Ortadoğu, savaş, direniş ve 25 Kasım- 13
Kuzey Doğu Suriye'de kadınlar direnişleri ile, her alanı direniş kalesi haline getirdikleri kurum ve örgütleri ile her günün kadına yönelik erkek devlet şiddeti ile mücadele günü haline getirdi.
Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar her günü şiddetle mücadele günü haline getirdi
BÊRÎVAN ÎNATÇÎ
Haber Merkezi – 19 Temmuz 2012’de başlayan ve tüm Ortadoğu ve dünyada özgürlük arayışı olan halklara umut olan Kuzey Doğu Suriye Kadın devrimi, 13’üncü yılında kadınların erkek şiddetine, Türk devletinin ve devrim karşıtı güçlerin saldırılarına karşı mücadelesi ile ayakta. Kadınlar devrim alanında siyasi, askeri, diplomasi, ekonomi ve benzeri tüm alanlarda büyük kazanımlar elde ettiği kadar, kadın öncülüğünü kabul etmeyen anlayışlara ve erkek devlet eliyle kadın kazanımlarına ve devrimine karşı gelişen tüm saldırılara da direniş ve mücadele ile cevap verdi.
Kadınlar yıl içerisinde Kongra Star ve Zenubiya Kadın Topluluğu çatısı altında, kendi öz savunma güçleri olan YPJ (Yekîneyên Parastina Jin-Kadın Savunma Birlikleri), varlıklarını ortaya koyabildikleri tüm kurumları ile her günü kadına dönük şiddetle mücadele günü haline getirdi.
Kadınların 12 yıllık mücadelesi
Kadın Devrimi ile tanınan Kuzey Doğu Suriye’de devrimin 12 yılında kadınlar büyük başarılara imza atarak büyük kazanımlar elde etti. Askeri açıdan YPJ çatısıyla güçlerini örgütleyen, barbarlığı ve kadın düşmanlığı ile tanınan DAIŞ’ê ve erkek devlet aklı ile gelişen tüm saldırılara karşı görkemli bir direniş sergileyen kadınlar, toplumsal alanda da gelenekselliğe, ataerkil zihniyete ve hala kadının varlığını kabullenemeyen tüm gerici zihniyetlere karşı da büyük bir mücadele içerisinde oldu. Kadınlar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Modernite paradigmasıyla, eşit temsiliyetin temeli olan eş başkanlık sistemiyle ve aileyi demokratikleştirme temelinde geliştirdikleri çalışmalarla devrimin 13’üncü yılında çok daha büyük örgütlendiler. Başta Türk devleti olmak üzere devrim karşıtı güçlerin bölgeye dönük yürütmekte oldukları özel savaş politikalarına karşı da kadınlar direnişten bir adım olsun geri atmadı, direnişi sürdürdü.
Kadın şiddeti vakalarında yüzde 84’lük azalma
Kadına Dönük Şiddetle Mücadele Sara Kadın Örgütü’nden aldığımız verilere göre, 2024 yılının ilk on ayında 10 kadın Kuzey Doğu Suriye’de erkekler tarafından katledildi. Örgütün 2023 yılı verilerinde 25 kadın katledilmiş. Bu veriler kadın katliamlarında yüzde 60’lık bir azalma olduğunu göstermektedir. Yine Sara Kadın Örgütünün verilerine göre 2023 yılında şiddete maruz kalıp örgüte başvuran kadın sayısı 579 iken, 2024 yılının ilk on ayında yüzde 84’lük bir azalmayla 90’a düşmüştür.
Türk devleti 10 kadını katletti, 12 kadını yaraladı
Başta Türk devleti olmak üzere kadın öncülüğünde gelişen devrimi kendi varlıkları için bir tehlike olarak gören devrim karşıtı güçlerin bölgeye dönük geliştirdiği özel savaş politikaları yıl boyunca devam ederken, Türk devletinin ve ona bağlı çete gruplarının soykırım amaçlı saldırıları da devam etti. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim’e bağlı sağlık kurumlarından aldığımız bilgiler doğrultusunda bu yıl içerisinde Türk devleti bölgeye dönük gerçekleştirdiği soykırım saldırılarında 10 kadını katletti. Yine soykırım saldırılarında 12 kadın da yaralandı. Yalnızca Türk devletinin 23 Ekim’de gerçekleştirdiği soykırım saldırılarında aynı aileden bir kız çocuğu ve bir kadın katledilirken bir kadın da yaralandı.
Her ne kadar İnsan Hakları İzleme Örgütü başta olmak üzere bazı uluslararası kurumlar Türk devletinin bölgeye dönük saldırılarına ilişkin “Bu saldırılar uluslararası hukuku ihlal ediyor ve savaş suçu olarak değerlendirilmeli” şeklinde açıklamalarda bulunsa da Türk devletine karşı herhangi bir yaptırım yapılmamış ve gerçekleştirdiği katliamlardan doğru hesap sorulmamıştır.
Ambargo: Hastalıklarda yüzde 31’lik artış yaşandı
Kuzey Doğu Suriye’ye dönük hem kadın kazanımlarına karşı Türk devletinin ortağı konumunda olan KDP tarafından hem de Şam hükümeti tarafından ambargo politikaları uygulanmaktadır. Bu ambargo ekonomik şiddet biçiminde kadınları etkilemekte ve sağlık açısından da en çok kadınları etkilemekte.
Türk devleti Serêkaniye’yi işgal ettiği 2019 yılından beri bölgeye gelen su kaynaklarını keserek bölge halklarının yaşamını olumsuz etkiliyor. 19 Kasım’da Hesekê Halk Hastanesinden aldığımız verilere göre bölgeye gelen Elok Suyunun kesilmesi sonucunda 2023 yılında 211’i kadın, bin 120’si çocuk olmak üzere bin 448 hastalanma vakası ile hastaneye başvuru yapılmış. Yine 2024 yılının başından verileri aldığımız 19 Kasım’a kadar 395’ı kadın, 1342’si çocuk olmak üzere bin 897 hastalanma vakası açığa çıkmış. Bu da ambargonun bir biçimi olan bölgeye gelen suyu kesme politikaları ile hastalıklarda yüzde 31’lik bir artışı gösteriyor.
İşgal edilen alanlarda 143 kadın katledildi, kaçırıldı ve yaralandı
Türk devleti ve ona bağlı çete grupları 2018 yılında Efrin’i, 2019 yılında da Serêkaniye ve Girê Spî’yi işgal etti. Bu bölgelerin işgali ardından binlerce kadın göç etmek zorunda kalarak Kuzey Doğu Suriye’nin güvenli bölgelerinde kurulan 16 kampa yerleşti. Efrîn, Serêkaniye ve Girê Spî’nin işgali ardından işgal edilen alanlarda yaşayan kadınlara dönük katliam, kaçırma olayları devam etti. Suriye Kadın Haklarını Araştırma ve Koruma Merkezi işgal edilen bölgelerde kadınların yaşadığı şiddet verilerini ajansımızla paylaştı.
Araştırma merkezinin ajansımızla paylaştığı bilgiler doğrultusunda 2023 yılından 2024 Ekim ayına kadar işgal edilen alanlarda;
*50 kadın katledildi, 53 kadın kaçırıldı ve 40 kadın Türk devleti ve ona bağlı çete gruplarının saldırında yaralandı.
*20 çocuk katledildi, 28 çocuk yaralandı ve 70 çocuk Türk devleti ve ona bağlı çete gruplarının saldırında yaralandı.
*148 erkek katledildi, 478 erkek kaçırıldı ve 97 erkek saldırılarda yaralandı.
Yüzyılın en büyük şiddet biçimi: Zorunlu göç
Ortadoğu’da devam eden 3’üncü dünya savaşı gerçekliğinde savaşlar ve çatışmalarla göç kamplarının merkezi haline gelirken, Kuzey Doğu Suriye de bu erkek devlet aklının yürüttüğü savaşların bir sonucu olarak zorunlu göç ve demografya değişimi politikalarının en yoğun yaşandığı alanlardan biridir. Özerk Yönetim Mülteci ve Göçmen İşleri Ofisi bölgede kurulan 17 kampa ilişkin verileri bizimle paylaştı. Buna göre;
Cizre Kantonunda: DAIŞ’li ailelerin yaşadığı Hol Kampında 16 bin 710 kadın, işgal altındaki Serêkaniye’den göç edenlerin yaşadığı Serêkaniyê Kampında 8 bin 530 kadın, Arişa Kampında 3 bin 2 kadın, Roj Kampında 849 kadın, Newroz Kampında bin 93 kadın ve Waşûkanî Kampında 4 bin 290 kadın kalmaktadır.
Fırat Kantonunda: Mehmudli ve Tuheli Kamplarında 7 bin 309 kadın, Girê Spî Kampında 3 bin 128 kadın, Minbicteki 2 kampta 2 bin 979 kadın, Ebû Xeşeb Kampında ise 3 bin 157 kadın yaşıyor.
Efrîn-Şehba Kantonunda: Berxwedan Kampında bin 332 kadın, Serdem Kampında bin 732 kadın, Efrîn Kampında 246 kadın, Şehba Kampında 261 kadın, Ewda Kampında 288 kadın kalmakta. Türk devletinin işgal politikalarından kaynaklı Efrîne göç etmek zorunda kalan kadınların toplam sayısı ise 3 bin 859.
DAIŞ’li ailelerin kaldığı Hol Kampında DAIŞ’in yeniden örgütlenme çabaları, kadınlara dönük uyguladığı şiddet ve DAIŞ’li kadınların örgütlendirilmesi ile ciddi anlamda tehlike oluşturuyor. Yalnızca bu yıl içerisinde QSD, YPJ ve İç Güvenlik Güçlerinin kampa yönelik başlattığı Kalıcı Güvenlik Operasyonu ile kadınlara DAIŞ’li olmaları için baskı uygulayan 17 DAIŞ’li kadın ve 84 DAIŞ’li erkek yakalanırken bir de şiddete uğrayarak katledilen bir kadının cenazesine ulaşıldı.
Türk devletinin işgalinden dolayı göç etmek zorunda bırakılan kadınların yaşadığı kamplarda ise kadınlar yaşamsal açıdan birçok sorun yaşamakta. Özellikle bir taraftan günlük olarak Türk devletinin saldırılarına uğrayan kadınlar diğer bir taraftan da Şam hükümetinin bölgeye dönük yoğun ambargosunu yaşıyor ve kadınlar temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamazken gerekli ilaç ve yakacak imkanına da erişemiyorlar.
Şehba kamplarından Efrînlî bir kadın: En büyük şiddet soykırımdır
Şehba Kamplarında kalan Efrîn’li kadınlara şiddeti sorduk. Türk devletinin işgali ardından göç etmek zorunda kalan ve 6 yıldır Şehba’daki kamplarda yaşayan Hacer Miho şöyle konuştu:
“Şiddet sadece kadına dönük gerçekleşmiyor. Biz Kürt toplumuyuz. Tüm yaşamımıza dönük şiddet var. Mücadeleyi tanımadan önce kadına yönelik çok büyük bir şiddet vardı. Fakat biz örgütlenmemiz ve mücadelemizle bir noktaya kadar bunu aştık ve mücadele yürüttük. Efrîn’in işgaliyle gördük ki her şeye dönük şiddet uygulanıyor. İnsanlara, Efrrîn’in doğasına dönük de şiddet uygulandı. Her şeye el atıldı. Bir halk eğer soykırımdan geçiyorsa bu şiddetin en büyüğüdür.
İşgalin başladığı günden şimdiye dek Efrîn’de kalan halka dönük işkence, tutuklama ve öldürme devam ediyor. Biz bu şiddete yeter artık diyoruz. Devrimci halk savaşıyla bu şiddeti bitirmeye dönük elimizden ne gelirse yapacağız. Şu gerçeği çok iyi biliyoruz ki iktidarlar ve savaşları var oldukça ve şiddet bitmeyecektir. Bu nedenle öncelikle iktidarları sonlandırmalıyız.
Önder Apo’ya uygulanan tecrit de şiddetin bir biçimidir. Kadına yönelik şiddetle toplumu yok etmek istiyorlar. Efrinli kadınlar olarak yaşadığımız göç şiddetin en büyüğüydü. Saldırı ve ambargoyla her gün şiddete maruz kalıyoruz. Tüm zorluklara rağmen de direnmekten vazgeçmeyeceğiz. Şiddete karşı en büyük direnişi Şehba kamplarında görebilirsiniz. Biz de tüm bunlara karşı direnişi büyütmek noktasında iddialı ve kararlıyız.”
Ambargo politikalarına kadınların cevabı: Komünal ekonomi
Başta Türk devleti olmak üzere bölgeye dönük uygulanan aç bırakma, ambargo ve alanı boşaltma politikalarına karşı kadınlar çalışmalarıyla cevap oluyor. Bu politikalar kaşısında kadınlar kendi komünal ekonomi çalışmalarını güçlendiriyor. Kongra Star Ekonomi Komitesi yalnızca bu yıl oluşturulan ve devam eden 40 kadın kooperatifinde en az 2 bin kadının çalıştığı bilgisini paylaştı.
Hukuk alanında kadınların kazanımları
Kadın Devrimiyle kadınların kazanımlar elde ettiği alanlardan biri de hukuk alanıdır. 134 maddeden oluşan ve Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimin temel kabul ettiği Toplumsal Sözleşme ile kadınların kazanımları garanti altına alınmış oldu. “Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü sisteme dayanır” ile başlayan Toplumsal Sözleşmede tüm çalışma alanlarında eş başkanlık sisteminin temel şart olması kadınlar açısından büyük kazanımlardan biridir.