Tunuslu feministler: Kadın katliamları acil durdurulmalı
Feminist aktivist ve avukat Hamida Al-Shayeb, Tunus’ta artan kadın katliamlarına karşı hükümet ve devlet yetkililerinin acilen inceleme başlatması çağrısında bulunarak, erk zihniyete karşı da toplumsal dönüşümün gerekliliğini işaret etti.
ZOUHOUR MECHERGU
Tunus – Feminist aktivist avukat Hamida Al-Shayeb, kadın katliamları ve şiddete karşı yasaların tek başına yeterli olmadığını kaydetti. Asıl yapılması gerekenin erk zihniyetin değişmesi gerektiğini kaydeden Hamida Al-Shayeb, bunun içinde mücadele yürütülmesinin şart olduğunu dile getirdi. Tunus İnsan Haklarını Savunma Birliği Üyesi de olan Hamida Al-Shayeb, ajansımızın konuyla ilgili sorularını yanıtlayarak, şiddete karşı mücadele yöntemlerine dikkat çekti.
Tunus’ta Suad Al-Suwaidi'nin eşi tarafından katledilmesi ardından feminist dernekler seslerini yükselterek yasalara dikkat çekti. Yasaların uygulanmaması nasıl bir sonucu ortaya çıkarıyor?
Birkaç gün önce Kairouan vilayetinde iki kız annesi Souad Al-Suwaidi eşi tarafından katledildi. Gazete sayfalarına her gün göz attığımızda kadın katliam haberleriyle karşılaşıyoruz. Artık toplum bu haberleri gerek yazılı basında ve gerekse de görsel basında normal bir durummuş gibi okuyor. Kadın örgütleri olarak sesimizi yükseltiyoruz ancak devletin sessizliği kadınları öldürmeye devam ediyor. Biran önce devlet ve hükümet yetkilileri gerekeni yapmalıdır. Kadınların gidecekleri sığınma evleri olursa belki birçok kadının hayatını kurtulacaktır. Souad’dan önce de sonra da kadınlar katledilmeye devam ediyor. Hükümet, feministlerin ve insan hakları aktivistlerinin haykırışlarını görmezden gelmeye devam ediyor. Sıradaki kurbanın kim olacağını bilmiyoruz. Benim arkadaşım veya komşum olabilir. Hükümet sorumluluktan kaçtığı sürece kadınlar olarak bizler kendimizi güvende hissetmiyoruz. Hukukun varlığının tek başına yeterli olmadığını, aynı zamanda zihniyetleri değiştirmek gerektiğini söylüyoruz. Kadınlar olarak mücadelemizi de yükseltmeliyiz.
Hükümet ve devlet yetkilileri kadına yönelik şiddete karşı sorumluluklarını yerine getiriyor mu? Dava süreçleri nasıl ilerliyor, kadınların yaşadığı mağduriyetler nelerdir?
Önemli yasalar var ancak yasama ile uygulama arasındaki uçurumu fark ettik. Hükümet yetkilileri kurumsal mekanizmaları sağlamalı, faillere caydırıcı cezalar vermeli. Kadına yönelik şiddet olgusunun yaygınlaşması erkek egemen toplumdan kaynaklanıyor. Ataerkil düşünce ve ataerkil otoritenin yanı sıra yasaların da uygulanmaması durumu daha da derinleştiriyor. Katledilen kadınların yüzde 28’inin daha önce suç duyurusunda bulunduğu, boşanma davası açtığı ancak adalete ulaşamadıkları tespit edildi. Kadınlar örneğin bir yandan şiddet faili hakkında dava açarken korumada talep ediyor. Bu durumda davanın hızlı bir şekilde karara bağlanması gerekirken çok yavaş ilerlediğini görüyoruz. Neredeyse koruma kararı bitecek ama dava henüz karara bağlanmıyor. Kadınlar bu süre zarfında korumasız kalmakta ve bu da onu daha fazla şiddete maruz bırakmaktadır.
Kadınlar korumasız kaldıklarında yeniden şiddete maruz kalmakta ve erkek şikâyeti geri çekmesi için baskı uygulamakta. Prosedürlerin uygulanmaması nedeniyle kadınlar daha fazla mağduriyet yaşamış oluyor. Ailevi ve sosyal baskılar da kadınları geri çekilmeye zorluyor. Özellikle de tacize maruz kalan kadınlar bulundukları alandan uzaklaşmak ister ancak ekonomik şartlar buna izin vermez. Tüm bu süreçler kadınları istismara maruz bırakıyor. Hal böyle olunca kadın katliamları artıyor. Kadınların katledilmesi ve hedef alınmasının tolere edilemeyeceği düşünülerek bu konuda acilen incelemeler yapılmalıdır.
Aile ve toplum gerçeği düşünüldüğünde kadını erkek şiddetinden koruyabilecek başka ne tür mekanizmalar gerekli?
Öte yandan mahkemelerde şiddete maruz kalan kadınlara özel ayrılmış alanların olması gerekiyor. Yasal rehberlik bölümü de olmalı. Bunun yanı sıra kadına yönelik şiddetle mücadele için özel mekanizmalar veya bütçeler yok. Bazı kadınlar taciz karşısında tek başlarına yargıya başvuruyor ancak sonrasında şiddete maruz kalıyor. Kadınlara sığınma evlerinin sağlanmaması istismarın genişlemesine neden oluyor. Kadınlar ister eş, ister kardeş, ister baba olsun; istismar failiyle birlikte yaşamaya mecbur bırakılıyor.
Feminist dernekler kadınların korku bariyerlerini aşmaları konusunda nasıl etkileyebilir?
Cinsel şiddet konusu 58’inci Kanun’da yer alıyor. 58’inci Kanuna göre evlilik içi tecavüzde eşin mahkumiyetine karar verilebiliyor. Bu suçun bir tabu olduğu doğru ancak son dönemde sivil toplumun ortaya koyduğu farkındalık ve kadınları da etkileyen bu tehlikeli şiddet türüyle mücadele etmek için büyük çaba sarf ediyoruz. Hukuk mücadelemiz çerçevesinde konuştuğumuz ve hukukla mücadele ettiğimiz suçlardan biri haline gelmiştir. Tunus İnsan Haklarını Savunma Birliği bünyesinde çalışıyoruz, bu anlaşmayı onaylamak için işyerinde cinsel tacizle ilgili 190 No'lu Sözleşme için savunuculuk kampanyaları yürütmeye çalışıyoruz ve tabii ki Tunus'da cinsel şiddetle ilgili başka yasalar da olacak.