134 gün süren direniş halklara umut oldu.

Haber Merkezi - Kobanê direnişi bugün halklara ortak bir yaşamın somut halini ince ince tüm hatlarıyla gösteriyor. Özgürlük için savaşan bir halk 134 günde sesini tüm karanlığa rağmen duyurmayı başardı. Bugün hala saldırı altında olan Kobanê, yeni yaşamın tohumlarını direnişi sırasında en derinden attı. 

2011 yılının Mart ayında “Arap Baharı” adı altında başlayan ve bir anda yayılan protestolar sonrasında, büyük bir yıkıma neden olan çatışma ve işgale evrildi.

IŞİD, 2014 yılına gelindiğinde Suriye’nin Rakka kentini işgal etti ve 8 Haziran tarihinde Irak’ın Musul kentini ele geçirerek geniş bir alanda kontrolü eline aldı. 3 Ağustos 2014'te ise IŞİD, Şengal’e saldırarak Êzîdîlere yönelik katliam gerçekleştirdi. Aynı yıl 15 Eylül’e gelindiğinde Kuzey ve Doğu Suriye’de kantonlar kurarak bulundukları bölgeleri savunan Kürtler hedef alındı. DAİŞ, Suriye-Irak’ta aldığı diğer kentler gibi kısa sürede Kobanê Kantonu’nu da almaya çalıştı ama burada, tarihin en büyük direnişlerinden biriyle karşılaştı.

Direniş tüm dünyada yankı buldu

Tüm saldırılara karşı direnen YPG/YPJ'lilere, 15 Eylül akşamı yüzlerce IŞİD’li tank ve toplarla saldırdı. Savaşçılar, mevzilendikleri köy okulunda 24 saat boyunca saldırılara karşı direndi. Savaşçıların başındaki komutan Rodî Efrîn, mesajını telsiz üzerinden YPG/YPJ komutanlığına, “Biz sonuna kadar direneceğiz ve düşmanın geçişine izin vermeyeceğiz. Şehit düşeceğimizi biliyoruz, ancak yolumuzdan yürüyecek olanlar da var” diye verdi. Savaşçıların bu kararlılığı direnişin de başlangıcı sayıldı. Kobanê’de Arîn Mîrkan başta olmak üzere yaşamını yitiren yüzlerce kişinin direnişi, tüm dünyada yankı buldu.

Abdullah Öcalan’ın mesajı ile direniş büyüdü

22 Eylül’de saldırılar tüm hızıyla devam ederken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kobanê’nin düşüşü, tüm Kürdistan’ın düşüşü demektir. Herkes bu gerçekliğe göre hareket etmeli” değerlendirmesi ve Kürt sorununun çözüm anahtarının Kobanê olduğu çağrısı sonrası, Kürtler yönünü Kobanê’ye çevirdi. Abdullah Öcalan’ın mesajı direnenlere moral olurken aynı zamanda yine tüm dünyanın bu direnişi sahiplenmesine neden oldu.

Protestolar uluslararası desteği getirdi

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın direniş mesajı ile birlikte Türk devletinin askerleri ile IŞİD üyelerinin sınırda yan yana gözüktüğü fotoğraflar ve AKP'li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın “Kobanê düştü, düşecek” sözleri, halkı sokaklara döktü. Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Kobanê’ye ilişkin protesto eylemleri düzenlendi. Bu protestoların etkisi ve IŞİD'in aldığı yenilginin ardından uluslararası koalisyon güçleride kimi alanlarda savaşa katıldı.

IŞİD’in yenilgisi

Kobanê’de, tam 134 gün süren bir direniş yaşandı. Kobanê 26 Ocak 2015’te direniş sayesinde IŞİD’den tamamen temizlendi. Kobanê’de bu sonuç IŞİD’in ilk yenilgisiydi. Kobanê’de farklı inanç ve halklardan yüz binlerce kişi direnişi sahiplendi ve özgürlük için mücadele etti. Günler süren direnişte özellikle kadın savaşçıların varlığı herkesin dikkatini çekti. Kobanê’de yaşananlar şarkılara, filmlere, belgesellere konu oldu. 

Dünya Kobanê Günü

Dünyanın dört bir yanından Nobel Barış Ödülü sahipleri, akademisyen, aydın, yazar, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de bulunduğu binlerce kişinin çağrısıyla bu direnişe destek için 1 Kasım tarihi “Dünya Kobanê Günü” olarak ilan edildi. IŞİD’e karşı direnişi ile Kobanê halkı, aynı zamanda dünya halklarına yeni bir yaşamın mümkün olabileceğini gösterdi. 1 Kasım Dünya Kobanê Günü kapsamında her yer de insanlar her yıl bu direnişi selamlamak için sokağa çıkıyor. Beş kıtada en az 30 ülkede ve yüzlerce kentte Kobanê için eylemler yapılıyor ve Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen saldırılar protesto ediliyor.

Türkiye’de Kobanê olayları nasıl başladı?

2014 yılının Eylül ve Ekim aylarında IŞİD'in Kobanê’ye saldırılarının yoğunlaşması ve direniş çağrıları ile birlikte Türkiye’de de farklı şehirlerde Kobanê’ye destek eylemleri yapıldı. Tükiye’de Kobanê eylemlerinin ardından yargı yoluyla farklı bir süreç işletilmeye başlandı. Siyasetçiler Kobanê eylemleri nedeniyle “yargılandı”; hapsedildi. HDP'nin o tarihteki eş başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş'ın da aralarında olduğu 20'si tutuklu 108 siyasetçi, "halkı sokağa döktükleri" iddiasıyla, "Ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bölmek" suçlamasıyla yargılanıyor. “Kobanê olayları” olarak bilinen protestolarda yetkililere göre 35 il ve 96 ilçede yaşanan olaylarda 37 kişi yaşamını yitirdi, 326'sı polis 761 kişi de yaralandı. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) hazırladığı raporda ise 7-12 Ekim 2014 tarihleri arasında ülke genelinde 46 kişi yaşamını yitirdi. Kobanê olaylarında 197 okulun yakıldığı, 269 kamu binasının tahrip edildiği, 1731 ev ve işyeri paramiliter gruplar tarafından yağmalandığı ve 1230 aracın da zarar gördüğü belirtildi.

2014 yılındaki olaylarla ilgili başlayan soruşturma 2021 yılında davaya dönüştü.

Dava 7 yıl sonra görülmeye başlandı

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kobanê eylemlerindeki ölümlerle ilgili olarak sokak eylemi çağrısı yapan HDP'yi suçladı. HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticileri hakkında suç duyuruları yapıldı. Soruşturmalar nedeniyle HDP'liler hakkında fezleke hazırlandı. HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının gündeme gelmesi de bu olaylardan sonra başladı. 20 Mayıs 2016'da Meclis'te oy çokluğuyla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekilleri 4 Kasım 2016'da evlerine yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklandılar. HDP'nin sosyal medyadaki Kobanê paylaşımı gerekçe gösterilerek HDP'li 108 isim hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame hazırladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, olaylarla ilgili soruşturması kapsamında 2 Ekim 2020'de 17 HDP'li siyasetçi tutuklandı. Savcılığın, 30 Aralık 2020 tarihinde hazırladığı iddianame, 7 Ocak 2021'de Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

26 Nisan'da Sincan Cezaevi Kampüsü'nde başlayan davada 20'si tutuklu 108 HDP'li siyasetçi yargılanıyor.

Kadın siyasetçiler ne dedi?

Kobanê davasında başından bu yana savunma yapan kadınlar adeta herkese uluslararası ders niteliğinde konuşmalar yaptılar. Kürtlerin mücadelesinin e demokrasinin hedef alındığını dile getiren kadın siyasetçiler Kobanê işgali ile de Kürtlerin özgürlüklerinin hedef alındığını ancak egemenlerin amaçlarına ulaşamadıklarını ifade ettiler.

Dava kapsamında yargılanan siyasetçilerin savunmalarından alıntılar şöyle:

Sebahat Tuncel

“2015’ten bugüne sistematik olarak Kürt kurumlarına dönük baskılar bugünü ördü.

…Her şey siyasaldır bu davada olduğu gibi. Bu dava sürecine de yansıyor. İddianamenin hazırlanmasından sonraki süreçte, gelen evraklar, dosya ilerledikçe eklenen evraklarda net görüyoruz. Kürt meselesini mahkeme salonlarında çözemezsiniz. Erdoğan ne diyor, ‘Biz o sorunu çözdük’ diyor. Ne yapmış kabinesine iki Kürt koymuş. Bunlar Kürt sorunu savunmuş mu, anayasal hakları savunmuş mu? O iki Kürt bakan hakikatin açığa çıkarmak için ne yapmışlar?  Musa Anter davasını düşürdüler, bunun peşine düştüler mi? 40 milyon Kürdü nasıl görmeyeceksiniz? Biz her zaman haklının, devletin yok saydığı insanların yanında olduk o yüzden bu kürsülerde yargılanıyoruz. Elbet bir gün gerçek sorumlular açığa çıkarılacak, Apê Musa’nın da sorumluları açığa çıkarılacak. Bu dosyada bu kadar insanın yaşam hakkı elinden alınmış, kim aldı bunları? Gerçek failler henüz ortada yok. Bu davayla siz gerçekleri gizlemek istiyorsunuz. Eğer yargıda adil olsaydınız dönemin AKP'lileri de getirecektiniz. Gelen belgelerin hepsi siyasi amaca hizmet ediyor. Savcı Altun tam tamamlayamamış sizde buradan eksiklikleri tamamlayıp ceza vermek istiyorsunuz.”

Gültan Kışanak

“Siz bu senaryoda aktör olmak istiyor olabilirsiniz ama biz olmayacağız. Biz barışı, demokrasiyi, kadın haklarını savunmaya devam ederek bu iddianameyi size iade edeceğiz. Bu mahkeme başladığında beri tutukluluğumuz hakkında iki karar verdiniz. Hakkımda yazılan karardaki haberlerin ikisi ben gözaltındayken Eş Genel Başkanlarımızın açıklamaları. Üçü ben tutukluyken yine partililerimizin açıklamaları. Kalan haberlerden beşi aynı.

Kürtleri yeri gelince gerici diye, yeri gelince terörist diye yargılıyorsunuz. Bu sıfatların hepsini bize yakıştıranlara iade ediyoruz. Biz Kürdüz, bunu kabul etseniz, insan haklarını kabul etseniz bir sorun kalmayacak.”

Ayla Akat Ata

“İnsanları sokağa çıkarmak anayasal hakkımız ama o sokağa silahlı güçleri biz taşımadık. Kimin ne yaptığının farkındayız. Çözüm Süreci bir çeşit kutsalımızdı ama koruyamadık.

…Bu ülkenin içişleri bakanı parantez kapatmaktan söz ediyordu, tarih bilinci olsa bu sözü kullanmaz. Ama değil, tarih bilinci yok, bütün AKP’lilerin bir parantez kapatma sorunu var. Bu kadar basit mi? 30-40 yılın hesabını yapıyorlar. Bu kadar mı insan kendi ülkesinden yaşanılan sıkıntıya arkasını döner.

2015’te ‘Kürt sorunu vardır’ diyen Başbakan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra ‘Kürt sorunu yoktur’ dedi. Bu ülkenin her yerine cenaze gidiyor, her gün ellerine haritalar alıp başında yorum yapıyorlar. Bugün Çözüm Sürecini bitiren ve bizi bu dosyada yargılayan anlayış bir kanat Dehak’a taş çıkarıyor. Gençlerin kanından içen bir Dehak var çünkü onlar kazandılar.”

Figen Yüksekdağ

“Yitirilen canların ölümünü kullanmanın dışında hiçbir şey yapmadınız. Biz bugün dediğimizi 6 yıl önce de söyledik. Bağımsız mekanizmaların bu suçları araştırması gerekiyor. Türkiye tarihinde Anayasa’nın çiğnendiği ikinci örnektir bu dava. Birinci örnek Yassıada davasıdır. Yassıada davası, sözde kendisini Yassıada mağduru olarak gören Saray iktidarı tarafından şu an kopyalanıyor.”

Zeynep Ölbeci

“Bu davayla bizi korkutmaya çalışıyorlar ve siyasi bir davadır. Bir Kürt kadınlar üzerinde defalarca denediler ama biz korkmuyoruz ve geri adım atmıyoruz. Çünkü bir haklıyız. Erdoğan ‘Kobanê düştü düşüyor’ dediğinde İŞİD Êzîdî kadınları kaçırıyordu. Kürt kadınlarına yapılan zulmü dünde kabul etmedik buğun de tüm kadınlara yapılan zulmü kabul etmiyoruz. Bu nedenle elimizden ne geliyorsa yapacağım isterlerse yıllarca hapis versinler”

Emine Ayna

"Hepimiz bir sonucuz. Kobanê olayları, PKK bunların hepsi bir sonuç. Nedeni ise Kürtlerin inkârı. Kürtler durduk yere isyan etmiyor. Hakları nedeniyle isyan ediyorlar. 80 öncesi Kütahya’da defterime ‘pis Kürtler’ yazıyorlar, babamın inşaatını basıp yıkıyorlardı. Evimize bomba atıldı, kardeşim duyma yetisini kaybetti. Polis bize ‘Güvenliğinizi sağlayamayız Kütahya’yı terk edin’ dedi. Bana Kürtlük bilincini veren devletin kendisidir. Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesi defnedildiği mezardan çıkarılmak zorunda kaldı. Tarih boyunca yaşanan travmaları bir düşünün. Nasıl bir gelecek yarattığınızı düşünebiliyor musunuz? Bunları size söylemek zorunda kalıyoruz. Sizinle mi tartışacağız bunları?"